Bir bölüm daha yayımlamak istedim. İlk bölümü biraz kısa yazdım diye düşündüm. Bakalım bu bölümde nasıl bir kıyamet söz konusu?İyi okumalar canlarım ♡♡♡...
°°°°°°
Köşe başını dönünce bizim evi gördüm ama nasıl bir görüş bana sor yani. Salonun ışığı açık. Demek ki evdekiler daha uyumamış. Büyük bir silsile beni bekliyor. Gecenin 3 ü olmuş canım aaa sizde uyuyun artık değil mi?!
Neyse sus kendinle konuşmayı bırak evin önüne geldik dedi birden iç sesim. Ben hala arabada oturuyor sanki gelin kız edasıyla süzülüyorum. Abim altın taksa para verse inecem aslında. Demeye kalmadı zaten. Abim arabadan inip benim tarafımdaki kapıyı açtı ve şöyle bir baktıktan sonra;
- Hayırdır bacım neyi bekliyon yani inmek için zopa mi :)
Acı acı baktı sonra. O da biliyordu neden inmekle inmemek arasında olduğumu. Yutkundum yavaşça. İnmeye hazırlanıyordum. Abim tuttu yine kolumdan.
- Kalk zalımın kızı burada mı sabahlıcam senin yüzünden, dedi hüzünle karışık gülerken.
- Tamam tamam hadi girelim artık cehenneme, dedim.
Evet cehennemdi! Sırf bu evden kaçıp kendi işimi yapmak için üniversite okumuştum. Evde olup bitenleri şu gözlerim görmesin istemiştim.
Şimdi de kaçtığım yere tekrar tıpış tıpış gelmiştim işte. Ev heybetiyle dikiliyordu karşımda.
Hoşgeldin benim eyaletime diyordu sanki. Ürkütücü bi soğukluk kapladı bedenimi. Evin en alt katı depoydu. İki giriş vardı eve. Biri depo girişi ön tarafta kapısı, diğeri de bahçeden ilerleyince sol tarafında kalıyordu giriş kapısı.
İki katlıydı evimiz. Yani onların evi. Villa tarzı bir evdi. Çok odalı ve baya güzel dekore edilmiş bir ev. Ama benim gözümde hiç bir değeri yok doğrusu.
Çünkü evin duvarlarına acı, keder ve ümitsizlik sinmişti. Bilmiyorum bu evde hangi günüm tebessüme uyanacaktı ve ne zaman o doğan güneşler bu eve de uğrayıp bizi aydınlatacaktı?! Gerçekten bilmiyorum...
Eve girmek için bahçe tarafındaki kapıyı kullandık . Yavaş yavaş çıkıyoruz merdivenleri ben önde abim de benim insan ölüsünü andıran koca valizimi taşıyor arkamda. 1. Katı çıktık ve karşımda geçen yaz duvara çizdiğim resim duruyor.
Hani sahne perdeleri olur ya ortası kat kat kenardaki perdeler iple tutturulmuş. Bende ona benzetmeye çalışarak bir şeyler çiziverdim. Ahh annem...
O istemişti benden "kızım duvara güzel bir şeyler çiz de gözümüz gönlümüz açılsın" demişti.
Annem benim her şeyi yapabileceğime inanıp her şeyi bana layık görürdü. Tabi ben ne kadar kendimi bu evde bir hiç gibi hissetsem de annem hep yanımda ve başarılarımın başında geldi.
Kırmadım tabii hemen boyaları fırçaları taktım koluma başladım şaheser bir eser oluşturmaya. Ve şuan karşımda duran şaheseri resmetmiştim.
Ve bunun sonucunda güzel bir azar işitmiştim vicdanı kurumuş o adamdan. Birde tokat atmıştı hatta acısı hala içimde. Attığı tokatın değil ha yanlış anlama söylediği sözlerin acısı bu...
Kim mi o vicdanı kurumuş adam dediğim şahıs? Kendileri BABAM olur. Baba kelimesinin içini dolduracak biri değil o. Evet biraz önce adam diye bahsettim kusuruma bakma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ GİBİ (Yarım Kalmışlığa)
Teen FictionNERGİS KAHRAMAN; Fazlaca asi, çok duygusal ama asla dışa vurmayan inatçı keçinin teki. Özünde iyi niyetli ama yanlış anlaşılmaya müsait bir yapıya sahip. ANIL KARAPAŞAOĞLU; Kendi halinde takılan, biraz maço, oldukça zengin ve sert mizaçlı beyefendi...