Kısa sürede emniyetin önüne gelmiştik. Polis gruplarıyla birlikte büyük bir grup halinde emniyetin merdivenlerini adımlıyorduk. Tutuklu olan canavar ve iki koluna girmiş polisler önde diğer polislerle birlikte bizde arkadan yürüyorduk. Sanki dizi setindeki gibi bir kalabalık vardı etrafta.
Emniyetin kapısından içeri girmiştik sonunda. İçimde fırtınalar kopuyor, her adımda cesaretim iyiden iyiye artıyordu. Bizim için yeni umutlar yeni bir hayat başlayacaktı. Önce tek tek isimlerimiz alındı ve masa başındaki memur tarafından bilgisayara kaydımız yapıldı. Ardından ayrı odalara alınarak sorgularımız başladı.
Loş bir odanın ortasında sadece bir tane masa ve iki sandalye vardı. Masanın tam ortasında tepe lambası duruyordu. Suçu işleyen benmişim gibi mahsun bir edayla polisin gösterdiği sandalyeye oturdum. Oturmamla karşımda siyah cam bölme görmem bir oldu. Diğer polis memurları da oradan beni dinleyeceklerdi belli ki. Tam dizilerdeki gibi bir sorgu odasındaydım. Ellerimi masada birleştirip sakince polisin sorguya başlamasını bekliyordum. Ve sonunda polis geldi. Karşımdaki sandalyeye oturdu.
-"İsmin Nergis Kahraman değil mi?"dedi. "Evet " diye cevapladım. "Olayı eksiksiz ve yalansız anlatırsan senin açından iyi olur." "Peki" dedim sesim zor çıkıyordu. "Şimdi baştan anlat neler olduğunu." "Memur bey ben gece ders çalışıyordum. 4 yıl önce saat 2 gibiydi. Sonra ses duydum. Ayağa kalktım...........................................
Sonra da bana anlattıklarını ses kaydına aldım. Delilleri de teslim ettim polis memuruna. " "Peki bunca yıl bildiğin gerçeği neden sakladın? Ciddi anlamda bu bir suçtur." "O cinayeti işleyen şahıs tarafından defalarca tehdit edildim ve ailemin güvenliği için susmak zorunda kaldım." "Peki şimdilik sorgun bitti ama gözetim altında tutulacaksın." "Tamam memur bey teşekkür ederim."
Oturduğum sandalyeden yavaşça kalkıp kapıya yöneldim. Ama elim ayağım tutmuyor gibiydi. Sonunda kapıya ulaştım. Sorgu odasından dışarı çıktığımda ailem beni bekliyordu. Son gücümle hepsine birden sarıldım. Onlarda bana sarılıp sırtımı sıvazladılar. Gözümüz aydın. Canavar tutuklandı. Mahkeme kararından sonra cezaevine gönderilecekti. Esaretimiz bitiyordu artık. Emniyetteki işlerimiz uzayınca gecenin 3 ünde anca eve gelebilmiştik. Şimdi güzel bir uyku çekmenin tam zamanıydı. Yılların yorgunluğunu üzerimden atacaktım. Odama gelip kendimi yatağın üstüne bırakıverdim. Yarın sabah işe gidecektim. Alarmı kurdum. Hemen uyumam lazımdı. Günün kritiğini yarına bıraktım. Huzurla uykuya daldım.
•••
Her sabah duymaktan nefret ettiğim alarm sesiyle uyandım. Ne çabuk sabah olmuştu. Hemen apar topar kendimi yataktan atıp lavaboya koştum. Kendime çeki düzen verip odaya geldim. Yine dolabımın önüne oturdum. Elime ilk geçen pantolonla bluzu giydim. Çantamı da bir hışımla elime alıp ayakkabılarımı giymeye gittim. Ayakkabımın bağcıklarını bağlayıp koşar adımlarla merdivenlerden indim. Zor bela otobüse yetiştim. Çalıştığım mağazanın karşısında indim. Derin bir nefes aldım. Çünkü patron daha gelmemişti. Geç kalmamıştım yani. Mağazanın önüne gitmek için karşıdan karşıya geçmeye yeltenmiştim ki sol taraftan gelen arabayı farkedemedim. İlk adımımı yola atmamla kendimi yerde bulmam bir oldu. Son anda korna sesleri duydum ama kaçmaya fırsatım kalmamıştı. Düşmenin şiddetiyle başımı yere çarpmıştım.
Sabah işe giden insanlar yönlerini değiştirip bana doğru adımlarını yaklaştırıyorlardı. Yattığım yerden ayak sesleri ve çığlıklar duyuyordum. Adımlar yerde yatan bedenimin dibinde duruyordu. Yere düşünce sağ tarafa dönmüş öylece yatıyordum. Sırtımı yere çevirdiler. Gökyüzünü görüyordum. Masmavi gökyüzü ve uçan birkaç kuş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ GİBİ (Yarım Kalmışlığa)
Teen FictionNERGİS KAHRAMAN; Fazlaca asi, çok duygusal ama asla dışa vurmayan inatçı keçinin teki. Özünde iyi niyetli ama yanlış anlaşılmaya müsait bir yapıya sahip. ANIL KARAPAŞAOĞLU; Kendi halinde takılan, biraz maço, oldukça zengin ve sert mizaçlı beyefendi...