"Bir sarhoşun gazete kağıdına sararak içtiği şarap gibi sevmeli seni. Ulu orta ama gizli gizli."
2 Ağustos Cumartesi
"Ben Tom. Tom Hiddleston"
Arabanın camı kapandı ve saniyeler içinde gözden kayboldu. Bu neydi şimdi? Ya beni etkilemeye çalıştı ya da sahiden egoistik bir yarım hücreliye denk gelmiştim.
Elimdeki telefon çalmaya başladığında meşgule attım ve arabama geri bindim. Yirmi dakikalık bile olmayan yolu otuzbeş dakikaya kadar uzatmıştım.
Kendimi 90 dakika olan maçı inatla berabere kalarak 110 dakikaya kadar uzatan Real Madrid ve Menchester United gibi hissediyordum.
Yo hayır.
Lanet okumayacaktım.
Yeniden ve yeniden.
Hızı arttırabildiğim kadar arttırdım ve hava alabilmek için arabanın camlarını araladım. En ufak bir sinirde tüm yüzüme beni uyuz eden bir sıcaklık yayılıyordu. Bir elma gibi kızarıyor ve güneş kadar ısınıyordum.
Minik bir küfür savurdum.
Lanet olası İngiliz.
Kendi çapımda derince bir nefes almaya çalıştım. Şehrin ışıkları ve gürültüsünden uzaklaştıkça içime anlamlandıramadığım bir huzur yayılıyordu, her seferinde.
Beton duvarların yerini sıralı ağaçlar ve ülkeminin sık ve gür ormanları almaya başladığında ruhuma dolan o huzurla gülümsedim. Temiz havayı ciğerlerime kadar çektim. Sonra aniden gülümsemen silindi.
Büyükbaba bana çok kızacaktı. Misafirler çoktan gelmiş olmalıydı.
Niheyet bilindik yol ayrımına ve hemen ardından köşkün demir kapılarına varmıştım. Arabanın önüne yaklaşması ile devasa kapı inanılmaz bir gürültüyle açıldı.
İçeriye sağdaki soldaki fidanlara çarpmamaya çalışarak girdim ve arabayı ilk boş yere park ettim. Çünkü diğer tüm yerler lüks ve son model arabalarla dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When I Saw You
ChickLitSarhoşsun." diye mırıldandım. Gözlerini kapadı ve yamukça gülümsedi. "Öyleyim." "Peki neden bana geldin?" "Çünkü beni deli ediyorsun." "Seni istememe sebep oluyorsun." "Hem de başkasıyla beraberken." Kulaklarımda fısıltısı yankılandı ve geride deri...