1. Aynı Ev ,Farklı Odalar

1.3K 32 6
                                    

19 yaşımdayken girdiğim aşk serüveninin mutlulukla devam etmeyeceğini nerden bilebilirdim ki? Sahi neden devam etmemişti?

Size kısaca özet geçeyim hemen.

Herşeyin başladığı tarih: 18.02.2010

Saat: 15.40

Yer: Ağzına kadar dolu bir sinema salonu.

Yanımda oturan, kısa sürede benim için çok iyi bir arkadaş olan ve dünyanın belkide en yakışıklı suratına sahip diyebileceğim kişi. İkimizde bir birimize karşı arkadaşlıktan öte şeyler hissederken herşeyin su gibi aktığı dakikalardaydık.

Film bittiği gibi gülümseyerek ona dönmüştüm. Gerçekten bugüne kadar izlediğim en güzel romantik komedi filmiydi.

Film bittiği için herkes ayaklanırken ekrana gelen başka şeylerle yerimizde kalmıştık.

Ekrandaki kişi Yağız Sonay'dı. yani yanımdaki ultra yakışıklı şahıs!!

Şaşkın şaşkın ekrana bakarken ismim dudaklarından dökülmüştü. Ardından güzel iltifatlar ve EVLENME TEKLİFİ...

Hala kendime gelememişken Yağız ayağa kalkmış ve benden bir cevap bekliyordu. Etraftaki insanlar Evet!Evet! diye bağırırken benim için zaman donmuştu.

Ardından çığlık atarak kendimi o güven bulduğum kollara atmıştım. Sanırım ne yaşanırsa yaşansın o gün benim en mutlu günümdü.

O günden sonra herşey hızlıca olup bitmişti. Yağız'ın gıcık annesi- yani müstakbel kayınvalidemin- tüm itirazlarına karşı gelerek mükkemmel bir düğünle evlenmiştik.

Yağız bir villada yaşamamız için ne kadar ısrar etsede ben yine güzel bir apartman dairesi diye tutturmuştum. Çünkü orada komşu ilişkilerinin ne kadar güzel olduğunu biliyordum. İşte kayınvalidemle ilk anlaşmazlığımızda burada başlamıştı. O oğluşunu ve hiç sevmediği gelinini ayağının dibinden ayırmak istemiyordu tabi.

Ve anne düşkünü sünepe Yağız'la ilk kavgamızda böyle başlamış bulunmaktaydı. İçimden şöyle geçirmiştim o gün "Hadi hayırlısı!!"

Sonra o yıl içinde hamile olduğum haberini almıştık. Yağız ile deliler gibi sevinirken annelerimiz boş durmuyordu. Bir tarafta "Ye ekşiyi getir Ayşe'yi" fikri varken bir tarafta ise "Ye tatlıyı getir atlı'yı."

ve en sonunda bir atlı dünyaya gelmişti. Adını yine kayınvalidemle kavga ederekte olsa Arda koymuştuk. kayınvalidemin istediği ise neydi biliyor musunuz? Babasının ismi. Yani Ali. Ya sen oğluna o ismi koyamamışsın ki benimkine karışıyon.

Yağız ise iki tarafın gönlü hoş olsun diye Ali Arda koyalım demişti. Sünepe çocuk.

Ve işte o gün gelmişti. Belkide inadımın beni pişman edeceği en doruk noktadaydım. Ağlamanın, severek ayrılmanın ne demek olduğunu anlamıştım.

Eğer Yağız biraz olsun tarafsız değilde benim yanımda olsaydı hala birlikte olabilirdik. Canım cicim aylarını atlatalı yıllar geçmişti ve Yağız her geçen gün daha da objektif bakıyordu olaylara.

Herşeyin bittiği an kayınvalidemin dualarıda gerçekleşmişti. Evliliğimizin 3. yılında şiddetli geçimsizlikten boşandık. Ortada kalan 3 yaşındaki oğlumuz Arda'yı düşünmemiştik bile. Arda için açılan mahkemede de tabiki zengin hayatı sayesinde velayet ona kalmıştı. Arda'yı istediğim zaman görebildiğim halde ona böyle bir hayat sunmak istemezdim doğrusu. Onu boşanmış bir aileyle büyütmek istemezdik.

Yatağın Soğuk TarafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin