Merhaba! ^-^
Yorumlarınızı ve oylarınızı bana doğru yuvarlarsanız ne kadar sevineceğimi tahmin dahi edemezsiniz. ^^
Bu bölüm uzun olmasına rağmen olay bakımından geçiş bölümüne benziyor. Hemen yazdığım yere kadar gelmek istediğimden dolayı hızlıca yayınlıyorum.
Keyifli okumalaar!
*
Ders çıkışında ne Jane'e bakmıştım, ne de arkamdan seslenişlerine kulak asmıştım. Sadece Ellie'yle konuşmam gerekiyordu. Bunu bildiği için bahçe kapısının hemen dışında beni bekliyordu. Kaşlarımı çatarak ağır ve bir o kadar korkutucu adımlarla yanına doğru yürüdüm.
Benim çizdiğim resimlere bakıp kıkırdamıştı. Ayrıca şu anda sinsice gülümsüyordu.
İçimdeki işkenceleri bağırarak söyleyen sesi susturmaya çalıştım ve yumruğumu gevşetmek için insan üstü bir çaba sarf ettim ama başaramdım. O kadar da önemli değildi zaten.
Yanına ulaştığımda burnunu şöyle bir havaya dikti ve sırıtmayı kesmedi.
"O yavşak ağzını toplasan iyi edersin. Aksi halde bu şekilde sırıtabileceğin bir ağzın olmayacak." Şaşkınca bana bakakaldı. Kesinlikle bunu beklemiyordu. Kendine gelmeye çalışarak bakışlarını yere dikti.
"Her neyse." diyerek boğazını temizledi. Onun konuşmasına izin vermden konuya giriş yaptım.
"Sen. Benim defterime izinsiz baktın, değil mi?" Alayla bir kahkaha patlattım. "Gerçekten çok büyük bir hata." Kaşlarını çattı ve itiraz etmek için ağzını açtı.
"Bir kere, defter tam önümdeydi ve açıktı. Ne yapsaydım? Terbiyeli davranarak defteri kapasamıydım? Ah, hiç sanmıyorum." Alayla dudağının bir tarafını kıvırdı. Ben alev almış bir bomba olmak üzereyken, yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Ayrıca, buradaki şu durumda, üstün ve korkutucu olan kişi benim." O fısıldarken ben yumruğumu sıktım. Lanet olasıca haklıydı.
"Demek Jane'in resimlerini çiziyorsun ve sayfanın altına ise bir şeyler yazıyorsun," diyerek kahkaha attı. Gerçekten ona komik gelmiş olmalıydı.
Bir an ciddileşti ve yüzüme doğru gülümsedi. "İtiraf etmeliyim ki duygulandım. Çok romantik."
"Saçma saçma konuşmayı kes!" diye bağırdım. Sinir seviyemi fazlasıyla yükseltimişti. Titreyecek kadar sinirlenmiştim.
Sinisice güldü. "Bu resimleri tüm okul öğrenirse ne kadar hoş olur," dedi kendi kendine. "Okul dergisene girebilmem için harika bir fırsat!" dedi ve el çırptı. Gözlerimi kapattım.
"Seni mahvederim." diye fısıldadım ama ağzımdan bunların çıktığının farkında bile değildim. Gözlerimi araladığımda Ellie'nin umursamazca omuz silktiğini gördüm. "Çok korktum gerçekten." Sinirlenirsem klozetle kafasını nasıl çiftleştirebileceğimle ilgili hiçbir fikri yoktu.
"Seninle bu konuda çok eğlenecek gibiyiz Harry," dedi keyifilce.
"Mesajımı bekle..." Bir süre beni şöyle bir süzdü. Sonra arkasını döndü ve bir adım attıktan sonra aynı seste fısıldadı.
"...Styles."
***
"Lanet olsun Chris! Mesajımı bekle dedi! Mesajımı. Bekle. Dedi! Bu ne demek, biliyorsun değil mi? Resmen beni tehdit etti ve ben hiçbir şey yapamadım!" Şakaklarımı ovdum ve kulaklarımdaki sesimin hala çınlamakta olduğunu fark ettim. Çok bağırmıştım ve stresimi biraz olsun atmış gibiydim. Chris dolgun dudaklarını hafifçe aralayarak şaşkınca bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Love Is Platonic [h.s]
Fanfiction"Ben tek bir kere doğdum. O da gözlerimizin ilk defa birleştiği zamandı. Ve tek bir kere öleceğim, o da gözlerimizin son defa ayrıldığı zaman olacak." - Seni seviyorum ifadesi, karşılığında ben de seni almadığı sürece daha anlamlıdır. (Hikayenin ka...