Sabah uyandığımda başım şiddetli bir biçimde ağrıyordu. Dün galiba ben de çok içmiştim. Neyse ki beni tek sarhoş eden içki rakıydı. O yüzden rakıyı çok nadir zamanlarda içerim. Aslında sarhoş olunca oturup ağlamak verine kahkahalarla gülen bir insana dönüşürdüm. Öğle ki hayatınızda göreceğiniz en saçma ve en komik kişi olurdum. Ben pek hatırlamam o zamanlarımı ama görenler öyle diyor.
Yatağımdan kalktım ve lavabo gittim. Aynada kendime baktığım anda kendimden korktum ve hafifçe sıçradım.
D: Abovvvv. Bu halim ne böyle.
Makyajımı silmeyi unutmuştum ve nasıl uyuduysam saçlarım çok ilginç bir şekil almıştı. Önce makyajımı sildim sonra saçlarımı tarakla taradım. Aslında saçımı taramayı pek sevme. Çünkü her zaman çok kabarır ama bu saçla yaşayamazdım. Ve taramaya başladım. Küçük küçük çığlık atmaya başladım. Çünkü nasıl dolanmışsa, resmen saçımı yoluyordu tarak.
Tarama işlemi bitikten sonra tuvalete girdim. İşim bitikten sonra çıkıp kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim.Güzelce kahvaltımı yaptım ve çayımı demledim. Kahvaltıdan sonra baş ağrısını durdurmak için bir ağrı kesici içtim. Ordan üstümü değişmek için odama gittim. Yaklaşık 10 dakika boyunca ne giysem diye baktım. Sonunda bulmuştum.
Kıyafetlerimi dolabımdan çıkardım ve yatağımın üzerine bıraktım. Sonra makyaj masama yönelerek makyajımı yaptım. Bu sefer hafifi koyu kırmızı bir ruj sürdüm. Üstümü giydim çantamı ve yine olmazsa olmaz termosumu alıp evden dışarı çıktım.
Eşyalarımı prensesime koyduktan sonra bindim ve SM Entertainment'a doğru yola çıktım. Prensesimi otoparka koydum ve ayakkabılarımı değiştirdim. Asansöre bindim ve 20. kata basıp ders yaptığımız odaya girdim daha kimse gelmemişti. Halbuki yaklaşık 15 dakika geçilmiştim. Çantamı masaya koyup büyük bir nefes verdim. Çantamın içinden klasik olarak kalemimi çıkarttım ve saçımı topuz yaparak geçirdim. Masayı çekerek oturdum ve çocukları beklemeye başladım.
10 dakika geçtikten sonra gelen giden olmamıştı ben de D.O'u aradım. 5. çalıştı açtı.
(Korece)
D.O: Alo.
Sesi mahmur ve uykulu geliyordu.
( İngilizce)
D: Alo. Kyungsoo uyanmazdınız mı hala?
D.O: Ahhh Defne. Hayır. Dün çok içmişiz ama şimdi diğerlerini kaldırıp geliyorum.
D: Tamam bekliyorum.D.O'nun ağzından.
Sabah cebimde titreşen telefon ile uyandım. Defne arıyordu. Açtım ve konuşmaya başladım. İlk kelimem Korece olmuştu. Sonra hatırlayıp İngilizce konuşmaya başladım.
Telefonu kapattıktan sonra saate baktım saat 11:30'du, neredeyse öğlen olmuştu. Tam anlamıyla uyandığım. Yatağımda olmadığımı anlamam uzun zamanımı almıştı. Oturma odasında Kai'nin üstünde yığılmış bir biçimde uyanmıştım. Kafamı yastık sandığım omzundan kaldırdım ve hızla ayağa kalktım. Görüş açım artınca gördüklerim karşısında kıkırdayarak gülmeye başladım. Sehun Baek'in bacağına sarılmıştı, Chanyeol ise koltukta sızmıştı. Koltuktan sarkan eli ise Chen'in ağzına girmişti. Chen'in bedeni ise x şeklinde bir hal almış ve yarısı da Baek'in üstüne çıkmıştı. Suho ile Lay ise kucak kucağa sarılıyorlardı. Hatta Suho'nun bacağa Lay'in üstüne binmiş Lay'in bacağı ise Suho'nun iki bacağı arasında kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Exo'da Bir Öğretmen
FanfictionDefne adına Bir Türk kızının Exo'ya İngilizce öğretmesi ve yaşanan bazı olaylar. (ama sadece bu dille sınırlı kalmıyor Japonca ve Türkçe de öğretiyor.) Kitap kapağı #secrettkeyy33 tarafından yapıldı @secrettkeyy33