Yazar Notu: Merhaba!! Bu kadar beklettiğim için özür dilerim, ama zaman atlaması yaparak pazartesi gününe geçtim ve böylece bir telafi gibi bir şey oldu sanırım. Bundan sonra olayları biraz daha aşka bağlamak istiyorum, yapabilirsem.
Ve, Bradford'da liseleri araştırdım ama sadece Zayn'in lisesinin adını bulabildim. Bende Harry ve Jane'in okulunun ismini Tong Lisesi, Zayn'in gittiği lise yaptım. Karşı tarafın lise adı ise tamamen uydurma.
Bu bölüm geçiş bölümü gibi, dokuzuncu bölümü hareketli yapmayı planlıyorum.
Son olarak; bu bölüm, iki bölüm boyunca yaptığı güzel yorumlarından dolayı @12beyza23'e ait. Umarım beğenirsin. ^-^
Keyifli okumalar! :)
-
Gece yatağıma girdiğimde kollarımı başımın arkasında birleştirdim ve tavanı izlemeye başladım. Aslında bunu pek fazla yapmazdım ama herkes rahatlatıcı olduğunu haykırınca bir şans vermeye karar vermiştim. Gerçekten de rahatlatıcıydı ve eğilip bükülmekten daha iyiydi. Yağmur sesleri harika bir müzk gibi geliyordu kulağıma, gözlerimi kapatarak Londra'nın pazartesi günü maçta bir süpriz yaparak bulutları ağlatmamasını diledim.
*
Yüzümü yıkarken gözlerimin ağrıdığını fark ettim. Pazartesi günü sabahıydı. Giysi dolabımı açtım ve içinden mavi kapri bir eşofman ile düz beyaz , kolsuz bir tişört çıkardım. Mavi ve turuncu karışımı bandanamı kafama taktım ama ellerim doğru düzgün hareket edemiyordu. Ne kadar dağınık olduğunu umursamada merdivenlerden indim. Krep kokusu burnuma gelince gülümsedim.
"Anne? Günaydın!" diye bağırarak merdivenleri inmeyi sonlandırdım ve yakındaki mutfağa giriş yaptım. Annem yerine arkası dönük Ash'i görünce şaşırdım. O yemeğe neredeyse asla girmezdi, yemek yemek veya servis dışında.
"Ash?"
"Ash demen sinirlerimi bozuyor biliyorsun," diye homurdandı.
"Neden diyorum sanıyorsun?" diye keyifle onu kapana sıkıştırdım ve sandalyelerden birine kurularak bacaklarımı uzatabildiğim kadar uzattım.
Ashley yanmış olan krebi önüme tabakla koyunca burnumu kırıştırdım.
"İlk defa krep yapıyorum, o yüzden kapa çeneni," diyerek lafı ağzıma tıktı ve bende usulca elimle krebi dürtükledim.
"Üstüne tükürdün, değil mi?" diye şüpheyle sordum. Kahkahası kulaklarımı doldurunca gülümsedim.
"Aslında güzel fikirmiş," dedi. "Ama yapmadım."
"Güzel," diye mırıldanarak soğuk çayımdan bir yudum alarak krebe başladım.
"Ee?" diye sorunca gözlerimi devirdim. Jane'den bahsedecekti. Adım gibi emindim.
"Jane'le ne zamandır takılıyorsunuz?" diye tereddütle sordu.
"Takılmaktan kastın sevgili olmaksa eğer, takılmıyoruz Ash." diye yanıtladım. Karşıma benimkinden daha güzel bir kreple geçti ve bir ısırık aldı.
"Takılmaktan kastım o değil," diye söylendi ağzı doluyken.
"Ağzın doluyken konuşma," diye uyardım hemen. Ash ağzı doluyken kahkaha atınca gözlerimi kapatarak başımı iki yana salladım.
"Takılmaktan kastım..." dedi ve bir süre düşündü. Ağzındakini yuttuktan sonra devam etti. "Konuşmak. Sohbet etmek, takılmak işte, bilirisin." dedi.
"Pekala, geçen pazartesi tam olarak konuşmaya başladık. Ama onu iki yıldır görüyorum. Yani geçen sene ve bu yıl. O da beni görmüştür herhalde," dediğimde Ash yüzünü buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Love Is Platonic [h.s]
Fanfiction"Ben tek bir kere doğdum. O da gözlerimizin ilk defa birleştiği zamandı. Ve tek bir kere öleceğim, o da gözlerimizin son defa ayrıldığı zaman olacak." - Seni seviyorum ifadesi, karşılığında ben de seni almadığı sürece daha anlamlıdır. (Hikayenin ka...