Başlangıç...

65 4 2
                                    

       Karanlık olucaksa olsun artık fazla bile bekledim...

       Bembeyaz bir hayat varsada kaderimde daha fazla beklemesin şimdi gelsin...

      Belkide yaptığım hatalarla bulucam yolumu...

      Belkide sürükliyecek uçurumun kenarına beni hatalarım...

      Belkide Yeni bir hayat için çok geç...

      Belkide ağlayacağım omuzların sahibi ağlatıcak beni

      Bir Dağ...

      Arkasında gizli olan şeye ihtiyacım var...

      Bir umut... Hayır artık oda yok...

      Belkide değişim zamanı gelmiştir benim için ?

      Eskiyi unutmak, hatırlatıcak şeylerden kurtulmak...

      Uzaklaşmak...

      Yeni bir sayfa değil de başka bir deftere yeniden başlamak...

     PEKİ ÖYLEYSE HAZIRIM ARTIK BAŞLAYALIM...

     Gözlerim açıldığında neye uğradığımı şaşırmıştım... Hemen toparlandım etrafıma baktım...

    " Ahhhhhhhhh " Başım başım çok ağrıyordu. Üstümde hasta önlüğü vardı. Ve etrafımda da... Ahhh hayır hastahanedeydim... Yani galiba ? Peki ne olmuştu ki bana ? Yada... Daha önemli bir soru ben kimim ???

    Kapının açılmasıyla korkumun on kat daha artması bir oldu. Oysa kapı gayet nazik ve yavaş bir şekilde açılmıştı. Ama korkmuştum. Yabancılık çekiyordum. Kendimi bile tanımazken...

    Kapıyı açan genç delikanlı beni görünce bir heyecanlandı hızla yanıma koştu ve Dibimde olan sandalyeye oturdu...

    " Ahhh Su be-ben o kadar çok korktu-tum se-seni çok merak ettim... Ben Ben çok özür dilerim... Çok pişmanım biliyorum beni affetmiyeceksin ama ne olur lütfem ben pişmanım nunu sana yapmamalıydım. Pe-Peki şimdi nasılsın ? Daha iyimisin ? Ben şey bak İnan bana hepsi o Melisa Sürtüğünün suçu inan ban ne olur... Bide şey ben sana vurmak istemedim cidden birden sinirim bozuldu ben bide bir kabus falan görmüştüm herhalde ondan şey... Biliyorum bana inanmıyacaksın ama Ahhhh "

    Dedikten sonra Başını karnıma gömdü ve hıçkırarak ağlamaya başladı genç adam...

    " Affedersiniz siz galiba beni başka biriyle ka-karıştırdınız ben o kişi değilim. Aslında ben kimim onu bile bilmiyorum tam olarak da "

   Başını bir anda korkuyla kaldırdı genç adam... Ben ise şaşkınlıkla onu izliyordum...

   " Su "

   " O kim "

   " Su... Se-Sen Senin adın Su "

   " Anladım " dedim şaşkınca...

    " Su ben Yiğit... Senin can Kardeşin " dedikten sonra ayağa kalktı... " Hafızanımı kaybettin Su "

    " Ben galiba yani Ne oldu bana Yiğit "

    " Sen Sana Şu Mert denen piç motoruyla çarptı. Hafızanı kaybettin Su "

    Diyip dışarı çıktı... Deli gibi bağırma seslerini duyabiliyordum. Korkmuştum ve savunmasız hissediyordum aslında şöyle bir olaylara bakarsak zaten şu an savunmasızdım... Kim olduğumu bile bilmiyordum yanii tek bildiğim şey Adı Yiğit olan bir kişinin Bemim can kardeşim olduğu ve Adımında Su olduğu. Ama sorun şu kii acaba onun dedikleri doğru mu ?

    Yiğitin ağzından

   Hayır hayır hayır bu bu gerçek olamaz hayır olmamalı hayatımın anlamı dediğim kızın hafızası gitmiş olmamalı... Hayır hayır bu şaka olmalı... Bu gerçek bir şey değil... Değil olmamalı yok hayır. Kendini bile tanımıyor bu kız... Böyle olmamalı... O kadar yaşadığımız güzel anıyı unutmuş olmamalı, Bu böyle olmamalıydı. Beni unutmuş olmamalıydı...

    Koridorda sinirle ilerliyordum. O Mert denen iti bulup bunun hesabını sorucaktım...

    Koridorun sonunda duruyordu doktorla konuşuyordu Hızlıca koştum ve üzerine atladım anında yumruklarımı sovurdum yüzüne. Ancak anında ellerimi tuttu ve konuşmaya başladı...

    " Salak salak hareketle yapmaktan vazgeç bunların hepsi senin suçun salak o senin yüzünden yola çıktı ve senin yüzünden arkasını döndü ve beni görmedi çarptı. Şimdi şunu aklına sok. Artık Su diye biri yok. Adı Eda Erbaşı " Diyerek elinde tuttuğu Kimliği bana gösterdi. " Onun için yeni bir hayat başlatıyorum. Doktorla konuştuk. Hafızasının yerine gelmesi için bir mucizenin gerçekleşmesi gerekmiş ve ona eskiyi hatırlatacak herşey ise onda daha çok hasar bırakır. Şimdi onuda alıp gidiyorum ailesine öldüğünü söyle. "

   Derken beni yere fırlatıp Su'nun olduğu odaya doğru koştu. Bende sadece arkasından baktım... Başka hiç birşey yapamazdım ve bunun yüzünden Ömrümün sonuna kadar vicdan azabı çekicem. Ailesi, arkadaşları, akrabaları kimbilir ne kadar hayal kırıklığına uğrayacaklar. Ona ne olduğunu dahi bilemiyecekler. Ya ben. Ben napıcam artık o yok ? Ben napıcam ? Eğer o yoksa benim hayatımda artık ne anlamı kalır ki yaşamanın bu hayatta ? Oturduğum yerden kalktım Onu sadece son bir kez görmek istedim... Onu başkasıyla karıştırdığımı söyliyecektim ve sıkıca sarılacaktım. Başka birşey söylemeden de arkama bakmadan gidecektim. Odanın önüne geldiğim zaman ise kapıyı yavaşça tık tıkladım. İçerde konuşuyorlardı. Ama ikisinimde yüzü odaya gitmemle bana döndü.

    " Affedersiniz bayan. Ben sizi kız kardeşimle karıştırdım çok özür dilerim affedin beni "

   " Hiç sorun değil beyefendi " dedi. İnce ve hoş sesiyle. Bir daha asla duyamayacağım sesiyle. Yanına gittim ve yavaşça sarıldım ona. Teni çok ama çok yumuşaktı. Ayrıca çok savunmasız görünüyordu. Oda ellerini benim belime koydu. Şaşırdığı kesindi. Sonra ise Mertin "ıhımm ıhımm " dediğini duydum. Buda sanırım hadi artık uzatmada çık südemek oluyordu. Bende Kollarımı serbest bıraltım. Ve kapıya yöneldim. Sonkez yüzüne baktığımda ise Gülümsüyordu. Nazikçe. Bende gülümsedim. Ve odadan çıktım. O hala yaşıyordu. Ama benim gözümde o artık bir ölü olmak zorundaydı. Hepsi benim suçum. Hepsi. Benim.Suçum...

   

   

   

   

SADECE HERZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin