Öykü
Şu kadını görüyor musunuz? Hani şahane ev topuzuyla ve üzerine oldukça büyük olan pijamalarıyla, televizyonun karşısında kendinden geçmişçesine patlamış mısır yiyip, ekrandaki adama hayranlıkla küfreden kadın. Evet, işte o benim.
Ağızımdan saçılan mısır taneleri, iğrençliğimin bir simgesi olarak koltuğun her yerine yayılmıştı. Televizyondaki adam da küfür edilmeyecek gibi değildi ki. Adını bilmediğim bu oldukça iri cüsseli oyuncu, ciddi anlamda yakışıklıydı. Bu kadar harika olmak zorunda mıydın? Sana küfür etmeyeyim de, ne yapayım ben? Adamın vücudu güç diye haykırıyordu adeta!
İri cüsseli adamlar benim için her zaman ilgi çekici olmuştur ancak hiç öyle biri olmadı hayatımda. Zaten benim gibi minicik biri için, bu biraz saçma olurdu. Ben ki, boyu bir altmış beşi geçmeyen, elli kiloyu aşamamış narin bir kadındım. Adamın yanına gitsem beni yiyecek zannedip, korkardım. Korku demişken, korkağın tekiyim. Ancak bir o kadar da cesaretliyim. Annem her zaman, "Korku olmadan, cesaret olmaz," derdi. Hayır, bunu annem söylemedi. Bir filmde duymuştum. Film demişken, film izlemeye bayılırım. Fantastik ve bilim kurgu filmlerinin hayranıyım. İçine biraz da romantizm katılmışsa, tadından yenmez. Korku filmlerini sevmem, çünkü çok korkarım. Öcülere inanır, onlardan da korkarım. Karanlıktan acayip korkarım. Ama sessizliği severim. Sessiz ortamda kitap okumayı severim. Kitap okumayı, film izlemeyi sevdiğim kadar severim. Film demişken, şu an izlediğim filmdeki adam... Kahretsin! Oha ama yani! O kaslar ne?
Kucağımdaki tabaktan bir avuç dolusu mısırı alıp tam ağızıma götürecekken, telefonumun zil sesi, televizyondan gelen aksiyon sesleriyle birleşerek saçma bir ses karmaşası yarattı. Hızla elimdeki kumandayla televizyonun sesini kısıp, avucumdaki mısırları tabağa geri bırakarak, hala çalmakta olan telefonumu elime aldım.
Nehir Hanım'ın aradığını görünce hızla toparlandım ve aramayı cevaplayarak, telefonumu kulağıma götürdüm. "Efendim?"
"Merhaba Öykü, nasılsın?"
Merakla tek kaşımı kaldırdım. Bugün izinliydim ve Nehir Hanım, izin günlerimde beni asla rahatsız etmezdi. Genelde. "Teşekkürler Nehir Hanım, iyiyim. Siz nasılsınız?"
"Teşekkür ederim canım, iyiyim. Çok bekletmeden konuya gireyim. Erkek kardeşim bugün döndü. Onunla görüşmem gerek ancak Melek'i bırakacak kimse yok. Rica etsem gelip birkaç saatliğine ona bakar mısın?"
Nehir Hanım'ın erkek kardeşi, bildiğim kadarıyla yurt dışındaki şirketlerini yönetmekle uğraşıyordu. Şu sıralar Türkiye'ye geçiş yapacağını ve artık buradaki büyük şirkette çalışacağını duymuştum. Sadece adını bildiğim bu erkek kardeşi, daha önce hiç görmemiştim.
"Tabi, gelirim hiç sorun değil. Hem Melek'i de özlemiştim zaten." Nehir Hanım'ın asistanıydım ama ara sıra da kızı Melek'e bakıcılık yapıyordum
"Ah çok sevindim Öykü. Benim hemen çıkmam gerek. Alp evde, sen gelene kadar çıkmayacak. Şimdiden kolay gelsin sana. Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz," diyerek aramayı sonlandırıp telefonumu koltuğun üzerine bıraktım.
Nehir Hanım'ın eşi Alp Bey'i de çok severdim. Çok saygılı ve düzgün bir adamdı. Yaklaşık bir yıldır Nehir Hanım ile çalışıyordum. Çalışanlarına haksızlık etmeyen, onları hiç kırmayan ve durduk yere azarlamayan, oldukça nazik bir patrondu. Kozmetik ürünleri üzerine kurulu olan, ünlü bir markanın en büyük şirketinde çalışıyordum. Burası benim için, büyük bir şanstı.
Hızlıca odama gidip hazırlanmaya başladım. Beyaz bir kot şort ve siyah bir tişört giyerek ayağıma da siyah spor ayakkabılarımı geçirdim. Göz kalemi, rimel ve dudak nemlendiricisi sürdükten sonra, gurur kaynağım olan doğal kızıl saçlarımı açık bırakarak, çantamı ve telefonumu alıp hızla evden ayrıldım. Apartmanın önünde park halinde duran aracıma koşar adım yaklaşıp, hızla içine yerleştim ve yola çıktım. Mahalleden ayrılıp ana caddeye çıkarak trafiğe karıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Bela (Kitap Oldu)
Romance• Aşktan Adamlar - I • Buz gibi soğuk bir adamın, sıcacık bir yüreğe sahip kadınla olan imtihanıdır, Bal Bela. Birbirlerinden delicesine nefret eden iki yetişkin onlar, aynı zamanda birbirini delicesine isteyen... Öykü, geçmişin hayaletleriyle savaş...