Kendime ufak bir tavsiye; okul sınırları içerisinde bir hemcinsinle öpüşme. Hatta mümkünse öpüşme, malum virüslerin kol gezdiği bir zamandayız.
"Yuşa!" diye çığıran sesle düşüncelerime tekrar hak verdim. Öpüşmek kötüydü tamam mı?
Baygınca göz devirdim ve sanki kendi sınıfıymışçasına rahatça sınıfıma dalan çocuğa baktım. Uzun boyu ve cüssesiyle büyük görünüyordu tamam ama o buna öyle davranma hakkı verir miydi? Gevşek, rahat ayrıca mizahsız çömün tekiydi. Fakat kader işte eline düşmüştüm.
"Çok heyecanlı görünüyorsun ha!" Yüzünde saçma bir neşe vardı. Suskunluğuma karşın yanıma bir sıra çekip oturdu. Elindeki kimya kitabını masaya bıraktı.
"Eee başlıyor muyuz?"
"Neresini anlamadın?" dedim ciddiyetimi koruyarak.
"Elementleri?" dedi tek gözünü kısarak.
Bir iç çekerek başımı geriye attım.
"Ciddi olamazsın."
"Ne ciddiyim? İlk sınavdan 5 aldım ben. Bildiğin 5. Sıfır ve beş olan hani?"
"O zaman profesör gelse kurtaramaz seni mizah seviyesiz."
"Ah benim senden yana inancım var." dedi sırıtarak.
"Benim senden yok ama, neyse." dedim sertçe.
"Eee Yuşa, ilişkin nasıl?" diyerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Özellikle yapıyordu pezevenk ne olmuş yani benden iriyse? 12'ydim lan ben!
"O elini bi indir önce." dedim sertçe kolunu iterek. "Soruma gelirsek özel hayatım seni ilgilendirmez."
"Ya ne demek ilgilendirmez." diyerek dudak büzdü. "Biz artık kankayız. Sen de beni koruyup kollayacak olan abisin falan."
"Siktir Yiğit, beni delirtip katil etmenle sonuçlanmayalım ha." dedim dişlerimi sıkarak. "Sus şimdi bir daha anlatmam."
Eliyle dudaklarının üstümde fermuar işareti yapıp sustu.
Bir oh çekip getirdiği kitabı açtım ve en baştan anlatmaya başladım.
Yaklaşık yarım saat aralıksız süren işkencemin ardından derin bir nefes aldım.
"Ee ne anladın şimdiye kadar?"
"1A grubu alkali metaller, birde dudakların çok güzel."
"Dersi soruyorum Yiğit dersi."
"Dersi anlatan sensin ama." dedi sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek.
"Hay Allahım ya!"
"Ben galiba hiç anlamadım." dedi beni şaşırtmayarak.
"Dinlemediğinden olsa gerek." dedim sinirle.
"Hayır ya dinledim, sınıfın çok sesli." diye homurdandı.
Sınıfta biz hariç 5 kişi vardı ve sessizce test çözüyorlardı.
"Ses falan yok. Ben anlatamadım bence neyse ya kaderde yokmuş. Başkasını bulursun artık." dedim yalvarırcasına. Bıraksındı peşimi.
"Aaa Yuşa, kendine haksızlık etme. Memnunum senden."
Hay senin memnuniyetine!
"Ya bak sen."
"Bence ben şimdi gideyim. Bir ara bize gel orada anlat sen. Biyolojim de çok kötü biliyor musun?"
"Biyoloji sözel gerizekalı okursun biter."
"O zaman fizik anlatırsın." dedi omuz silkerek.
"Yiğit hadi bi uza."
"Öyle mi yapayım? Galerimde mi uzasam ama acaba?"
Cevaben bir of çektim.
"Bende öyle düşünmüştüm." dedi sırıtarak. "O zaman gideyim ben."
Kitabını alıp sınıfı terk etti. Başımı sıraya koyup kendi kendime söylendim.
Aferin Mustafa Yuşa aferin. Çoluk çocuğun maskarası oldun!
...
Oy çoğunluğu ile Yuşa'ya karar verilmiştir heyoooo
Ben bunu yaziyorum ama klişe mi sizce kurgusu belli bir düzene göre yazmadığım için bilemedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEYDOSKOP ( BOYXBOY // TEXTING )
Short StoryYiğit'in mizah seviyesi epey düşüktü. Yuşa ise alt dönemlerle muhattab olmaktan hiç hoşlanmıyordu.