~ Bölüm 3 ~

92 2 0
                                    

~ Bölüm 3 ~

"Nehir! Uyan, okula geç kalacaksın!"

Sabahları babamın duymaktan nefret ettiğim sinir bozucu sesiyle inkeyerek sadece başımı yastıktan kaldırdım. Sonra ağır geldiği için geri yatıp boğuk sesimle yastığın üzerine doğru homurdanmaya başladım. Aslında düşündüm de...

Sabahları her ses sinir bozucuydu. Hepsi. 2 dakika sonra tam yeniden uyumuştum ki babam yine seslendi. Sinir bozucu bir şekilde.

" Nehir! Hemen gözlerini açıp yataktan kalkmazsan üzerine buzlu su dökerim!"

Ağzımda kendimin bile anlayamadığım şeyler geveleyip banyoma yürüdüm. Aynaya baktığımda tam çığlığı basacakken elimle ağzımı kapadım. Yüzümün rengi sarı, saçlarımda rönesans dönemin andırıyorum, gözlerimin altı beyazlaşmış, yanlarım kızarmış. Selam! Ben Frenkistein'ın geliniyim. Kocam bay Frenkistein'ı gören var mı?

Yüzümün rengi düzelsin diye suyu en soğuk dereceye getirip yüzüme 7-8 defa çarpıp, yanaklarımın ağrımadılar sebep olacak kadar ovaladım. Dün aşam duşumu aldığım için hiç o zahmete girmedim. Dişlerimi fırçaladıktan sonra saç fırçamı ve tarağımı alıp makyaj masama oturdum. Saçımı bitirmek 15 dakikamı almıştı. Bunun 10 dakikası düğümleri açmaya, 5 dakikası şekil vermeye gitmişti. Sonuç her zamanki sıradan, dalgalı saçlarımdı. Yüzüm yıkadıktan sonra daha kendine gelmişti. Yine de biraz el atmadan zarar gelmezdi. Hafif pudra-allık, rimel, eyeliner ve şeftalili parlatıcı. Yüzümle işim bittikten sonra gardorobumun karşısına geçip şöyle bir göz attım. Karar kıldıklarım ise dizimin bir karış yukarısındaki kot şortum, ve beyaz gömleğimdi. Yani sıradan, rahat. Hazır olduğuma kendimi inandırdığımda odamdan çıkıp aşağı indim. Mutfağa indiğimde çok tatlı bir manzara vardı. Mutfağımızda Nutella'lı ekmek yiyen, daha doğrusu yemeye çalışan bir Doruk vardı. Yediği ekmekte ki çikolatalar dudaklarının kenarlarına, burnuna ve çenesine bulaşmıştı. 2 yaşındaki çocuk gibiydi kısaca. Bir diğer bakış açısı ile oldukça tatlıydı. Lütfen. Onu barındıran her düşünce tatlı. Beni gördüğünde tabi ki de ilk olarak gözlerini devirdi.

"O şort fazla kısa değil mi?" dedi. Kaba şey. Söylediklerini duymazdan gelerek " Günaydın, Doruk." dedim biraz imalı tonda.

"Günaydın, Nehir. O şort fazla kısa değil mi?" dedi önce benim soruma cevap verip kendi sorusunu tekrar ederek. Gözlerimi devirip nefesimi sessizce dışarı üfledim. Sakin, Nehir. Sakin. 1, 2 ve 3...

"Ben senin giydiğin kıyafetlere karışmıyorum, Doruk. Sana da aynısını öneririm." dedim sesimi ölü gibi çıkararak.

"Ben minicik şortlar giymiyorum. Sana da aynısını öneririm." dedi beni taklit ederek. Ona baygın bakışlar yollayıp çantamı aldım ve evden çıktım. Siyah Converse'lerimi ayağıma geçirirken onunda dışarı çıktığını görebiliyordum. Bağcıkları bağlayıp Doruk'un arabasına yöneldim. Evet, piçin bir de arabası vardı ve benimle aynı sınıfta okuyordu. Üstelik benden iki yaş büyüktü ve dersleri mükemmeldi. Halası, sayın okul müdürümüz, sevgili yeğenini şımartmak için doğmuştu ve Doruk, sırf aynı sınıfa gidelim diye halasıyla konuşmuş ve lise 2 ve 3'ü yeniden okuyacaktı. Hatırladıkça gözlerimi devirmemek için kendimle savaşıyordum ama bu hoşuma gitmiyor da değildi. Yani, haydi ama! Aynı sınıfa gidelim diye halasıyla konuşmuştu. Yanında olayım diye. Ama maalesef benden hoşlanmıyordu. Neyse. Kapıyı açıp eridiğim siyah, Porsche Boxster'ın içine atladım. Tanrım! Bu arabaya bayılıyordumı. Ki Doruk'un babası, ona doğum günü hediyesi olarak içinde bunun gibi bir sürü arabanın olduğu garajı yaptırmış ve doldurmuştu. Tabii Doruk'un kullanmasına izin verildiği sadece 3 arabası vardı. Porsche Boxster, Audi a7, Mini Cooper Countryman... Evet tam bir zengin piçiydi. Okula giderken sessiz yolculuktan sıkılıp radyoyu açtım. Kanallarda gezinirken Eminem- Rap God parçasını duyduğum gibi kanallarda gezinmeyi bıraktım. Lütfen! Şarkı bir harika! Camdan dışarıyı izlerken sözlerini bildiğim yerlere eşlik etmeye çalışıyordum ama hızına ayak uyduramadığım, uydursam bile berbat şekilde telaffuz ettiğim için kelimeler ağzımdan garip çıkıyordu ve duraksıyordum. 3 dakikayı böyle geçirdikten sonra şarkının en sevdiğim yeri gelmişti.

' So Ray J went straight to radio station the very next day

"Hey, Fab, ı'mma kill you"

Lyrics coming at you at supersonic speed,(JJ Fab)

Uh, summa lumma dooma lumma you assuming

I'm a human...'

Şarkının bu bölümünü her dinleyişimde fark etmeden nefesimi tutuyordum. Doruk, bunu bildiği için "Nefes al, Nehir." diye uyardı beni. İçimi çekip şarkıyı dinlemeye devam ettim.

Okula geldiğimizde Doruk arabayı okulun park alanına bırakıp indi. Bende kapımı açıp indiğimde Damla'nın oldukça heyecanlı bir şekilde bize doğru koştuğunu fark ettim. Bunu fark eden Doruk sadece benim duyabileceğim bir sesle "Ben kaçar. Sana da iyi şanslar." deyip göz kırptı ve yürümeye başladı. Doruk uzaklaşırken Damla yanıma vardı.

"Nehir! Bil bakalım noldu?" dedi oldukça hızlı ve heyecanlı çıkan sesiyle. Benim devam etmeme izin vermeden kendisi devam etti. "Okula yeni bir gurup çocuk gelmiş!" dedi yine hızlıca. Kibar olup gözlerimi devirmemek için kendimle savaşıp tekrar ona döndüm.

"Ee?"

Evet. Çok kibarım. O ise kibarlığı umursamadan bana göz devirip devam etti.

"Ee'si. Çocuklar çok yakışıklı ve tatlılarmış. Duyduğuma göre geldikleri yerden kavga ettikleri için atılmışlar."

Sesi normalde de tizdi ve şimdi hızlı ve heyecanlı konuştuğuiçin sesi, daha ince ve yüksek çıkıyordu. Kulaklarım işkence görüyor gibi hissediyordum. Tam bir şey söyleyecekken elimle ağzını kapatıp konuşmasını engelledim." Eminim hepsi çok yakışıklıdır Damla ama cidden hiçkimseye ilgilenmiyorum. Bence onlar hakkında bildiğin fazlaca bilgiyi onları etkileyebileceklerle paylaş. Zaten son günlerde Çöpçatanlıkta formundan düştün." Elimi çekince bir süre düşündü. Sonra bir şey aklına gelmiş gibi heycanla cırladı. "Sen. Bir. Dahisin!" dedi kelimelere tek tek vurgulayarak." Yönetim Sitesi'nde yenilerden bir çocuğun fotoğrafını görmüştüm. Adı şeydi... Şeydi... Kerem!Evet!Kerem!" Çocuğun adını söylediği zaman ciyakladığında kulak zarımın patladığına eminim.

"Tamam. Haydi git çocuğu ayarla. Bende biraz bahçede dolaşayım." dedim ve o bir şey demeden bahçenin arka tarafına doğru yürümeye başladım. O sırada çoğu kız öğrencilerin bahçe kapısına koştuğunu görünce oraya doğru baktım. Muhtemelen yeni gelen çocuklar gelmişti. Lütfen. O kadar da yakışıklı değille-

OHA!

ÇÜŞ AMK!

BUNLAR ÖĞRENCİ Mİ? DOĞRU SORU BUNLAR İNSAN MI?

VAY AMK. BUNLAR BİLDİĞİN TABİAT ANANIN MUCİZELERİ.

Tabi ki de düşüncelerimi dışa vurarak diğer kızlar gibi salya akıtmıyordum. Daha dikkatli baktığımda bazı erkeklerinde durumu aynıydı. Her neyse. Şu an tüm kızlar -arada bir kaç erkek- Buldog köpeği gibilerdi, tabi biri hariç. Selen saçlarını savurarak en öndeki gurup lideri gibi görünen çocuğun dudaklarına yapıştı. Geri çekildiğinde etrafa ' siktirin biçız, o benim ezikler' bakışı atıyordu.

SÜRTÜK !

Umursamayarak ağaç gölgesinin altındaki banka oturdum. Kafamı geriye atıp gözlerimi kapadım. Çok geçmeden birinin yaklaşan varlığını hissettim ama gözlerimi açmadım.

"Oturabilir miyim?"

Tatlı erkek sesini duyduğumda gözlerimi açıp başımı kaldırdım. Karşımda gördüğüm ' şeyi ' idrak etmek için bir kaç kez gözlerimi kırptım. Bana sorduğu soruyu hatırlayınca cevap verdim.

"T-tabi."

Lanet! Az önce kekeledim mi ben?!

Sarı dalgalı saçlı, koyu kahverengi gözlü, çok tatlı gülümsemeli çocuk yanıma oturdu. Gülümseyerek ona dönüp elimi uzattım.

"Ben Nehir."

Sarışın çocuğun gülümsemesi yüzüne daha da yayılırken cevapladı.

"Ben de Kerem."

KİMSİN SEN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin