Ders zilinin çalmasıyla çantama kitaplarımı tıktım. Ceketimi alıp sınıftan çıkmaya yeltenmiştim ki Oğuz kolumdan tutup sınıfa çekti.
"Yuşa, konuşalım mı?"
"Hayır konuşmayalım." dedim sertçe ve kolumu ondan kurtarıp çıktım.
Yiğit'in fotoğramızı çektiğini söylediğim anda vebalıymışım gibi kaçmış. "Birileri görürse tüm suçu sana atarım." diye atarlanmıştı. Eh orospu çocukları ile öpüşmemeliymişiz demekki.
Okuldan hızla çıkıp kendimi servise attım. Çok geçmeden yanıma bir beden oturdu. Bakmadan bile onun Yiğit olduğunu anlayabilirdim.
"Nabersin ağır abim." dedi kolunu omzuma atarak.
"Seninle uğraşacak halde değilim Yiğit." dedim yorgunca.
"Enişte bey ile kavga mı ettiniz?" dedi kulağıma doğru.
"Ondan bahsetme demiştim."
"Yani onun yüzünden modun düşük?" dedi sırıtarak.
"Onun yüzünden falan değil. Yalan yanlış şeyler uydurma kendince!"
"Tamam Yuşa sakin." dedi hala gevşek tavrına devam ederek.
"Sen olmasan sakinim zaten." diye cevap verdim.
Ben cevap vermesini beklerken şaşırtarak sustu.
Evime yaklaşmışken bana dönüp tekrar konuştu.
"Bize geliyorsun, değil mi?"
"Ne gelmesi?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Fizik çalıştıracaktın ya. Sınavım var bak. Bugün gelmen lazım."
"Daha önce anlatmadım mı fizik?" dedim yorgunca.
"O konu başkaydı ya. Hadi gel işte. İnsan yemiyoruz."
"Gelmezsem?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.
"Bir şey yapmam ki." dedi yalvarır gibi. "Bu seferki tatlış bir rica."
"İyi." dedim keyifsizce. "1 saatten fazla durmam haberin olsun."
"Sağolun öğretmenim." dedi sırıtarak.
Benimkinden 2 sokak öndeki evinde inerken peşinden indim. Bizimkine benzer güzel bir apartmandı.
Merdivenlerden 1 kat çıkıp bir dairede durduk.
"Umarım odam sabah bıraktığım gibi değildir." dedi Yiğit daha çok kendi kendine konuşur gibi.
"Odandan boğa yılanı çıksa şaşırmam, endişen olmasın."
"Öh o kadar da değil." diye homurdanıp kilidi açtı. Arkasından evine girdim.
"Anne!" diye bağırdı içeri doğru. Cevap gelmeyince de "Abla!" diye bağırdı.
"Güzel kimse yok." dedi sırıtarak.
"Güzel mi pek emin olamadım ya neyse." diye mırıldandım.
"Cık cık cık." başını olumsuzca salladı. "Beni çok yanlış tanıyorsun."
"Tanımak istemiyordum ama şansına bu kadar oldu işte."
"Pis üst dönem." dedi kaşlarını çatarak.
Dediğine karşılık yalnızca güldüm. Odası olduğunu tahmin ettiğim yere giderken peşinden gidip girdim.
Duvarları açık maviydi. Asılmış çizimler duvarı süslüyordu.
"Sen mi çizdin bunları?" dedim şaşırarak.
"Evet." çantasını yere bıraktı. "Kafam işlemlerden ziyade bunlara basıyor."
"Ben sanattan anlamam dedim. Her şey sistematik galiba bende."
"O yüzden öğretmenimsin." dedi gülerek.
"Öğrencim olmasaydın keşke." diyerek göz devirdim. Masasındaki sandalyeye oturdum. O kendisine başka getirsindi bana ne?
"Ben mutfaktan sandalye alayım." diyerek odadan çıktı. Bende daha rahatça incelemeye başladım. Masada bir kaç kitap vardı. Masasının üzerineyse inatla ders çalışmıyorum dercesine karalamalar yapılmıştı. Hoşlanmazdım böyle şeylerden ama görünüşe göre yetenekliydi.
"Biz geldik." diyerek içeri daldı neşeli sesiyle.
Sandalyeyi tam dibime bırakıp oturdu.
"Ee hangi konu?" dedim sabırsızlıkla. Bir an önce anlatıp gitseydim...
"Bilmem hangi konu?" diye yanıt verdi.
Derin bir iç çektim.
"Yiğit."
"Emret örtmenim!"
"Zaman geçiyor bak." dedim ciddi bir tavırla.
"Peki bekle." diyerek elini masasının altına uzattı. Bir eliyle bacağıma dokunarak eğilip bir kitap aldı. Eli hala bacağımdaydı. Elinden yayılan sıcaklık rahatsız ediyordu
"Elini de bir çeksen."
"Pardon unuttum." diyerek çekti.
Kitabını açıp "İşte bu." diyerek bir konuyu işaret etti. Rastgele açmış gibi gelmişti ama neyse.
...
"Yani enerji yok olmaz anladın mı? Potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye eşitleyeceksin bu soruda da."
"Hı anladım." dedi gözlerinı kırpıştırarak.
"Ne anladın?" diye sordum.
"Sen biliyorsun birde ben mi anlatayım?"
"Her neyse gerisi umrumda değil. Ben gidiyorum."
"Dur." dedi elini omzuna koyarak. "Anlamadığım bir şey daha var."
"Ne?" dedim sertçe.
"Gözlerini kapatsana bi." dedi beni şaşırtarak.
"Niye?"
"Sadece." dedi. "Kapat işte, o zaman sorabilirim."
"Sana hiç güvenmiyorum Yiğit." dedim kaşlarımı çatarak.
"Kötü bir şey değil söz. Lütfen yapsan."
Sesindeki o ton daha fazla reddetmeme engel olmuştu. Ona uyarak hafifçe gözlerimi yumdum. Eğer bir şaka ve benzeri bir şey yaparsa cidden camdan sallandırırdım.
Nefesini yakınımda hissedince şaşırdım. Bir şey söylemek için dudaklarımı aralamıştım ki "Bir şey söyleme." diye fısıldadı.
Kelimeleri yutup kaderimi bekliyordum. Bir anda dudağıma değen yumuşak dudaklarsa hiç beklemediğim bir şeydi.
...
Lan ben ne yaptim bu planda yoktu jxakkzmaxlzmamsmsm
Doğa'ya yaklaşan final üzüntüsüyle yb yazamiyorum affedin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEYDOSKOP ( BOYXBOY // TEXTING )
Short StoryYiğit'in mizah seviyesi epey düşüktü. Yuşa ise alt dönemlerle muhattab olmaktan hiç hoşlanmıyordu.