9. Bölüm

271 92 41
                                    

Çaylak, "hayat fırsatlarla doludur," derler. Genelde hayatın bize sunduğu fırsatlar, hamburger menüsü aldığınızda kasiyerin dalgınlığa gelip, bir tane fazladan mayonez sunmasıdır. Ya da okul bahçesinde yürürken size doğru gelen topun, son anda falso alarak size değmemesi... Bazen ise, aradan günler geçmesine rağmen hala nerede olduğunu sormayı dahi aklına getirmeyecek güzellikte olan yeni astronot kıyafetleri.

"Bu tam anlamıyla muhteşem!"

Kostümü giydiğimde harika şeylerle karşılaştım. Bu sanki gelecekten gelmeydi! Aslında, zaten öyleydi!

Kostümün sırt kısmında oksijen tüpü yoktu çünkü kıyafet kendi kendine oksijen üretiyordu. Düşünebiliyor musun? Bu... Bu harika!

Daha diğer özelliklere bakmaya fırsat bile bulamadan Torgon beni çağırmıştı, "Hadi, gidiyoruz."

Zaten bu hediye için ona sarılıp bir daha asla bırakmayacak durumdayken, onun isteğini geri çevirmeyi düşünmedim bile.

Ah, Torgon, kahramanım!

Hemen hareketlenip onun peşinden koşmaya başladım. Onlara yetişmem uzun sürmemişti. Aynı hizaya geldiğimizde, "Sana yakıştı," dedi Sarah. Ona baktım, "Kendimi birkaç yüz bin tane uzaylı kıçı tekmeleyecek kadar iyi hissediyorum."

Güldü, "Tabii ya," dedi, "eminim..."

Uzay gemisinin kapısından dışarı çıktık. Önümüzde açılan merdiven sayesinde yere ayak bastığımda dikkatimi ilk çeken şey, üzerine bastığım kumun yoğunluğunun düşüklüğü oldu. Ayağımın bir kısmı içe gömülmüştü.

Kurtulmaya çalışıyordum ama başarısızdım. Arkadan gelen Torgon'un sesi, işaret parmağımın iç kısmındaki düğmeye basmamı söylemişti. Ben de düşündüm ki, neden olmasın?

Bastığım anda birazcık sarsılmamla birlikte, sırtımda rokete benzeyen iki tane ateşleyici belirdi. Hem de bunlar, mürettebattan ayrıldığım zaman sahip olduğum o minik ateşleyiciler gibi değildi. Cidden büyüklerdi. İkisi de sırtımın tamamını kaplıyordu!

Torgon konuşurken, ateşleyicilerden ufak sesler geliyordu. "Bunlar nano teknoloji ürünü. Hücre boyutundaki küçük robotlar, birleşerek bir bütün olu-""

Lafı biter bitmez aniden havaya uçtum. İki elimde de birer çubuk vardı. Bunların yön vermek için olduğunu anlamıştım. İlk başta zorlanıp türlü türlü saçmalıklarla uğraşsam da, bu iki bebeğe hemen alıştım! "Ah, bu tıpkı konsol oyunları gibi!"

Çubuğun üstünde iki tane düğme olduğunu fark ettim. Her şeyi merak edip başına bela alan veletler gibi, ben de onlara bastım. Ateşleyicilerin üstünde iki tane çubuk çıktı. İkisi de katlanmıştı, uçları görüş alanıma bakıyordu. Ve bir saniye bile geçmeden, ateş etmişti. Çaylak, ben şu ana kadarki anlattıklarım içinde, hiç bu kadar korkmamıştım, "Siktir! Bu da neydi lan!"

Tam hatırlamıyorum ama sanırım Torgon başını eğmişti ve eli yüzündeydi, "Aptal," der gibi.

Ateş ettiğim lazer, araba boyutundaki bir kayayı vurmuştu ve onu parçalara bölmüştü.

İçimden bir ses, buna devam edeceğim takdirde Torgon tarafından azar işiteceğimi söylüyordu. Bu yüzden hemen ateşleyicileri kapattım ama bunu yaparken, yaklaşık sekiz metre yükseklikten aşağı düşeceğim aklıma gelmemişti.

Evet, canımı yaktı.

"Ah, burada uzay ambulansı falan var mı? Uzay telefonu olan birinden onları aramasını isteyeceğim de."

"Sızlanmayı kes," dedi Torgon. Sarah ile sakince yürümesinin sonucunda yanıma ulaşmıştı. "Sanırım gerçekten çaylaksın," diye de ekledi mavi saçlı kadın.

Evini Arayan AstronotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin