Geçmiş...Herkesin acısını bulundurduğu küçük bir geriye dönüş.Asla unutulmazdı.Omzumuzun üzerinden baktığımızda bize destek veren tek şey geçmişti.Bize acıyı tattıran zaman güçlendiriyordu da.
Gözlerimi aralayarak etrafıma baktım.Dünden beri aşırı uykusuz olduğum için sıradan kendimi zar zor kazımıştım.Fulya ise resmen odaklanmış sürekli notlar tutup duruyordu.Şaka mı bu?Saat bir Pazar gününe göre çok erkendi ve bu saatte çalışkan olmak cidden zor değil miydi?Gözlerimi devirerek hayatın gerçeklerine döndüm.Dershaneye gelme sebebimiz buydu.Çalışmak.Ekstra ders ve muhteşem bir zaman kaybı.Sonrasında ise geride bıraktığımız hayaller.Gerindikten sonra hızla Fulya'nın önündeki defteri yeter dercesine alıp kapattım ve kenara koydum.Birazcık beynine kan gitse çok rahatlayacağından emindim.Aniden önünden çekilen defterle bir şok yaşayan Fulya kendine geldikten bir süre sonra bana itiraz etmek istercesine baktığında ben de ona ciddi misin bakışlarımdan atarak karşılık vermiştim.Yalnız takılmak tercihim olmasına rağmen Fulya dün de yanımda oturuyordu ve fena bir kız da değildi aslında.Buradaki nüfusun çoğunluğu sorunlu olunca insan normal birine hasret kalıyordu.Kısa süreli bakışma savaşını kaybedince dudaklarını büktüğünde omuz silktim.
Kazanacağımı biliyordum.
Elini şakaklarına koyup ovuşturduktan sonra
"Haklısın."diye mırıldanmakla yetindi"Ee?Yağız nasıldı?"
Yağız?
Bir süre beynimde kim olduğunu aradım ama sanırım Yağız diye birini tanımıyordum.Aslında okulda bir iki Yağız olmalıydı ama Fulya onları nerden tanıyacaktı ki!Peki o zaman neden Fulya tanımam gerekliymiş gibi takılıyordu?
"Hani dün inatlaştığın çocuk."diye hatırlatmada bulunduğunda dudağımın kenarı keyifle yukarı doğru kıvrıldı.Doğru ya.Aylin Heper'in koruyucusu.Süpermen.Hem de her konudan süpermen.Demek oluyor ki Fulya da araba maceralarını merak etmişti.
"Normaldi."diyerek geçiştirmeye çalıştığımda dudakları aralandı ama bu sırada kısa boylu hobitimsi adamcık içeri girerek onu engellemişti.Matematik hocamız diye demiyorum ama adam fantastik macera filmlerinden çıkmış gibiydi ve sanırım okulumdaki kimyacıyla beraber son cüce ırkının üyeleriydiler.Derse başladığında tekrar başımı sıraya koyup dört senedir dinlediğimiz fonksiyonsal işlemler içinde kaybolurken bir iki dakika geç gelenler gazabına uğruyordu.Adamdan o kadar ses nasıl çıkabiliyor çözebilirsek bilim tarihine damga vuran bilim insanları arasında yer alacaktık ama şu an bunu hayal etmeye bile halim yoktu.Göz kapaklarımın üzerine öküz oturmuş gibiydi.İçeriye adının Yağız olduğunu hatırladığım ama inatla süpermen diye seslenmek istediğim çocuk girince gözlerimiz kısa bir süre kesişti ama istifimi hiç bozmadım.Bu uykusuzlukla depremin yedi ceddi olsa ben bu sıradan kalkamazdım.Matematikçinin ona karşı da yaptığı tüm saldırısal sözleri takmadan arkamdaki sıraya oturup yerine iyice yayıldı.Tabi ondan önce parfümü yayılmıştı bile."Hey mavi göz."
Arkaya kafamı sırada 90 derece sürüyerek zar zor döndüm.Umarım söyleyeceği şey buna değerdi.
"Yine ne var?"
Hafif sırıtışını yüzüne yerleştirip biraz daha yayılarak devam etti."Dün olanları çok büyütmedin değil mi?"
Ben mi?
"Dün olanlar?"dedim umursamazcasına"Hatırlamıyorum."Kaşları saniyelik de olsa çatılırken sakinliğini korumaya çalıştığında içimde yine zafer müzikleri çalıyordu.Sanırım kendini aşağılarda göstermekten pes etmeyecekti.O zaman ben de pes edene kadar onu aşağıya çekerdim.
"Güzel."
Yanındaki Aylin'i daha yeni fark etmiş gibi yaparak ona da küçük bir el selamı verdiğimde samimiyetsizce gülümsedi.
"Günaydın Gencer."
Sesinin tizliğine yüzümü buruşturarak homurtuyla karşılık verdim.
"Gün aymadı daha."
Önüme döndükten sonra göz ucuyla Yağız ve Aylin'in muhteşem öpüşme sahneleri hala görünüyordu.Dersin ortasında öpüşmek de ayrı bir canına susamışlık olsa gerekti.Bir süre arkadan gelen şapırdama seslerinin bitmesini bekledim.Cidden denedim.Onlara sataşmak için uygun günümde değildim ama durmuyorlardı işte.Samimiyetsiz gülüşümü tekrar yüzüme takınarak arkama döndükten sonra boğazımı temizledim.Bakmadılar.Tekrar ve daha sert bir biçimde yaptım.Yine duymadılar bile.Allahın hakkı üçtür diyerek son kez ve daha güçlü boğazımı temizledim ki bunu yaparken resmen gırtlağım parçalanmıştı ana hiçbir işime yaramamıştı.Elimi sertçe sıralarına vurduğumda bana dönüp ikisi de çok değerli bir şeyi bölmüşüm gibi baktıklarında Aylin'in çenesini hızla kapatarak konuşmaya başladım.
"Birbirinizin yüzünü dondurma gibi yalamayı arabanıza saklamaya ne dersiniz.Bence daha-"
Muhteşem tıslamam bir bağırış çağırışla kesildiğinde önüme döndüm.
"MÜDÜRÜN ODASINA!MARŞ MARŞ!"
Seslenene baktım ama boyundan dolayı görememiştim.Göremediğime göre hocamız olmalıydı.Sallanarak ayağa kalktıktan sonra Fulya'nın tedirgin bakışlarına karşılık ona gülümseyip köz kırpıp Yağızlara döndüm.Onların da yüzünde alaycı bir tavır var gibiydi.
"Hadi daha müdür beyciğimle fal bakacağız."dedim ikisine"Sallanmayın."
Matematikçi her an beni öldürebilirdi.Tüm sınıfça gevşekçe gülmeye devam ediyordu.Tabi bütün bunlar beni ilgilendirir miydi hayır?Kim bilir yine diğer müdürler gibi neleri tekrarlayacaktı da canımızı sıkmaya uğraşacaktı.Muhtemelen ailemizi de arardı.Çocuğunuz kurumumuza uymayacak türden davranışlarda bulunmuştur.Üvey babam da çok önem verirdi(!) bana.Ne de olsa onun biricik üvey kızıydım ve annem de onun yörüngesindeydi.Kesin bana karşı her zamanki gibi dolduracaktı kadıncağızı.Gerçi ona kadıncağız bile demek istemiyordum ya bu adama inandığı için ama neyse.Üçümüz sınıftan dışarı çıktığımızda hala sınıftan gelen gülüşmeleri duyabilecek durumdaydım.
"Nerdeymiş şu müdürün odası?"
"Bilemiyorum.Fal baktıracak olan sensin."diye devam ettirdi süpermen alayımı.Parmaklarını havalı havalı saçlarının arasından geçirip alt dudağını yaladığında sanırım dün dudağının gezindiği yerler ürpermişti.
"Zamanı tekrar durduramamam ne yazık şimdi bir de müdürle altın gününe katılacağız."dediğinde başımla onayladım.
Gün uzun olacaktı ve sanırım bu ikisine dayanamayacak kadar yorgun hissediyordum.