Yiğit
Yine dinlemediğim bir dersin bitişini haber veren zille uyuduğum sıradan başımı kaldırdım.
Derslerde uyur tennefüste uyumazdım böyle de vizyon sahibiydim işte. Yerimden kalkıp sınıfın dışına çıktım. Sallana sallana tuvaleye gittim. İşimi bitirmiş elimi yıkarken omzumu dürtükleyen kişiye bir bakış attım.
"Yiğitti değil mi?" dedi ismini lazım değil baş harfi Oğuz kişisi.
"Evet?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Galiba ayni servisteydin Yuşa ile sen. Bugün gelmedi değil mi?"
"Ne bileyim." dedim omuz silkerek. "Gelmemiştir herhalde."
"Şey." dedi elini ensesine çıkararak. "Bir şey versem evine bırakır mısın?"
"Bilmiyorum-"
"Sağol gerçekten." dedi sırıtarak. Kolumdan çekip tuvaletten çıkardı ve kendi sınıfına doğru sürüklemeye başladı.
Ben kapıya yaslanmış beklerken elinde bir kutuyla geri döndü.
"Neden kendin vermiyorsun?" diye sordum. "Sadece merak."
"Böyle olması gerek." dedi. "Hey sana bir çikolata alırım bak işler iyi giderse."
"Gerek yok." dedim. "Ben gideyim."
"Teşekkürler tekrardan."
Kutuyu sıkı sıkıya kavrayıp merdivenlerden indim. Parçalayıp atasım vardı. Hayır ya barışmamalılardı. Önceden sevgili değillerdi şimdi olurlarsa ağlardım.
Kutuyu çöpe atıp asla vermemekle yanlışlıkla yakmak arasında bir yerlerde kalmıştım. Birazcık daha onursuz bir adam olsaydım yapardım. Ama yapamıyordum işte. Keşke daha şerefsiz olsaydım.
Keyifsizce sınıfa gittim. "O kutu kimden? Sevgili mi yaptın?" diyen Ezgi'ye göz devirip lanet kutuyu çantama tıktım.
...
Servisten normalde ineceğim yerden ileride Yuşa'nın evinin önünde indim.
Kutu bırakacak ve gidecektim.
Resmen hoşlanma niyetinde olduğum adamla eskidem öpüştüğü kişinin arasının olmasında yardımcı olacaktım. Bu nasıl genişlikti anasını satayım?
Ellerim titreyerek zile bastım, kapının açılması ile hızla merdivenleri çıktım.
"Yiğit?" dedi şaşkın bir ses tonuyla. Kapıda dikiliyor bana sorgulayıcı bakışlar atıyordu.
Çantamdan kutuyu hızla çıkartıp ona uzattım.
"Oğuz yolladı bunu."
Başını sallayıp kutuyu alsada şaşkın ifadesi kendini koruyordu.
"Aslında 34 kez falan çöpe atmayı düşündüm ama senin adına karar veremem. Barışacaksanız da mutluluklar. Görüşürüz." bir çırpıda söyleyiverdim aklımdan geçenleri.
"Yiğit." dedi tok sesiyle.
Elini kutuyu büzüştürüp 2 daire arasında duran atılmayı bekleyen çöplerin arasına fırlattı.
"Bakmayacak mısın bile?"
"O umrumda değil." diyerek omuz silkti.
Ne diyeceğimi bilemezcesine ona baktım. Öpesim geliyordu kahretsin.
"Şey." dedi boğazını temizleyerek. "O kadar geldin madem gelir misin içeri?"
"Sen benimle kibarca mı konuşuyorsun?" dedim elimde olmadan sırıtarak.
"Vazgeçiyorum bak."
"Geçme dur. Gelirim tabiki." diyerek hızlı bir şekilde ayakkabılarımı çıkarttım ve içeri daldım.
Ona dönüp bir şey saçmalamak için ağzımı açmıştım ki hızla duvara itip dudaklarıma yapıştı. Ayak uydurması zor bir şekilde sertçe öpüyordu.
Geri çekilip derin bir nefes aldı.
"Sen öpmezsen ben öperim." diyip göz kırptı.
"Bundan sonra hiç öpmem o zaman." dedim sırıtarak.
"Yok. Öp." dedi neredeyse fısıltıyla.
Ona doğru uzanıp dudaklarımızı birleştirdim şehvetten uzak yumuşak bir öpücüktü. Onu böyle öpmesi de çok güzeldi.
Ayrıldığımda hiç bir şey demeden ona sarıldım. Sevilsin istiyordum dedim ya gerçekten sevecektim onu. Sarılmama karşılık verdiğinde gülümsedim. Boynuna gömülüp derin bir nefes aldım. Erkeksi çok güzel bir kokusu vardı.
"Pes mi atsak?" dedi bütün ortamı bozarak.
"Bence sen bana fizik anlat." Geri çekilip yüzüne bakarak sırıttım.
"Siktir ordan hiç dinlemiyorsun beni." diye isyan etti.
"Fazla dikkat dağıtıcısın!" diyerek kendimi savundum.
"Senin dikkatini ya!"
"Ben de seni yerim. Sağol." dedim gevşekce sırıtarak.
"Of mizah seviyesi düşük çocuk of."
"Mizah seviyemi de seviyorsun."
Göz devirip odasına doğru yürümeye başladı. Peşinden sırıtarak gittim. Eh kime niyet kime kısmet. Ağla Oğuz ağla.
....
Güzel bir yerde bırakıyım de 2 ay delirmeyin dedim
Dediğim gibi fırsat bulursam yb atmaya calisacagim buna cünküm özlerim yiğidimi
Özleyin beni ben özlicem çünkü sizi mucuk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEYDOSKOP ( BOYXBOY // TEXTING )
Короткий рассказYiğit'in mizah seviyesi epey düşüktü. Yuşa ise alt dönemlerle muhattab olmaktan hiç hoşlanmıyordu.