10. "Rabia Vakası"

181 13 12
                                    

YAĞIZ'DAN

"Lan bi dur bağırma kulağımın dibinde." Diye haykırdım en sonunda. Arabanın içinde eve doğru giderken yan koltukta oturan ve bir an dahi susmayan Gamze sinirlerimi bozmak için geçerli bi nedendi.

"Bana bağırma." Diye tısladı dişlerinin arasından.

"Arda'nın hatrına bi çenenizi kapatırmısınız Gamze hanımcığım?" Diye nazikçe sordum bu seferde. Bu lafımdan sonra eve gidene kadar konuşmadı.

Eve vardığımızda sessizce içeri girdi ve yatağının olduğu misafir odasına gitti ve kapıyı çarptı.

İçimden binincisini çektiğim 'Ya Sabır' larım tükenmişti.
Mutfağa gittim ve su ısıtıcısına
Su koydum. Kahve içsem iyi olurdu. Gamze insanın nöronlarıyla oynuyordu çünkü.

Evlenme teklifime neden bu kadar tepki verdiğini bilmiyordum, anlamıyordum. Abi, artık beni sevmiyorsa, benden çoktan vazgeçtiyse neden yeri geldiğinde öpüyordu. Neden sarılıyordu, aşıkmış gibi bakıyordu ki. Ben bu kızı anlamaya başladığım zaman ya ölmüş olacağım ya da kıyamete çok az kalmış olacak.

Arda annemlerde kaldığı için onu almam gerekiyordu. Kahve içmekten vazgeçip fişi çektim.
Gamze'nin odasının önüne gelip cesaretimi topladım ve kapıyı açtım. Başımı içeri soktuğumda Gamze'yi koltuğa oturmuş, elindeki telefondan birşeylere bakarken buldum.

"Ben Arda'yı getirmeye gidiyorum." Dedim. "Ayrıca konserdeki kaba teklifim yüzünden özür dilerim. Bir daha olmaz." Derken yeterince imalı konuşmuştum.

Evden çıkıp, arabaya atladım. Arda'yı alırken annemede kendine gelin aramasını söyleyecektim. Gamze benden umudunu kestiyse benimde ondan umudumu kesmem lazımdı. Onunda dediği gibi 'Hayat müşterek'ti.

GAMZE'DEN

Yağızın imalı cümlesinin üstünden tamı tamına bir buçuk saat geçmişti. Annesinin evi yakın olmasına rağmen neden bu kadar geç kalmışlardı anlamadım.

Oğlumu özlemiştim ve hemen burda olmasını istiyordum.
Yağız'ı aramaya karar verdim. Umuyordum ki yanında annesi olmazdı ve o telefonu açardı. Aslında annesi olsada açmak zorundaydı. Çünkü ben onun çocuğunun annesiydim.

Telefonu üçüncü çalışta açmıştı. Ben daha bir şey söyleyemeden arkadan gelen kaynanamın iğrenç sesi yüzümü buruşturmaya yetmişti. Ve ardından Yağız'ın "Ne var Gamze?" Demesi sinirlerimi alt üst etmişti.

"Şey, nerde kaldınız? Arda'yı merak ettim de." Diye bir şeyler saçmaladım.
On saniye gibi sür bir şey demedi. Tam ağzımı açmıştım ki Yağız
"Rabia, sana zahmet bi çay daha koyar mısın?" Diye yanındaki birine seslendi.

Daha Rabia'nın kim olduğu şokunu atlatamadan kaynanam "Ne kadar da çalışkan değil mi Yağız?" Diye sordu.

Ağzım açık bir şekilde onları dinliyordum. Sonra Yağız telefonda beklettiği beni hatırlamış gibi "Sen ne diyordun Gamze?" Diye sordu.

Baş parmağımı ağzıma götürüp sinirle ısırdım. "Arda'yı alıp getirir misin? Çabucak."

"Neden, bir sorun mu var?" Diyerek salağa yattı.

Gözlerimi devirdim. "Sorun şu ki: Oğlumu özledim."

"Tamam son bir bardak çayımı içeyim geliyoruz." Derken sırıttığını tüm hücrelerimle hissediyordum.

Kendine hakim olamayarak "Rabia kim?" diye sordum. Merak ediyordum. Hemde delicesine. Elçin'den sonra bir vaka daha kaldıramayacaktım. Hem de bugün yaptıklarımdan sonra. O teklife neden aşırı tepki verdiğimi bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa oda Yağız'ın aptalın teki olduğuydu. Ne bekliyordu ki? Kabul etsem ne değişecekti. Eskisinden farklı bir hayatımız mı olacaktı? Yıllardır beni kabul etmeyen kaynanam bir anda beni şefkate mi boğacaktı? Ya ailem Yağız'ı tekrar nasıl kabul edecekti? Daha bu kadar sorunu halletmemişken evlenme teklifi etmesi o kadar salakçaydı ki.
Yağız'ın sesiyle dış dünyama döndüm.

"Annemin apartmanına yeni taşınmış biri." Diye kısa bir cevap verdi.

Sonrasında pek bir şey olmadı. Yarım saate geleceklerini falan söyleyip kapattı. Bu süre zarfında bende duşa girsem iyi olacaktı.

Duştan çıktıktan sonra kurulanıp üzerime kot pantolonumu ve yeşil gömleğimi geçirdim. Guruldayan karnım için mutfağa geçip kendime ekmek arası bir şey hazırladım. Elimdeki tabakla salona geçip koltuğa oturacaktım ki kapının çalmasıyla sevinçle kapıya doğru koşturdum.

Fakat gelen Yağız'la Arda falan değildi. Karşımdaki kişi Yağız'ın üniversiteden yakın arkadaşı Oğuzhan'dı. Kapının ardında beni görünce baya şaşırmışa benziyordu.

"Merhaba." Dedim gülümsemeye çalışarak. "Gelsene içeri."

"Merhaba. Seni burda görmeyi beklemiyordum."

Kapıyı kapatıp ona doğru döndüm. "Yağız Arda'yı getirecekti de onu bekliyorum." Dedim kısaca. "Sen neden gelmiştin?"

"Yağız efendiyle randevum vardı." Dedi kahkaha atarak. Benim anlamadığımı gösteren bakışlarımı görünce açıkladı. "Ya bugün halısaha maçı vardı ama unuttu galiba."

Anladığımı göstererek başımı salladım. Elimdeki tabağı görünce güldü. "Sen ye hadi, ben burda bekliyorum."

Tam 'sanada yapayım mı?' Diye soracaktım ki kapı çaldı. Sakince kapıyı açtım. Bu sefer hayalkırıklığı yaşamayacağıma emindim çünkü Yağız ve Arda'dan başkası olamazdı. Fakat yanında duran sarıya yakın kumral saçlı kızı görmek planlarım arasında değildi.

İfadesiz bir yüzle onlara bakıyordum ki arkamdan gelen ve kapıda gözüken Oğuzhan'da Yağız'ın planlarında yokmuş gibi gözüküyordu. Arda şaşkınlığımdan yararlanıp elimdeki tabağı alıp içeriye girdikten sonra kapıda dört yetişkin birden kalmıştık.

İlk konuşan Oğuzhan oldu. "Abi, unutacağını adım gibi biliyordum ha. İçime doğdu demek. Bugün halısaha maçı var hatırladın mı?"

Yağız elini alnına vurdu. "Oğlum o benim aklımdan tamamen çıkmış ya dur ben çantayı hazırlayıp geliyorum." Diyerek ardındaki kızı unutarak gidiyor sanmıştım. Ta ki arkasınu dönüp "Rabia sende içeri gir rahatına bak tamam." Deyip göz kırptı.
Rabia. Denen. Kıza. Göz. Kırptı. Lan ben onun rahatını alır bir tarafına sokarım lan.

Ben kendi iç hesaplaşmamla kapının önünde dikilirken Rabia Oğuzhan'a çekingen bir gülüş gönderip içeri girdi. Herkese kur yapacaktı anlaşılan paçoz.

Bende kapıyı kapatıp içeri girdim. Kapı pervazına kolumu dayayıp koltukta bacaklarını birleştirmiş kibar bir şekilde oturan Rabia denen kızı süzmeye başladım. Açık kumral saçlarına taktığı bandana ile tam bir tatlılık abidesi gibi duran kız benim gözümde sinsi bir canavardan başkası değildi. O giydiği pantolon çok mu dardı ne? Dolgun bacaklarını ve kalçasını Yağız'a gösterme çabaları tabi.

On dakika boyunca o kapıda durup Rabia'yı süzüp kişilik analizi yaptım. Yine kendi iç sesimle bir savaşa girmişken Yağız odasından çıktı. Herkesin başı o tarafa dönünce ağlayıp herkesin üzerine atlamak ve 'bakmasanıza ya o benim' temalı bir savaş açmak istedim.
Yağız üstüne giydiği siyah tişört ve siyah eşofman ile etrafa elektrik yağdırıyordu. Tabi bu sırada Oğuzhan'ın gözleri hala Rabia'nın üzerindeydi, bu gözümden kaçmamıştı. O an Oğuzhan'a dönüp ' hoşlandıysan al götür bu kızı burdan bence' temalı bir konuşma yapmak istedim.

O ise benim düşüncelerime tezat bir şekilde fikir attı ortaya. Ayağa kalkıp Yağız'a aynen şunu söyledi. "Kızlarda gelsin mi abi bizimle?"

Hıhı, gelelim. Geleyimde Rabia'nın gözüne parmağımı sokayım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yatağın Soğuk TarafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin