SON OYUN

380 15 3
                                    

23.BÖLÜM: SON OYUN

Evet, Berke yalan söylüyordu. Bunu ispat edemezdim ama emindim. Bir dakika, neden ispat edemeyecekmişim? Şimdiye kadar tüm planlar benim üzerime kurulmuştu. Olayları onun ya da bunun yardımıyla kavramıştım. İşin geri kalanı ise bendeydi. Kimseye güvenemezdim. Kafamı toparlayıp yapacaklarımı tasarladım. Yarın her şey sonlanacaktı, bu düşünceyle istemsizce kaşlarımı çattım. Katilin kim olduğunu kestirsem de emin değildim çünkü. Dikkatim yatağın yanına gelince dağıldı. Yatakta hiçbir şey yoktu, bu yatağın yanına her gelişimde olurdu. Küçüklükten kalan bir alışkanlık; yatağın tam ortasına oturdum ve ellerimi ensemde birleştirerek kendimi yumuşak yatağa bıraktım. Sonra tavanı gökyüzü gibi izleyerek gözkapaklarımın çarşaf misali gözlerimi örtmesine izin verdim. Anlaşılan o ki hala çocuktum. Fakat bu yük bir çocuk için çok fazlaydı.

İçgüdüsel olarak her zamankinden daha erken uyandım. Kabuslarım da bilinçaltı alemde fazla kalmama izin vermedi zaten, gece sürekli uyanıp durdum. Hepsini hatırlamasam da yataktan fırlamamı sağlayan son kabusum tüm ayrıntılarıyla beynimde kazılıydı:  Asel'le karşı karşıyaydık. Ağlıyordu, daha önce hiç böylesini görmemiştim. Kahkahayla karışıyordu hıçkırıkları. Tanıdığım Asel gibi değildi. Nasıl desem... Tuhaftı.  Yavaşça sağ elini yukarı kaldırdı. Gözyaşlarını silecek zannederken elinde parlayan bıçağı farkettim. Donup kaldım desem yeridir, çünkü bu bıçak , cinayet gecesi gördüğüm kabusta elimde tuttuğum bıçağın aynısıydı. Nasıl anladığımı açıklayamam ama emindim işte. İkisi arasında tek fark vardı, üzerinde kan lekeleri yoktu. Bıçağı yavaşça boğazına doğru kaydırıyordu. Bense hiçbir şey yapamadan parmaklarının çizdiği yolu izliyordum. Birden arkasında bir el belirdi. Asel dışında her şey sise büründüğünden elin kime ait olduğunu göremiyordum. Gözlerimi yabancı ele sabitledim. Aselin bıçaklı eli, tanımadığım yeni elle birleşti ve karımın boğazında birleşti. O ara bir çekişme yaşandı. Bıçak iki elin birbirini ittirmesiyle boğazına bir yaklaşıp bir uzaklaşıyordu. En sonunda Asel diğer elini de destek yapıp hızlıca aşağı indirdi. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bunun sebebi onun damarlarından fışkıran kanla birlikte yere yığılmasına şahit olmak istemememdi. Yaşadığım şokla gelen titremem geçene kadar bekledim. Aksi takdirde gözlerimi açınca yabancı elin sahibiyle karşılaşmaktan korkuyordum. Fakat açınca hiç kimseyi göremedim. Etraf artık sisli değildi. Biraz bakınınca karşıdaki binayı fark ettim, çocukluğumda yaşadığım binayı. Kenarda bir kadın oturmuş ağlıyordu, bu sefer yanında küçük çocuk yoktu. Aniden elimde bir şey belirdi. Karımın kanlı bıçağı...

Rüyamda bile deja vu yaşamam ayrı bir ironiydi. Banyoda lavabonun önüne gelip musluğu açtım. Suyun akışını izleyerek kabuslarımın da aklımdan bu şekilde akıp gitmesini istedim. Ellerimi uzatıp avuçlarımın içine aldığım suyu sertçe yüzüme çarptım. Birkaç defa daha yaptıktan sonra kollarımı lavabonun kenarlarına dayadım ve bir süre karşımdaki aynadan kendimi seyrettim. Sağ gözümün kenarı biraz morarmıştı. Bunun nasıl olduğunu düşündüm. Fakat hatırlayamadım. Kesin uyurken yatağın yanındaki komidinin kenarına çarpmışımdır diye düşündüm ve kendi kendime omuz silkip çalışma odasına geçtim.

Çekmecenin üstende duran bir top kağıttan birini çıkardım. Kalemimi de alarak yazacaklarımı aklımda tarttım.  Planım basitti. Yalnızca bir kaç cümle...

Berke  AYDIN'a

İşlediğin cinayete şahit oldum. Elimde deliller var. Bunlardan kurtulmana yardım edebilirim. Saat 10.00' da cinayet yerinde ol. Ayrıntıları orada konuşuruz.

                                Bir Dost

Mektubu yazdıktan sonra el yazımı tanıma ihtimaline karşın bilgisayarda yazıp çıkarttım.  Sıra, bunu ulaştırmaya gelmişti. Berke şehrin dışındaki kulübede yaşıyordu. Posta ya da kendi arabamla götüremezdim. Öyle bir niyetim de yoktu zaten. Mektubu üzerinde hiç yazı olmayan bir zarfa koyup Bahar'ın evinin posta kutusuna koymak için hazırlandım. Nasıl olsa saat daha altıydı ve o şuan bilmem kaçıncı uykusunda olduğundan kapısının önünden geçtiğimden haberi bile olmazdı.

Bahar bu mektubu görünce eli ayağı dolaşacaktı ve hemen Berke'ye haber verecekti.

Havanın serinliğinden dolayı üstüme bir mont alıp evden çıktım. Kapıyı da kilitleyince arabama yöneldim ve Bahar'ın evinin yolunu tuttum. Şimdi beni tüm sorularımın sonucuna götürecek tek bir soru işaretim kalmıştı: Berke cinayet yerine gelecek miydi?

Mektubu posta kutusuna yerleştirip ofise doğru yol aldım. Henüz birkaç kişi haricinde ortalık bomboştu. Bahar'ın masasına gidip karıştırmaya başladım. Belgelerin arasında gözüme bir şey çarptı. Bu Berke'nin kimlik fotokopisiydi. Anlaşılan o ki Bahar, Berke'nin varlığından haberimin olmasını istiyordu. Benim kuruntum ya da değil, bu onun için başlı başına bir şantajdı. 

Saat gelince, yavaşça eski evimizin önüne sürdüm ve köşeye  park ederek gizlice izlemeye koyuldum. Çok geçmeden yabancı bir araba önümden geçti ve izlenmediğini zannederek önüme park etti. İçinde iki kişi vardı ve ikisi de dışarı çıkmaya niyetli gibi durmuyordu. Arkaları dönüktü , bu onları görmeme engeldi. Biraz daha bekledikten sonra yolcu koltuğunda oturan gayriihtiyari olarak arkaya bakınca tedirgin bakışlarıyla birlikte göz göze geldik. Şüphesiz bu Berke'ydi. Yüzümü çarpık bir gülümseme kapladı ve ona baş selamı verip arabamla çekip gittim.

Mutluydum, çünkü artık katilin kim olduğundan emindim.
Mutluydum, çünkü katil Berke değildi.

KABUS (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin