• Üçüncü Bölüm •

32.4K 1.5K 127
                                    

Öykü

Sinirle kapıdan çıkmakta olan Poyraz'ın arkasından baktım. Pes edeceğimi düşünüyorsa, çok yanılıyordu! Ben buralara gelmek için çok uğraşmıştım ve vazgeçecek değildim!

Zorlukla yerimden kalkıp burkulan ayağımın üzerine çok yüklenmeden yürüyerek odadan çıktım. Nehir Hanım ile çalışırken, onun ofisinde benim de masam vardı. Dolayısıyla şimdi oraya gidecektim. Neyse ki gideceğim ofis, Poyraz'ın ofisinin bitişiğindeydi.

Biraz yürüdükten sonra ofisin önüne gelmiştim. Kapıyı açıp yavaşça içeri girdim.

Nehir Hanım beni fark ettiği gibi koltuğundan kalkıp, "Öykü, iyi misin?" diye sordu. Koşar adım yanıma geldi. "Ne oldu?"

"İyiyim Nehir Hanım. Bileğimi burktum sadece."

"Nehir abla diyecektin hani?"

Mahcup bir şekilde gülümseyip "Kusura bakma Nehir abla, alışkanlık," dedim.

Koluma girip kendi masamın arkasındaki koltuğa oturmama yardımcı oldu.

Nihayet yerime yerleştiğimde, "Bana neden Poyraz Bey için çalışacağımı söylemedin Nehir abla?" diye sordum.

"Canım üzgünüm. Çalışmamaya daha birkaç gün önce karar verdim."

"Neden çalışmıyorsun ki?"

Yanımdan uzaklaşmaya başladığı sırada, "Çünkü artık sadece Melek'le ilgilenmek istiyorum," diyerek, odada bulunan mini buzdolabına yöneldi. İçinden küçük bir buz torbası alıp yanıma geldi ve buz torbasını bana uzattı. Buz torbasını bileğime tutmaya başladım.

"Teşekkür ederim Nehir abla. Öyleyse, eve gelip eşyalarımı toplayayım."

Sıkıntıyla yüzüme baktığında, merakla "Sorun nedir?" diye sordum.

"Seni özleyeceğim tatlım."

Gülümseyerek, "Ben de öyle ama görüşürüz yine sık sık," dedim.

"Tabii görüşürüz. Benim şimdi çıkmam gerek. Bileğin çok kötüyse, eve git dinlen bugün."

"Yok Nehir abla, birazdan geçer."

"Tamam canım."

Nehir abla masasının yanına dönüp kendi çantasını aldıktan sonra çıkışa yöneldi.

Tam çıkacakken, "Poyraz'a karşı sabırlı ol Öykü," dedi. "O kötü bir insan değil, sadece... Öyle işte. Zamanla anlaşacağınıza eminim."

"Nehir abla üzgünüm ama Poyraz Bey ile anlaşacağımızı hiç sanmıyorum. Yine de iş yapmak için onunla anlaşmak zorunda değilim."

"Peki canım, hadi görüşürüz."

Ofisten çıkıp kapıyı da arkasından çekti. Ayak bileğime bastırdığım buzu bir kenara koyup masamın çekmecesinde her zaman sakladığım lastikli bandajı aldım. Bir kere bileğim burkulmuştu ve bu bandajı kullanmıştım. Bir gün tekrar ihtiyacım olur düşüncesiyle, orada bırakmıştım. Bandajı, çok sıkmayacak ancak bol da bırakmayacak şekilde ayak bileğime sardım ve metal klipslerle sabitledim. Bilgisayara yönelip, Poyraz Bey'in istediği şeyler için işe koyuldum.

Saatler geçmiş ancak ben işimi bir türlü bitirememiştim. Hâlihazırda bir sunum varken, neden tekrar bir sunum hazırlamam gerektiğini bilmiyordum ama yapmam gerekiyordu işte. Mesai saatimi çoktan doldurmuştum.

Birden kapım tıklatılınca, olduğum yerde sıçradım. "Girin."

Kapı açıldı ve içeriye tüm heybetiyle Poyraz Bey girdi. Üzerine tam oturan siyah renkteki ceketinin altından bile belli olan kol kasları, gömleğinin gizleyemediği sert bedeni ağız sulandırıcı cinstendi. Şimdiye dek hiçbir adama böyle beğeniyle bakmamıştım. Üstelik bu adamdan hoşlanmıyordum bile. Lacivert gözleri sanki beni delip geçiyordu. Bir adam bu kadar sert bakmamalıydı. Korkutucuydu ancak aynı zamanda da merak uyandırıyordu. Yüzünde birkaç günlük olduğu belli olan sakalı ise, nedensizce çekiciydi işte.

Bal Bela (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin