|Flashback|Elimdeki silaha bakarken aynada nefret ettiğim yüzle karşı karşıyaydım. Silahı yavaşça kaldırıp başıma dayadığımda duygusuz olmayı istemiştim.
Değer verdiğim insanların benim için öldüğü düşüncesi... Beni delirtecekti. Önce annem, babam şimdi de Jimin... Belki sıra gittikçe Jungkook'a gelecekti. Onu da her zaman koruyamayacaktım sonuçta. Ne kadar çabalasam da bir yerden patlak verecekti. Bunun için yorgundum.
Silahın namlusunun ucu kafama dayalıyken gözlerimi kapatıp açmaktan ve nefes alıp vermekten başka gösterdiğim bir yaşam belirtisi yoktu.
Kapıda çırpınanları biliyorum. Çoğu bunu daha önce denediğimi bilenler, yaşayanlardı. Ama onlar arasında yeni olan Jungkook'tu. O imkansıza aşık bir erkekti.
Kapıdakilerin gözleri, korkuları, anıları aklıma geldikçe elim titrese de aklım Jimin'den gitmiyordu. Bakışları, son kez gülümseyişi, adamın iğrenç kahkahası...
Silahı başımdan uzaklaştırıp aynadaki bene doğrulttuğumda kendime nefretim açıkca ortadaydı. Tetiği çektiğimde duygularıma yenilmiş ve artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Silah elimden tutarken Jungkook kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başlamıştı.
En sonunda kapı duvara çarparak açıldığında Jungkook hıza içeri girip bana sımsıkı sarılmıştı.
"Jungkook.." Jungkook bana baktığında gözlerindeki şaşkın ifadeyi görmüştüm. Beni ilk defa bu kadar çaresiz görüyor olabilirdi. Hıçkırarak ağlarken kapıdakilerin çoğu da ağlıyordu. Bazıları da Jimin'in ailesine ulaşmaya çalışıyordu.
Bacaklarımın üstüne yıkılacağım an da Jungkook beni sıkıca tutup ve kucağına aldığı gibi oradan çıkarmış ve odama yürümeye başlamıştı. Jungkook'un kucağında tir tir titreyerek ağlarken en son ailemi kaybettiğimde böyle ağladığımı hatırlıyordum. Travma olarak kaldığı için titriyordum.
Hiçbir zaman elimden bir şey gelmiyordu. Jungkook beni yatağa bıraktığında üstümdeki ceketi çıkarmış ve yatağa oturmuştu. Hafifçe uzanıp kafamı göğsüne yasladığında bir ilkokul çocuğu gibi sığınmıştım ona. Korurdu o beni.
|Jungkook'un Ağzından|
Bir süre sonra Yun göğsümde uyuyakaldığında sadece saçlarını okşamaya devam etmiştim. İlk defa gözlerindeki çaresizliği görmüştüm. Onu bulduğumda öyle bir bakış atmıştı ki. Kolum kopsa daha iyiydi diye düşünmüştüm.
Her şey gittikçe kötüleşiyordu. Yun'u öldürmek isteyen bir grup deli ve onların oyunlarının içindeydik. Zor anlar yaşıyorduk zaten bide bu olanlar iyice olayları sarpa sarmıştı. Ayrıca şu sıralar Yun sürekli düşünceliydi. Ne zaman ona sarılsam, öpsem her zaman gülümseyen kız artık düşünmekten gülümsemeyi unutuyordu.
En zor anları yaşıyordu. Biliyordum. Ama toparlanmazsa daha kötü olacaktı çünkü bunu yapacak kadar deli olan bir grup insanın daha birçok planı olabilirdi.
****
2 Hafta Sonra...
Çoğu şey normale döndüğünde tek normal olmayan bizdik. Kendimizi o piçleri bulmaya o kadar adamıştık ki Jungkook ile görüşmeyeli 4 gün olmuştu. Sadece telefonda elimizdeki bilgileri paylaşıyorduk.
Odama girdiğimde ceketimi koltuğa fırlatmıştım ki kapı ardına kadar açılmıştı. Dışarıda yağmur yağıyordu ve karşımda üstündeki beyaz tişörtü, siyah pantolonu ve deri ceketiyle sırılsıklam duran bir Jungkook vardı.
Istemsizce güldüğümde bana tipik bir bakış atmıştı. Kapıyı kapatıp içeri girdiğinde ceketini ceketimin üstüne attı. Belimden tutup beni kendine çektiğinde saçındaki su damlalarından biri tam burnumun üstüne düşmüştü.
Jungkook'a baktığımda yanakları, saçları hatta dudakları bile ıslaktı. Güldüğümde dudaklarıma yapışmıştı. Karşılık verdiğimde bir süre sonra sırtım yatakla buluşmuştu. Jungkook iki elini kafamın yanından yatağa yaslarken bir süre sonra çekilmişti.
Nefes nefese Jungkook'a baktığımda gülümsemiştim.
"Sırılsıklam olmuşsun!" güldüğümde sırıtmıştı.
"Ben zaten hep sırılsıklamım sana" sırıtıp üstümden kalktığında hafifçe gülmüştüm.
"Duşa gir bende sana kıyafet getireceğim." odadan çıktığımda o da banyoya doğru ilerlemişti. Aşağıya indiğimde birkaç erkeğe sorup bir tane eşofman ve tişört bulmuştum.
Odaya girdiğimde banyodan su sesleri geliyordu. Kapıyı tıklattım.
"Kıyafetleri yatağa bırakıyorum. Ben aşağıdayım." kıyafetlerini bırakıp aşağı indiğimde oturmuş ve kitabımı okumaya başlamıştım. Bugün ilk defa boş bir gündü.
Kitap yeni bir eve taşınan ailenin evlerinin yakınında bulunan bir mezarlıktaki lanetle alakalıydı. Korkuydu.
Bir süre sonra kitap elimden çekildiğinde Jungkook burnuma minik bir öpücük kondurdu ve yanıma yerleşip beni kolunun altına çekti. Olaylardan sonra bana daha düşkünleşmişti.
Kafamı göğsüne yasladığımda etraftakiler bize çifte kumrular bakışı atmayı unutmuyordu. Jungkook elimi tuttuğunda gülümsemiş ve boynuna dudaklarımı bastırmıştım.
Jungkook "Tehlikeli hareketler yapma" diyip başımı parmağıyla ittirdiğinde kaşlarımı çatmıştım. Dil çıkardığımda kaşınma bakışı atmış ve beni göğsüne yapıştırmıştı.
Kollarımı Kook'un beline dolayıp göğsüne başımı yasladığımda bir an hiçbir şey yaşanmamış gibi hissetmiştim.
"Aklımı kaybetmişim gibi hissettiriyorsun." diye fısıldadı Jungkook hafifçe gülerken.
"Aklımı kaybettiriyorsun." diye tamamladı kız.
~~~
Bir bölümün daha sonuna geldik.
İyi okumalar 💕. Hatalarım varsa affola. Kontrol edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BBLOOD |Jeon Jungkook| [Tamamlandı✔️]
Fanfiction"Ve eğer katil sensen, ilk senin canın yanmıştır." 02.12.2017 ♡ 20.06.2018 💔 Cover by @iceblue_97