Yiğit
Tennefüs zilinin çalmasıyla kendimi dışarı attım. Acilen oksijen gerekliydi. Bahçeye çıkıp büyük alanda biraz dolandım. Arka tarafa gitmeye üşenmezsem orada uyur sonraki derse girmezdim belki.
Üşenmeyip adımları ters yöne çevirdim. Ağaçların arasında sesleri duymamla ofladım. Ya burada kimse olmamalıydı. Biraz daha yaklaşıp konuşanlara baktım. Yüzünü görmüyorsa olsam da Arda'yi boyundan tanımıştım. Yanında Berat ve Deniz vardı. Yuşa ise duvara yaslanmış onları izliyordu. Biraz daha dikkatli baktığımda sınıfımda olan Semih vardı.
Çocuğun yüzündeki ifadeden korkutuğu belliydi. Sessiz sakin bir çocuktu oysa. Onunla ne işleri olabilirdi ki?
"Rahat bırakın beni. Yapmadım bir şey!" diye haykırdı çocuk.
Dayanamayarak yanlarıma gittim.
"Hoop." dedim sesimi duyurmak amaçlı. "4 kişi bir oğlana karşı. Ayıp olmuyor mu?"
"Seni ilgilendirmez uza!" dedi Arda arkasını dönerek.
Bir adım daha yaklaşarak ona özellikle üstten baktım.
"Bence sen uza." dedim sırıtarak. Tamam bu espri yetmişti. Ama eğleniyordum ne vardı?
"Yiğit!" diye bağırdı Yuşa uyarıcı bir tonda.
"Bu çömeze laf anlatırmıyor Yuşa, boşver." dedi Arda bir adim gerileyerek.
"Ama sen anladın değil mi Serkan?"
"Adım Semih biliyorsun. Ve anlamadım çünkü neden bahsettiğini bilmiyorum."
"Yalan söyleme!" diye atarlandı Deniz. "Biliyoruz hepimiz."
Yuşa olaya karşı inatla susmaya devam ediyordu. Sanki konu mankeni olarak gelmişti.
"Sen de git hadi Yiğit." dedi Berat bana bakarak.
"Semih." dedim. "Ne oluyor?"
"Gitme Yiğit bu kendini bir şey zanneden orospu çocuklarının saçmalıklarını biri görmeli."
"Sen tam bir sahtekarsın." dedi Arda yumruğunu ona doğru uzatırken. Deniz kolundan tutup çekti hızlıca.
"Ne yapıyorsun sen?" diyerek atarlandım birden.
"Sıra sana da gelecek Yiğit." dedi dişlerinin arasından.
Yuşa bir anda yaslandığı duvardan sırtını çekip bana doğru geldi. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı.
"Ne oluyor ya?" diye sordum. "Ne meseleniz vardı onunla?"
"Yuşa!" dedim sinirle.
"Sus Yiğit sus. Sonra."
"Ne susu?" diye yineledim sorumu.
Cevap vermeden okulum içine çekip tuvalete doğru sürükledi ve kapıyı kapattı.
Hızla kabinleri kontrol edip yanıma geldi."Bulaşma kimsenin işine Yiğit. Dayak yeme boşuna."
"Ne bulaşmaması? Zulüme karşı sessiz kalan da zalimdir."
"Ne zulümü gerizekalı?" dedi elini saçlarına atarak.
"Senin de böyle biri olduğunu düşünmezdim yalnız." dedim. "Aferin üst dönemsin aferin."
"Saçmalama Yiğit. Kimseye zarar vermem bunu biliyorsun. O çocuk yalan söylüyordu."
"Ne yalanı? Tanıyorum onu. Sessiz, sakin, iyi birisi."
"İnan bana mesele göründüğü gibi değil. Arda'nın yanında olmazdım yoksa inan."
"O zaman nasıl?"
"Benim meselem değil anlatamam."
"Peki." dedim başımı sallayarak. "Anladım."
"Başına bela alma Yiğit." dedi dişlerinin arasından.
Gözlerim dudaklarına kaydı. Onu öpeli ne kadar olmuştu hiç bilmiyordum ama tek istediğim onu tekrar öpmekti. Ona doğru bir adım attığımda yüzüme dik dik baktı.
"Bir soru soracağım sadece." dedim boğazımı temizleyerek. "Beni önemsiyor musun?"
Derin bir iç çekti. "Buna cevap veremem."
"O zaman." dedim hayal kırıklığıyla. "Ne kadar istesem de seni öpemem."
...
Yiğitten devam edelim bence anlatıma ya daha güzel bele xjskzksk
Bu hikayede çok anlik kurguluyorum olayları saçma gelen seyler olabilir güzel de olmayabilir bisi demem elestirseniz dksk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEYDOSKOP ( BOYXBOY // TEXTING )
KurzgeschichtenYiğit'in mizah seviyesi epey düşüktü. Yuşa ise alt dönemlerle muhattab olmaktan hiç hoşlanmıyordu.