-Açığa Çıkan Gerçek-

248 28 19
                                    

Güneş yanına yıyılan adama baktı. Yüzüstü düşmüştü. Onu sağ tarafa doğru çevirdi. Sinan'ın alnına, saçlarına doğru kayıyordu elleri. Ufak bir dokundu. Dokunduğu gibi çekti. Elleri elektriklenmişti. Bu elektriklenme öyle bir şeydi ki, hem korkutuyor, hem de kendine doğru çekiyordu. Güneş lavaboya gitti. Elini yüzünü yıkadı. Ona söylemediğini bırakmayan adama ne olursa olsun el uzatacaktı. Yaralı olduğu her halinden belliydi Sinan'ın. Güneş de yanına yaklaşıp onun yaralarını iyileştirmek istiyordu. Ama bunu hangi sıfatla yapacaktı. Arkadaşı bile değildi, hiçbir şeyiydi onun. O yüzden uzaktan da olsa iyileştirmek için çabalayacaktı. Yüzüne suyu çırptıktan sonra havluyla kuruladı ve saçlarını ördü. Güneş saçlarını örmeyi çok severdi. Örgülü saçla uykuya dalmayı ve uyanınca açtıktan sonra aldığı hali.. En çok o hali severdi. Saçının dalgalarıyla kendi kendine oynardı.

Saçını örüp Sinan'ın yanına gitti. Sinan bıraktığı gibiydi Güneş'in. Serpilmiş uyuyordu yatakta. Güneş üzerini örttü ve balkona çıktı. Zaten sabah olmak üzereydi. Gün aymaya başlamıştı bile. Uyumanın bir faydası yoktu. Başına gelenleri düşündü. Babasının onu sattığını söylediği an yaşadığı hayal kırıklığını, utancı, nefreti.. Ve elinden hiçbir şey gelememesine ah çekti. Sonra pencereden Sinan'a baktı. Onun da kendisinden farkı yoktu. O da zorla, istemeden evlenmişti. Evlilik, aynı yastığa baş koymaktı, sevmekti, aşktı. Sinan ise nefretle doluydu. Güneş aksine her şeye, herkese sevgiyle yaklaşsa da Sinan'ın duvarları yıkılacak gibi değildi. Sanki en kalın tuğladan örülmüştü duvarları.. Arşa kadar yüksek duvarları vardı. Güneş'te ne onları aşabilecek güç, ne de cesaret vardı. Takaati kalmamıştı, inancı kalmamıştı. Yeniden ümitlenmenin onu uçuruma sürükleyeceğini düşündü Güneş. O yüzden sustu hep. Ümitlerini, acılarıyla birlikte içine gömdü. Güneş de zor biriydi. Acılarına inmek için kırk fırın ekmek yemesi gerekti insanın. Kolay kolay açmazdı içini. Aslında sırf bu yüzden de Sinan Güneş'in de onun gibi istemeden evlendiğini bilemeyecekti. İkisinin de ayrı ayrı aşılmaz duvarları, geçilmez yolları vardı. Ama kader onları bir yazmıştı.

***

Sahil Kenarı

"Sana evet dersem nasıl evleneceğiz? Babam kimseyle görüşmemi istemiyor. Hatta şu an bilmediğimi zannediyor ama bizi gözetleyen adamları bile olabilir."

'Ne cins bir psikopat bu?' diye geçirdi içinden Derin. Nefes'in elini tuttu.

"Bana bak. Bana güven. Seni esaretinden kurtaracağım. Eline ilk ve son değen erkek olacağım."

"Beni sevdin mi? Daha ilk tanışmamızdan mı?"

"Ben seni görmeden dayanamayacağımı anladım Nefes. Senden ayrı olmak istemiyorum. Lütfen gel evlenelim."

"Sana evet diyeceğim ama bir şartla."

"Nedir?"

"Beni kaçır! Babam hayatta tanımadığı biriyle evlendirmez beni. O yüzden dediğim gibi kaçır beni!"

"Ne? Nasıl olur?"

"Yoksa istemiyor musun?"

"İstemez olur muyum. İsterim tabii ki. Tamam lan kabul. Kaçıracağım seni."

Derin'in istediği gibi ilerliyordu her şey. İş Nefes'in babasına gitmeden evlenecekti kızıyla. Ve asıl hikaye evlendikten sonra başlayacaktı.

'Evlenene kadar her şey. Suyuna gideceğim Nefes Soysal. Suyuna. Bana deli divane aşık edeceğim seni.' dedi Derin. Tabii aşık edeceğim derken kendi de aynı aşka düşmezse.

"Kaçır beni o zaman. Yarın. Hemen."

"Nereye gidelim istersin?"

"Senin evin yok mu?"

"Evim kalabalık benim. Üvey annem , üvey kardeşim, öz abim Sinan filan falan var işte. Nikah konusunda karşı koyarlar diye korkuyorum."

"O zaman napacağız?"

"Ne mi yapacağız? Evlendikten sonra gideceğiz babamların yanına. Ev büyük yaşarız orda. Yani istersen?"

"Olur. Ya inanamıyorum bir günde nasıl değişti hayatım. Hayatımın aşkını buldum. Evleniyorum. Hem de babama rağmen."

"Ben de inanamıyorum, böyle bir güzellik nasıl bana bakıyor? Benimle evlenmeyi nasıl kabul ediyor?"

"Sevdalıyım da ondan."

"Nefes.."

"Efendim.."

"Evlenene kadar Karadeniz'e gidelim mi? Orda asla bulamazlar bizi babanlar. Bulsalarda orda bırakmazlar yaklaşmasını babanın yanımıza."

"Karadeniz dediğin yer güzel mi?"

"Hem de çok. Yemyeşil. Dağ çayır doğa.. İnsanın içini iyileştirir. Hem orası benim babamın memleketi."

"Ne güzel." diyip iç geçirdi Nefes.

"Ne oldu Nefes'im?"

"Hiiç ben hiç gitmedin ya ondan. Tıkılıp kaldım buraya. Bi dakika bi dakika sen bana Nefes'im mi dedin?"

"He dedum."

Gözlerini kaçırdı Nefes utangaç bir şekilde.

"Oy gözlerine kurban olduğum. Neden kaçırdın gözlerini benden?"

Nefes cevap vermeyince "Gidelim mi artık?" der.

Derin de kafasıyla onaylar. "Ama yarın dediğim gibi anlaşıp gidip evleneceğiz değil mi?"

"Ben sana bir kere evet dedim. Bir daha da ölüm bile kararımdan vazgeçiremez."

"İnatçısın bi nevi. Severim."

Birbirlerine gülümsediler. Ve Derin Nefes'i evine bıraktı.

***

SABAH

Sinan & Güneş Oda

Güneş içeriden gelen tıkırtılarla balkondan ayrılır ve içeriye girer. Sinan uyanmıştı. Başını tutarak inliyordu. Acı çekiyordu. Güneşle Sinan gözgöze geldi. Güneş panikle lavaboya girer. Sinan ise arkasından bağırır.

"Güneş! Dün gece bana ne oldu? Duyuyor musun? Sızıp kalmışım yatakta. Neler oldu söylesene."

Güneş elini yüzünü yıkayıp kapıyı açar. Sinan'ı tam karşısında görür. Ondan cevap bekleyen gözlerle bakıyordur Sinan Güneş'e. Güneş ellerini önünde birleştirir ve konuşmaya başlar.

"Ne oldu? Neden bağırdın?"

"Neden bu haldeyim onu sordum."

Güneş derin bir iç çekti. Cevap verecekti. İstediği gibi biri olacaktı artık Sinan'ın. Sabaha kadar bunu düşünmüştü. Kendini ezdirmeyecekti daha fazla.

"Bunu açıklamak zorunda değilim."

"Hayır efendim açıklamak zorundasın."

"Sana zorla satılmış olmam, her istediğini yapmamı gerektirmez."

"Küçük Hanımımız konuşmaya başladı nihayet. Dur dur. Ne dedin sen? Zorla satılmış mı?"

***

Yeni bölümü de yarına kadar paylaşacağım. Bu bölümlük sadece DerNef ve SinGün çiftine ağırlık verdim fakat gelecek bölüme işler daha da kızışacak ve daha uzun bir bölüm yazmaya çalışacağım. Yorumlarınızı bekliyoruum 😍😍😍♡♡♡

Zehirli AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin