"Aaaaa"
Uyanır uyanmaz kafam bana doğru eğilmiş ve beni uyandırmaya çalışan anneme çarptı. Tabi anneminde canım acımıştı. Ben hala olayın şokundayken annem anlamış olacak ki kahkaha atarak gülmeye başladı. Benim o kadar canım acısın ama annem gülsün. Ohh ne ala. Ayrıca hala gördüğüm kabusun etkisindeydim. Annemin gülmesi bitince nihayet derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Kabus mu gördün? "
"Evet nerden anladın ? "
"Anlamamak mümkün değil. Rüyanda bas bas bağırıyodun ayrıca da popon açıkta kalmış. "
"Haha ne komik . Ben o ormanda kan ter içinde seni aradım tamam mı? Şimdi lütfen çık uyumak istiyorum. Uykum var."
Başıyla onaylayarak yatağım dan yavaşça kalktı. Tam kapının önünde durdu. Ve bana dönerek
"Peki sen bilirsin ama bil ki kendi doğum gününde. Daha da fazla uyumak isteyen ilk kızsın. "
Ne dedi ? Doğum günün mü? Yok artık. Ama benim doğum günüm ağustosta? Yatağımın tam karşısında ki takvime çarptı gözüm. Neden ama nasıl ? Ağustos taymışız hemde 14 ünde. e tabi okul varken okul ne zaman bitecek diye takvime bakıp dururdum. Şimdi ise yaz tatilinde zamanın nasıl geçtiğini anlamayım diye takvim denen varlığın olmadığını hissediyorum. Peki neden rüyamda haziran ayında olduğumu gördüm. Rüyamın kış uykusundan uyanma zamanı geldi bence. Içerden annemin konuşma seslerini duyunca düşüncelerime ara verdim. Annemin sesi ise
"Tamam o zaman Su hanım uyumak istiyormuş. Heyyyy tüm lise sonlar size söylüyorum. Süpriz parti iptal. Su uyumak istiyormuş. "
Afedersin anlamadım? TÜM LİSE SONLAR MI? SÜRIZ PARTİ MII
"Anneğ bekleyin geliyom gı. Hayır yaw gitmeyin geliyom valla iki dakikaya ordayım."
Acele acele yatağımdan kalkıp merdivenlerden inmeye başladım. Çok acele ediyordum. Ve PAAAAATTTT KÜÜÜTTR PAATT... O kadar acele etmemeliydim. Salona inene kadar merdivenlerden yuvarlandım. VE...
SÜÜÜÜÜPPPPPRRRRRIIIIIZZZZZ
Bundan sonra ise herkes benim merdivenler yuvarlandığımı görünce önce salonu büyük biraz sessizlik kapladı. Bir iki saniye sonra ise tüm salonu kahkaha sardı. Büyük Bir kahkaha. Hatta ben bile canımın acımasına rağmen gülüyordum. Çünkü utanıyordum. Utanınca hep gülerimde.
Biraz süre sonra ise annem yanıma gelip
"Bence üstünü değiştirmen gerekebilir doğum günü çocuğu."
Kafamı üstündeki kıyafetlerime çevirdim ve rezilliğimi gördüm. O şirin kıyafetlerin eseri bile yoktu. Onun yerine uzun pembe ve tuhaf bir elbise vardı.
"Iı o zaman ben iki dakikaya geliyorum"
Merdiveni Türk usulü allah ne verdiyse şeklinde çıkmaya başladım.
Büyük ihtimal o da oradaydı. O işte adı ege. Orta okuldan beri hoşlandığım çocuk. Aynı zamanda okulunda en havalı çocuğu. Esmer. siyah saçları var. Aynı zamanda da uçsuz bucaksız orman gibi Yeşilce gözleri vardı. Çok taştı, Hemde nasıl taş. offf. Büyük ihtimal oda buradaydı. Hemen önce banyoya gittim. Çapak dolu yüzümü yıkadım. Tuvalete girdim falan da filan da. Koyu kahve rengi saçımı taradım ve salaş biraz mısır örgüsü yaptım. Çok tatlıydım. Bu halimle ben bile bana aşık olurdum. Gardrop odama gittim. Evet doğru kıyafetlerimin ve ayakkabılarımın başka bir odası var. E birazcık hava olsun yani. Kıyafetlerime umutsuzca baktım. En zor şey de kıyafet seçmekti. Mini bir etek aldım. Eteğim dar değildi. Bayağı salaştı. Beyaz astarı vardı. dışı ise yine beyaz ama dantelliydi. üstüme ise siyah dar ve göbek açık yarım kollu bir bluz aldım. Uzun beyaz küpelerimi aldım. Saçıma, yine beyaz bir kurdele aldım ve dışarı çıktım. Kalbim küt küt atıyordu. Yine Türk usulü allah ne verdiyse koşmaya başladım VE
DOOOOIIIINNNNGGGGGGG...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE HERZAMAN
RandomGüvendiğin, sığındığın bütün hüznünle gittiğin, başını koyduğun omuz senin en büyük acıyla karşılaşmanı sağlayan kişiyse eğer... İşte o zaman hayat sırtını dönmüş demektir sana çoktan... Hafızanı kaybetmek belki tüm acıları unutturur... Yeni bir hay...