NERMİN-RASİM AYDIN

432 16 0
                                    

12. BÖLÜM: NERMİN-RASİM AYDIN

Bahar'a durumumu anlattıktan sonra gülerek bozulan sinir katsayımı tavanlara çıkarmayı başardı. Komik olan neydi? Günlerdir platoniğin tekiyle uğraşıyor olmam mı? Hah! Hiç sanmıyordum.

Bütün dinlenme planım da mahvolmuştu zaten. Akşam halletmem gereken bir de kimlik işi vardı. O zarfı kim ne diye yollamıştı?

Karşımda oturup kahvesini yudumlayan Bahar'a baktım. Tedirgin tavırlarla arka tarafımda oturan adama kaçamak bakışlar attığının farkına yeni varıyordum. Eğilerek, "Bir sorun mu var?" diye sorduğumda " Hıh?! " diye saçma sapan bir cevap verdi. Onun bu kadar dalgın olmasının sebebini bilmiyordum. Öğrenmek için özel bir çaba harcamaya da pek niyetim yoktu. Bana ne sorduğumu anlamaya çalışan gözlerle bakan Bahar'a omuz silktim ve eskisini paramparça ettikten sonra mecburen aldığım yeni telefonumu çıkarıp aynasıyla arkadaki adamı izlemeye başladım. Bu pek yaptığım bir şey değildi ama bazı zamanlarda çok işe yarıyordu. Bu yüzden ekran koruyucu kullanmadığımı öğrenseler dalga konusu olurdum heralde. Biraz daha odaklandıktan sonra adamın da buraya baktığını farkettim. İlk önce Bahar'a baktığını zannetsem de daha sonra bana mı yoksa ona mı baktığı konusunda kararsız kaldım. Kesinlikle bir yerden tanıyor olmalıydım. O kadar emindim ki... Fakat kim olduğunu bir türlü çıkaramıyordum. Yine çaktırmadan desen kilidini girip ön kamerayı açtım. Adamın birkaç fotoğrafını çekip telefonu tekrar cebime gönderdim. Bu sırada Bahar hala ona bakıyordu. Bu kızın sorunu neydi? Zaten bir sevgilisi vardı. Her neyse, bu benim sorunum değil diye mırıldanarak kalktım. Anlamayan gözlerle bana bakan ve her dakika Asel'imi daha da anımsatan kadına ikinci bir omuz silkiş yaptım ve kapıya yöneldim.

Arabama binip otele gittim ve soğuk bir duş alıp bütün vücüdumun her zerreciğini kendine getirdim. Giyinip saçımı kuruladıktan sonra çekmeceye yöneldim ve geçen gün gelen zarfı alarak masanın başına oturdum. Allah kahretmesin ki üzerinde ne bir adres ne de bir not vardı. Kimlik bilgilerini okumaya başladım. Anne adı Nermin, baba adı Rasim, doğum yılı...

Bir dakika! Anne adı Nermin mi? Baba adı Rasim mi? Soyadı Aydın? Yaşadığım küçük çaplı şoktan kurtulmam ne kadar zamanımı aldı bilmiyorum. Berke'nin kimliğini daha önce hiç görmemiştim fakat bunların yazılı olmadığına adım gibi emindim. İlk önce bu gizli aileyi bulmam gerekiyordu. Bilgisayarımı açıp arama motoruna girdiğimde bu kadar şaşırtıcı sonuçlar alacağımı beklemiyordum.

"Rasim ve Nermin Aydın'ın büyük acısı! " , "Yıllar sonra buldukları oğullarını tekrar kaybettiler!" gibi manşetler sayfalarca sürüyordu. Sitelerin birine tıklayıp açılanları okumaya başladım.

Nermin Hanım'ın doğurduğu gün hastaneden kaybolan oğlu Berke Aydın on beş yaşındayken kulağı kesik vaziyette on dokuz- yirmili yaşlarında birisi tarafından şirkete getirilmiş, DNA testleri sonrası onların oğlu olduğu kesinleşmiş ve bir kaç riskli ameliyattan sonra kulağı eski haline getirilmişti. Üniversite eğitimini yurtdışında özel bir üniversitede tamamlayan Berke Aydın, ailesinin inşaat şirketi için çalışan çok başarılı bir mimar olmuştu. Genç mimar geçen gün esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolunca ailesi çılgına döndü. Çocuklarını her yerde arayan Aydın ailesi ondan gelecek en ufak haber için milyarlar ödemeye hazır.

Belki yanlış okumuşumdur diye defalarca ve defalarca tekrarladım. Diğer siteleri de tek tek açıp inceledim. Hepsinin aynı şeyi söylediğinden emin olunca gözlerimi kapadım ve dakikalarca açmadım, açamadım... Haberin girilme tarihi Asel'in ölmesinden bir hafta öncesini gösteriyordu. Dakikalar sonra açıklamanın üzerindeki aile fotoğrafına bakmak için gözlerimi açtım ve incelemeye başladım. Çok değişmemişti fakat hatırladığımdan çok daha yakışıklıydı. İncelemeye devam ederken beynimde bir şimşek çarptı ve saniyeler içinde elim kendinden telefonun kilidini açmış oldu. Bugün gizlice çektiğim fotoğrafı açıp laptopun ekranındaki fotoğrafla yanyana tuttum. Artık şaşırmaktan yorulmuştum. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu? İntikam mıydı tüm istediği? Ya Asel, Asel'i o öldürmüş olamazdı öyle değil mi? Hemen

Erdinç'in yanına gidip ona olanları anlatmalıydım. En alttaki çekmeceyi açıp cüzdanımı alacaktım ki çekmecedeki tüm dosyaların alt üst olduğunu gördüm. Birileri odama girmişti. Sinir ve korku bir araya karışmıştı. Ne yapacağımı bilemeyerek koca bir çığlık attım. Sesim çok kalın çıkmıştı. Otel görevlisi birden içeri daldı. Odada öylece ayakta durduğumu görünce duraksadı, daha sonra ne yapacağını bilemeyerek karşımda dikildi. Ona elim ve mimiklerimle ne işin var deyince ,

" Ö-özür dilerim efendim, size bir şey oldu sandım." diyerek dışarı çıktı. Çok kaba davrandığımı biliyordum ama bu haldeyken bir de ona durumu izah etmek için çaba harcayamazdım. Ellerimle başımı sıkıştırarak yere oturdum ve boş boş yere bakmaya başladım.

Sıra çaresizlikten ağlamaya da geliyordu ki yerde duran tokayı farkettim. Bugün Bahar'la otururken saçının bir tarafında neden tokası olmadığını sorunca eliyle saçını yoklayarak kızarmıştı ve bir yerde düşürmüş olabileceğini söylemişti. Onun kızarmasının sebebini utanmaktan falan olduğunu zannetmiştim fakat bu toka her şeyi açıklıyordu. Hala odamda ne aradığını bilmiyordum fakat elbette her şeyi öğrenecektim.

KABUS (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin