acıyla ağlayan bebeğe bakıp endişeyle Seokjin'e sordu Namjoon. "niye ağlıyor canını acıtacak bir şey mi yaptık?"
"sabundan gözü yandı galiba, bebeklere özel şampuanlar var onlarla yıkanması daha iyi olurdu."
o sırada endişeden Namjoon'un aklına garip adamın bebek bakımıyla ilgili bu kadar şeyi nasıl bildiği gelmedi.
bebek sıcak su bulunan havuzun içinde Seokjin'in kucağında duruyor, yine suyun içindeki Namjoon da sabunla narin vücuduna zarar vermekten korkarak pamuksu teni temizliyordu.
bebek Seokjin'e bakıp içli içli ağlarken genç adam keskin bir baş ağrısıyla gözlerini sımsıkı yumdu. bebeğin kendisine bakışlarında tanıdıklık hissi vardı. bu bakışlar, ya da şu an olan şeyler hiç yabancı gelmiyordu kendisine.
sıcak suyun içerisinde iyice mayışan bedeniyle dikilirken "sırtını bana doğru çevir" diyen Namjoonla kendine geldi. minik bedeni kucağında döndürürken bebeğin vücuduyla temas eden kısımlarda hissettiği garip hisle Namjoon'a seslendi.
"Namjoon bu bebek yanıyor!"
Namjoon da kontrol etti. "suyun ısısı onun için fazla olmalı." yine de Seokjin'in içinde bir yerlerde yüreğine ağırlık veren bir şey vardı. ruhunu sıkıp, nefes almasını engelleyen bir şeydi. ama sebebi neydi? ne içindi bu her an ağlamak üzereymiş gibi hissetmesi?
saunadan ayrıldıktan sonra son kalan iki hastaneden ilkine gittiler. hastanenin giriş kapısında Namjoon kucağındaki minikle durakladı.
"buradan sonrasını tek başına gitmelisin, bebekle içeriye girersem görünüşüme bakıp ailesi olmadığımı fark edecek, hatta onu kaçırdığımı düşünecekler. sen git, biz seni burada bekliyoruz. "
başını sallayıp "hemen dönerim" diyerek binadan içeri girdi Seokjin.
içeriye girdiği anda direk karşısında duran danışman bölümünü gördüğünde oraya ilerledi. orada bulunan iki adam oturup sohbet ediyorken ne söyleyeceğini bilmiyordu. yüzlerce insan vardı, kendisini nasıl tanıyacaklardı ki!
"affedersiniz, bir kaç gün önce burada hafızasını kaybetmiş bir adam var mıydı?"
sekreter olarak görevli olan adam dikkatini Seokjin'e verdi.
"hastanın adını söylerseniz size yardımcı olabiliriz." adam beklenti içerisinde kendisine bakarken, kim olduğunu asla öğrenemeyeceğini düşündü Seokjin.
"şey... ben kim olduğumu hatırlamıyorum. kaldığım hastane kayıtlarından en azından ismimi öğrenebilirim diye düşündüm. burası geldiğim sonuncu hastanelerden biri..."
"polise gitmeyi denemelisin, onlar daha çok yardımcı olurlar-" konuşurken sekreterin gözü Seokjin'in arkasında bir yere takıldı. "hemşire Song! buraya bir bakabilir misiniz? geçen günlerde hafızasını kaybettiğini söyleyen bu adamla ilgilendiniz mi hiç?"
acilde yoğun bir şekilde çalışan 30'larının başındaki hemşire Seokjin'i baştan aşağı süzdü.
"o kadar çok hastayla ilgileniyorum ki... ama dur bi dakika, hatırlıyorum sanki! hani yangındaki kaybın ailesi gelip acilde olay çıkarmıştı hatırlıyor musun?" ardından hemşire odağını Seokjin'e çevirdi.
"sen o ailenin damadı olmalısın. yangında eşini kaybetmiştin fakat hiçbir şey hatırlamadığını söylüyordun. eşinin ailesi senin kasıtlı olarak böyle yaptığını düşünüyordu... neyse iş beni bekler, sen o geceki hasta kayıtlarına bakıp arkadaşa yardımcı olursun."
***
Namjoon kapının çıkışında Seokjin'i gördüğünde oturduğu kaldırımdan kalkıp merakla yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flicker 孤 | namjin
Fanfic⎾tamamlandı⏌ bir yangın sonrası kimsesiz kalan bir bebek, hafızasını kaybeden bir adam ve, her gece bu kalabalık dünyada ne denli yalnız oluşuna ağlayan Kim Namjoon