Bir gece Türk topraklarında bulunan obanın kadınları ve çocukları yatağında uyurken, nöbetçi alpler ise bazılarının elinde kılıç, bazılaranın elinde balta, bazılarının elinde de ok ve yayla obanın içinde karış karış gezerek, çevresinde nöbet tutanlarda obanın çevresinde gezerek etrafı kolaçan ediyorlardı.
Bir dev obalara gece gidip çevresinde bulunan nöbetçilerden yakalayabildiğini kaçırıp yiyormuş, haberi tüm Türk obaları tarafından duyulunca, bütün obalar nöbetçilerini çoğaltılmış ve gece gündüz sıkı bir nöbet tutulmaya başlanmış. Önlemler alınsada obalara dadanan dev, geceleri nöbetçileri kaçırmaya devam ediyormuş.
Bir obanın beyi, diğer oba beylerine en sonunda alplerini gönderip toplanmak istediğini iletmiş. Çevrede bulunan diğer beyler, alpleriyle beraber bu obaya gitmek için yollara atlarıyla düşmüşler. Çok hızlı ilerliyorlarmış. En sonunda bütün oba beyleri ve alpleri ayrı bir zamanda obaya varmışlar. Hemen beyler, obanın beyinin otağına girip, birbirlerine selam verip, oturmuşlar. İçlerinden bir bey telaşlı bir şekilde:
"Obamızdan beş alp kaçırıldı."
Diğer bir oba beyi merakla:
"Kaçıranı gören oldu mu?" Diye sordu.
İçlerinden bir başka bey sert bir bakış atarak:
"Karanlık içinde, sadece sesi geliyordu." Diye bilgi verdi.
Oba sahibi kara kara düşünerek:
"Nöbetçilerimizi çoğalttık olmadı. Çok sessiz yaklaşıyor. Daha çok tetikte olmalıyız. Eğer yine saldırcak olursa, takip edip yerini öğrenmemiz gerek." Dedi diğerlerine bakarak.
Vücudunu saran siyah pelerin içinde gözleri sanki karanlıkta ve sadece ağızı görünen, siyah bir atın üstünde, pelerini hızla dalgalanarak, yeşil bozkırlarda hızla ilerliyor, kartallarla yarışıyordu. At duraklamadan koşuyordu. Bir obaya yaklaştı ve içeri çok hızlı girdi. Girişteki hiç bir alp engel olamadı. Obanın beyinin otağına kadar atını koşturdu. Çevredeki alpler hemen etrafına dolandı. Attan aşağı indi ve otağa doğru yürümeye başladı. Birden kılıçlar çekildi. İçlerinden biri:
"Dur!" Diye bağırdı.
Birden pelerinini elleriyle geriye doğru ittirdi ve pelerini uçuşurken, sırtında duran baltayı sağ eliyle çıkardı. Birden baltasını yukarı kaldırdı, herkes saldırcak sandı ama o hızla baltasını toprağa saplayıp yürümeye başladı Bütün alpler baltasına baktılar ve ucunda duran kurt simgesini gördüler. Önünde duran alp heyecanlı ve sessiz bir şekilde:
"Bu, o!" Diyerek önünden çekildi.
Kim olduğunu anlayan diğer erler, Berçin yürürken önünden çekilmeye başladılar. Berçin dim dik yürüyor, etrafına hiç bakmadan adımlar atıyordu. Beylerin toplandığı, otağın girişindeki basamakları çıktı ve otağa girdi. Birden bütün beylerin yüzü, Berçinin üzerine döndü. Siyahlar içinde duran bu kadının kim olduğunu hemen anladılar. Hepsinin suratında heyecan vardı. Bu kadının ismini çok kez duydular ama kimse tanışamamıştı. O, durmadan at üstünde koşup, önüne çıkan şeytan kılıklı, karanlık düşmanla çarpışıyordu. İçlerinden bir bey:
"Baltalı kadın!"
Herkes sustu! Berçin, sinirli bir ses tonuyla:
"Devi bulup, yok etmeliyiz!"
Bütün beyler ayağa fırladılar ve bağırdılar:
"Deve ölüm!"
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baltalı Kadın
FantasyTanrı, Kainatı yarattığında bir kapı yarattı. Bu kapıyı koruması için Erlik han'a görev verdi ama Erlik han Tanrı'ya ihanet etti. Tanrı kızdı ve bu kapıyı koruması için başkalarını görevlendirdi. Kapıyı koruma sırası Berçin'e geldi. Berçin bu kapıyı...