9.Bölüm 'Asla asla deme!'

84 4 0
                                    

Geç geldiği için özür dileriz. Okullar bitti ama hikâyenin kurgusuyla biraz oynadık umarım beğenirsiniz. Bölüm şarkısı: Imagine Dragons – radioactive…

Rachel bana Ege’yi anlatmaya başladı.’’ Masal Ege’nin soğuk bir çocuk olduğunu zaten anlamışsındır. Bu aileye gireceğin için bunları sana anlatmam gerektiğini düşünüyorum. Ege 8 yaşındayken ben Faruk’la çok kötü bir kavga geçti aramızda. Bu kavganın nedeni beni aldatmasıydı. Benim dünyamı yıkmıştı. O kadar kötü hale gelmiştim ki kimseyi gözüm görmüyordu. Ege benim bu hallerime şahit olmasının yanında o babasını gördü yani beni aldatırken Faruk u gördü ve ondan nefret ettim biraz zaman geçtikten sonra ben Faruksuz yaşayamayacağımı anladım oda bana yaptığının çok büyük bir yanlış olduğunu fark etti bunu fark etmesi biraz uzun sürdü ama beni aşkım hiç bitmedi ondan hiç nefret edemedim onu hep sevdim. Ve sonunda da onu affettim. Ama Ege babasını hiç affetmedi. Daha çok küçüktü ve bu şoku atlatamadı hiç. Kendini herkese kapattı. Odasına kapanıp sürekli resim çizdi. Bir süre yemek yemedi uyumadı. Benim öyle hallerimi gördü ki hiç âşık olmak istemedi. Aslında çok duygusal bir çocuktu bunlar olmadan önce hala öyle ama kimseye göstermiyor. Zaten bir sanatçı ne kadar olabilir ki. Tabi sen bunların hiç birisini bilmiyorsundur. Baştan anlatıyım sana. Ege 24 yaşında mimarlık okuyor. Müthiş bir puanla kazandı okulu. Özel bir okulda burslu okuyor. Aslında ben ressam olmasını istiyordum harika resimler çiziyor çünkü çok azını görebildik şu zamana kadar. Yukarıda atölyesi var evde olduğu zamanlarda orda olur Ege. Oraya kimseyi sokmaz beni bile sokamadı şimdiye kadar. Umarım oraya girmeyi başarırsın Masal. Eğer oraya girersen sana bütün kalbini açmış demektir. Çünkü her sanatçı duygularını eserlerine yansıtır. Masal ona yardım etmelisin. Seninde kötü bir hayatın olduğunu biliyorum hayatım ama birbirinize yardım ederek başarabilirsiniz ve herkesin imrenerek bakacağı bir hayatınız olur. Ben eski oğlumu özledim Masal. Bana gelip resimlerini gösteren her sabah beni öperek uyandıran hayatıma anlam katan çocuğumu özledim. Senin nasıl bir hayatın var sadece dışarıdan biliyorum masal ne zaman anlatmak istersen sessiz bir dinleyici olarak seni dinleyeceğim. Çok konuştum sanırım ağzımı açınca tekrar kapatamıyorum.’’ Dedi bende gülümsedim. Ege gerçekten kötü şeyler yaşamıştı. Ben bunları düşünürken Rachel kalktı ve ‘’Hadi sana odanı göstereyim. Ben tasarladım beğenmediğin bir şey olursa söyle hemen değiştirelim. Hadi yukarıya ‘’ dedi ve beni de kolumdan çekerek yürümeye başladı. Ne kadar çok enerjisi vardı bu kadının yerinde duramıyordu. Hala Faruk beyin onun aldattığına inanamıyorum nasıl bu kadar güzel bir kadını aldatabilirdi ki. Aklım almıyor. Rachel konuşmaya başladı ‘’ Burası gördüğün gibi salonumuz’’ dedi. Asansöre ilerledik bindik ve Rachel sıfıra bastı. Bir kat aşağıya indir kapı açıldı ve sağa ilerledik büyük kapıdan içeri girdik. ‘’ Burası sinema odası canım. İstediğin zaman kullanabilirsin. Ege’ye söylerim sana kullanmayı öğretir.’’ Dedi.  Abartmışlar resmen oda değil normal bir sinema salonu büyüklüğündeydi. Siyah duvarlar, siyah rahat koltuklar vardı. Büyük sinema odasından çıktık ve sol kapıdan içeri girdik. Bu odanın sinema odasının tersine çoğu duvarı camdandı deniz manzarası ve havuz gözüküyordu. Odanın içi spor aletleriyle doluydu. Kapıya doğru ilerledik ve kabı açıldı bizde dışarı çıktık. Burası gerçekten harika görünüyordu ve uçurma doğru ilerledik. Geri adım attım ve ne dediğimi düşündüm. Uçurum mu? İnanamıyorum. Bende neden deniz gözüküyor diyordum. Rachel gelmediğimi fark edince arkasına döndü ‘’ Biraz ürkütücü değil mi? bende ilk geldiğimde korkmuştum. Sanırım sürekli atlayınca alışıyor.’’  Dedi. Pardon !!! Az önce aşağı atladığım için mi dedi ben mi yanlış anladım. Birde sürekli dedi. Bu ne ya kimlerin eline düştüm ben. Biri şuradan çıkıpta öldün dese inanacak durumdayım.’’ Bu arada ciddiyim. Seninle de bir ara yapmalıyız. Ah ..  Çok mutluyum hep bir kızım olsun istemişimdir. Ve sanırım bir tane buldum. ‘’ dedi uçurumdan atlayan deli kadın. Rachel eliyle aşağıda duran yatı gösterdi. ‘’ Bu Ege‘nin yatı. Ege’ ye 6 yaşına girdiğinde almıştık yani tabi o zamanlar kullanamıyordu ama denizi çok severdi. Boyalarını alıp kaptanla birlikte akşama kadar denizin ortasında resim çizerdi.’’ Dedi.  Zengin züppe işte.  6 yaşında adama yat almışlar. Normal bir aile onun oyuncağını alırken. Bizimki onun gerçeğiyle denizin ortasında resim çiziyormuş. Olaya bak. Rachel tekrar koluma girerek evin etrafından dolaştık arka bahçeye geldiğimizi anladığımda gözlerim hayretle açıldı. O kadar güzeldi ki eski evimizin bahçesine benziyordu ama daha güzeliydi. Evin en sevdiğim yeri artık burasıydı. Ağaçlar çimenler ve ağaçların üstündeki beyaz küçük ampuller ve en güzeli kocaman yüksek tahta bir salıncak. Rachel’ ın bakışlarıyla kendime geldim. Bakışlarımı düzeltip duygularımı her zaman ki Mona Lisa gülümsememin altına sakladım. Rachel’ da anladı ve kolumdan tutup tekrar asansöre sürükledi. Asansörle tekrar ikinci kata çıktık ama bu sefer salonun olduğu yönün tersine yürüdük. Şimdide devasa mutfağa gelmiştik. Ben geldiğimde kapıyı açan kadında ordaydı. Rachel kadına gülümsedi ve konuşmaya başladı ( yine!!! ) ‘’ Burası mutfak gördüğün gibi bir şey istersen Ayten ablaya söylemen yeterli. Uzun süredir burada çalışıyor Ege ‘ ye çok baktı Ayten abla birlikte büyüttük sayılır. Bize çok yardımı dokundu. Onunla iyi anlaşacağına eminim. Yemekleri harikadır ve müthiş bir dinleyicidir. Değil mi Ayten abla? ‘’ dedi. Biraz toplu 40’larının sonlarında olan kadın kafasını kaldırdı ‘’ tabi kızım tanıştığımıza memnun oldum Ege’me iyi bakacağına eminim ‘’ dedi ve sarıldı. Sıcakkanlı sevecen bir kadındı Rachel gibi. Ayrıldıktan sonra Rachel yine beni sürükleyip asansöre geri getirdi. Bu kadın sürüklemeyi çok seviyordu gerçekten. Bende yorulmaya başlamıştım artık bu ev ne kadar büyüktü. Kolumu kaldırıp saate baktığımda buraya geldiğimden beri 2 saat geçtiğini gördüm. Acaba şimdi nereye gidiyoruz diye düşünürken 3. Kata geldiğimiz fark ettim daha doğrusu asansör söyledi. Bu evdeki her şey biraz fazla konuşuyor bence. ‘’ bence burayı sonra dolaşalım yorgun görünüyorsun. Şimdilik şunu bilmen yeterli burası Faruk ve benim yaşam alanımız diyebilirim. Çalışma odalarımız ve yatak odamız var bir ara seni burada da dolaştırırım. Şimdi seni artık odana götürmeliyim sanırım. Bu arada seni bir gün iş yerime de götürmek istiyorum belki bilmiyorsundur ben tasarımcıyım. Tasarladığım kıyafetlerin içinde senide görmek istiyorum.’’ Dedi. Asansörden inmeden 4. Kata bastık. Rachel ‘’ Katınıza şifre koyabilirsiniz. Sen gelmeden önce Ege’nin bir şifresi vardı ama sen geldiğin için beraber koyarsınız diye düşündük. Tabi taşınmak istemezseniz. Bunu da düşündük ama Egeyle karar verirsiniz artık. Yukarıda Ege’nin odası ve senin odan var canım’’ dedi ve asansörden indik. Sağdaki odaya girdik içeride Ege yatağına uzanmış gözleri kapalı müzik dinliyordu. Uyurken ne kadar masum gözüküyordu. Ama uyandığında sadist gibi ortalıkta dolaşıyordu. Hala tuhaf bir çocuk olduğunu düşünüyorum. Sanatçılar hiçbir zaman duygusuz olmazlar. Bütün duyguları en ağır yaşayanlar aslında onlardır. Ama benim için durum farklı sanırım. Bence insanlar duygularını gösterirlerse zayıf noktalarını da göstermiş oluyorlar. Paris’te gittiğim bir konferansta konuşan bir profesör ‘’ duygusal insanlar zayıf insanlardır’’ dediğini hatırlıyorum. Beni çok etkilemişti konuşması, düşünceleri, bakış açısı. Ben bunları düşünürken ve aynı zamanda Ege’yi dikizlerken; Ege gözleri açmış bana bakıyordu. Kulaklığının birisini çıkarıp ‘’beni izlemekten bu kadar keyif aldığını bilmiyordum küçük cadı.’’ Dedi.  Ah !!! Çok kötü yakalanmıştım gerçekten şimdi başıma kalkıp duracaktı bu konuyu. ‘’ Anne bu yaptığın özel hayata müdahale resmen. O kapıyı boşu boşuna yaptıklarını düşünmüyorum süste değil hani. ‘’ dedi ama Rachel umursamadı. Bende odada göz gezdirmeye başladım. Ege’nin odası beni büyülemişti. Gerçekten harikaydı. Tanrım bu kelimeyi bu gün ne çok kullandım ben. Kırmızı siyah ve grinin müthiş birleşimi en fazla bu kadar güzel olabilirdi bir oda. Odası ormana bakıyordu bu da demek oluyor ki benim odam denize bakıyordu. Mutlu olmuştum bir an ne kadar ormanları sevsem deniz içimi açıyordu. Rachel eliyle diğer kapılardan farklı bir kapı gösterdi Ege’nin odasında. Anladığım kadarıyla orası Ege’nin atölyesiydi. Kapının yanında şifre sistemi vardı. Aslında merak etmiştim orayı. Ama umursamadım. Odanın bir tarafını kitaplık kaplıyordu. Aman tanrım !!! Ne kadar çok kitabı var. Rafların ortasında oturulacak bir bölüm vardı. Gerçekten güzel bir tasarımdı. Ben son bir kez Ege’ ye baktıktan sonra odadan çıktık. Orada Rachel olmasa ve Ege’nin beni görmeyeceğini bilsem sonsuza kadar orada onun masum halini izleyebilirdim sanırım. Ne diyorum ben o pislik egoisti asla ve asla sevmeyeceğim. Hayatıma yön vermesine izin vermeyeceğim. Odadan çıktık ve beyaz kapının önünde durduk sanırım burası benim odamdı. Çocuk gibi heyecanlanmıştım.  Ne zamdır kendimi bu kadar çocuk gibi kaygısız ve mutlu hissetmemiştim burası bana iyi gelecekti bundan artık eminim. Yeni bir başlangıç yapacağım her şeye özelliklede hayatıma artık üzülmeyeceğim kimse için kendim için bile diye içimden söyledikten sonra kapıyı açtım ve içeri girdim. Dona kaldım. Hayatımda bu kadar güzel bir yer görmemiştim. Harikaydı. Gerçekten her şey olağan üstü güzeldi. Şaşkın şaşkın etrafı seyrederken Rachel ‘’beğenmedin mi yoksa ‘’ diye sordu.  Bu kadın kesinlikle delirmişti bu kadar güzel bu kadar harika bir yer nasıl beğenilmeyebilirdi ki. ‘’ ha- hayır. Harika !! ‘’ dedim. Kekelemiştim bu güzellik karşısında. Odanın çoğu camdan oluşuyordu. Dışarıdan deniz manzarası ve yıldızlar parıldıyordu. Oda genel olarak beyazdı. Arada pudra rengi turkuaz ve buz mavisi vardı. Bütün eşyaların arasında mükemmel bir uyum vardı. Beyaz büyük bir yatak odanın ortasında duruyordu. Tavandan inen beyaz tüllerin arasında yatağın üstünde rengârenk yastıklar vardı. Ama beni asıl mest eden şey bembeyaz odanın içindeki simsiyah kuyruklu piyanoydu. Nereden biliyorlardı acaba piyano çaldığımı. Liseden beri çalmıyordum aslında. Rachel ‘’ küçük kuşlar bana eskiden piyano çaldığını da söylediler ama böyle şeyler bırakılmaz sadece ara verdiğine eminim. Ben ve Ege nasıl çizmeyi bırakamıyorsan sende çalmayı bırakamazsın. Ve benim küçük kuşlarım piyanoda harikalar yarattığını da es geçmediler. Çok küçükken başlamışsın sanırım. Liseden sonrada bir daha çalmamışsın ama hazır olduğunda ilk ben dinlemek isterim çaldığını. Şimdi seni odanla yalnız bırakıyım. Yaşanıyorum galiba sana evi gezdirirken yoruldum. ‘’dedi ve çıktı. Odanın her yerine bakamaya çalışıyordum Ege’nin odasında olan kitaplıktan benim odamda da vardı. Renk farklılığı dışında onunki simsiyahken benimki tatlı bir maviydi. Ne kadar asi bir kız olsam da içimde her zaman o tatlı kız duruyor sanırım. Bir kapı gördüm ve içeri girdim. Banyo benim eski odam kadardı sanırım ve evde ki odamda hiç ama hiç küçük sayılmazdı. Burası odamın tersine siyah ve kırmızıydı. Banyodan çıktım ve diğer kapıdan içeri girdiğimde bir vurguna uğradım. Oda kadar büyük bir giyinme odası bir mağaza kadardı. Odanın bir tarafı camken bir tarafı aynayla kaplıydı. Etrafta askılar askılarda etekler, elbiseler ceketler ve daha bir sürü şey raflarda yüze yakın çanta ve ayakkabı vardı. Burası cennet diye anlatılacak bir yer olmalıydı. Bir kumanda gördüm ve üzerindeki tuşa bastım. O sırada dolaplar öne çıkıp iki tarafa açıldı. İsmimi duydum. Az önce dolap bana ‘’ Hoş geldiniz Masal Hanım ‘’ dedi. DOLAPP !!. İçeri girdiğimde hala benimle konuşuyordu. Şifre koymamı söylüyordu. Bende hiç unutmadığım tarihi dedemin ölüm tarihini söyleyiverdim.4400( 4 Nisan 2000).sonra dolaplar açıldı. İçlerinden sayısız mücevher, kolye, küpe, yüzük bir sürü değerli şey çıktı. Kendi kuyumcu dükkânım var ne güzel. Burası da büyüktü odam kadardı. Sağ tarafta kırmızı bir L koltuk üzerde yastıklar ve battaniye vardı. Koltuğun yanında küçük siyah bir buzdolabı varı içini açtığımda geneli çikolatadan oluşan bir manzarayla karşılaştım. Harika! Kendimi koltuğun üzerine attım biraz oturduktan sonra altımda bir şer fark ettim kalktım ve bir not kâğıdı buldum. Kalp şeklindeydi ve kırmızıydı. Elime aldım ve okumaya başladım.

Kaçmak isteğinde kaçabileceğin bir yer yapmak istedim senin için. Bazen ihtiyacı olabiliyor bir kadının. Dolabın içinde cüzdanın var. İçindeki kartlar senin. Sakın kullanmam diye düşünme kullanacaksın. Bence beni kızdırmak istemezsin. Bu odayı sadece ikimiz biliyoruz merak etme…

XOX             Rachel

NOT: DİNLENMEYİ UNUTMA !!!

Gülümsedim. Bu kadını gerçekten sevmiştim. Bana annemden daha yakın hissettiriyordu. Odadan çıktım ve odayı kumandayla odayı kilitleyip kumandayı piyanomun üstüne bıraktım. Biraz da piyanomla bakıştıktan sonra kendimi yatağıma attım. Çok yorulmuştum. Gözlerimi açamıyordum ve yavaşça kendimi uykuya bıraktım.

Ege'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin