Bugün de oruçtum millet. Saat 14.30’da uyandım, çılqınlar gibi başım ağrıyordu (ndnse .s.s). Annemin “kazık kadar oldun hala ben uyandırmasam uyanmıyorsun” cümleleriyle güne başladım. Tam sustu sandığımda tekrar söylendi, söylendi ve söylendi. Tam kulaklarımı tıkayacaktım ki sihirli sözcükler dudaklarından döküldü “Türkan teyzen bizi iftara çağırıyor.”
Allaaaah!! Annneeeee şimdi mi söylenir bu ya diye direkt kıyafet dolabıma koştum. Ha bu arada söylemeyi unuttum Türkan teyze dün bize gelen gitarcı jojuğun annesi, çocuk da ordadır büyük ihtimalle, ne ihtimali ya evdedir, olacak! O çocuk o eve gidecek o kadar.
Neyse işte dolabımın başına geçtim saatlerce kıyafet denedim, en sonunda beğendim giyeceklerimi. Fakat o havalı kıyafetler ben giyince toz bezine döndü. Ezik olmak benim kaderim arkadaş. Napayım anacım?
Kıyafetlere karar verdikten sonra Wattpad’e gelip 3-5 kişinin profiline laf attım salak salak eğlendim kendi çapımda. İnternette azcık takıldım annem seslenince hooop yola koyuldum.
Evleri yakınmış bize diye yürüdük biz de. Havalı değiliz ailece, arabamız yok. Gittik ki benim gitarcı bebe bahçede bir şeyler yapıyor. Suluyor muydu çiçekleri neydi, tüm sevimli sesimle “merabaaa” dedim. Normalde sesim kalındır. Sesim tatlı çıksın diye öyle incelttim ki, o ses ağzımdan mı çıktı götümden mi ben bile anlamadım gençler. Sonra geçtim hemen Türkan annemin yanına, öptüm kayınvalidemi sonra koştum hemen lavaboya elimi yıkadım, dünki rezil sarma performansımdan dolayı hamarat gelin sıfatını kazanmak için yemeğe yardım ettim. Sofrayı 1 kat yukardaki teraslarına kurmuşlar 40 kere tabak çanak getirip götürdüm ağzım kurudu köpek gibi dilim dışarıda “ayhh Türkan teyzeciğim başka bir şey kaldı mı ki yiaa” deyip durdum tabi içimden Allah sizin belanızı vermesin diyorum, kadın da her seferinde “ay Berencim şu tabakları da sana zahmet…” lan ev ev değil güral çeyiz porselen gibi sürekli yeni tabak kaşık çıkıyor. Neyse en sonunda oturduk masaya, benim bebe de kendi yaptığı çorbasını getirdi. BAK, BAAAAAK kur yapmaya bak, naza bak, işveye bak. Issız adamlık yapıyor bana. Domates çorbası yapmış üstüne kaşar döküp, süslemiş falan tabi kaşar eridiğinden ağzım gözüm sakız gibi oldu da yine de içtim. Annem tabi yine kaynanalığını yaptı, “ımm hoşuma gitmedi ya” dedi. Yemin ederim dedi bunu, bu kadın bir gün elimde kalacak.
Yemek bitti, çay koyuldu ben de gelin olarak çay tepsisini hazırladım. Bir yandan da kaynanamla dedikodu yaptım iihihihi. Annem de geldi, onlar mutfaktayken ben de müstakbel manitamın yanına, terasa gittim ki elinde siyah bir gitar var. BAAAK BAAAAKKK artiste bak. Bana artistlik yapıyor beyefendi. Kuruldum bir köşeye dinledim, o gitarı dangırdatırken telefonu çaldı “aa tüh” felan yaptı. Telefonu kapattıktan sonra kıskançmış taklidimle “KİMDİ O!!” dedim şaka şaka öyle dedim ama kedi gibi söyledim. O da ders verdiği öğrencisi olduğunu söyledi, bugün dersimiz vardı unuttum neyse ya dedi. (Biraz kafada var mı ne?)
Gitarına döndü yine, 18 yaşındaymış enişteniz gençler sınavdan konuştuk. Kötüymüş sonuçları. İşte orda “Ben ayrılmak istiyorum, bu ilişkinin sonunu göremiyorum” dedim. Ama içimden tabi. Olmaz anacım, zengin olacak, okuyacak, bir gitar dersiyle 8 çocuğu nasıl geçindirelim ama benim durum belli okuyamam ben işe ilk günden geç giderim, uyuyakalırım kovulurum. Yok bacım ben çocuklarımı bile bile ateşe atamam…
Annelerimiz geldi, çaylar içildi, eski kayınvalidem olan Türkan teyze “oğlum x şarkısını çok güzel söylüyorsun çal biraz dinleyelim” dedi. Çocuk da kendinden emin başladı çalmaya. Tam sözleri söylemeye başladı… Allah kahretmesin seni çocuk o neydi öyle! Çocuk söylüyor ama sesi çıkmıyor ki, ses çıkıyor da böyle kedi gibi mıy mıy yani kulak tırmalayıcı, eminim annem de sussun diye içinden hatim indirdi ama ikimiz de sahte sahte gülümsüyoruz. En sonunda dayanamayıp “eh biz kalkalım” dedi annem ve ortamdan kaçar adım uzaklaştık.
Size şu an evden yazıyorum, kulaklarımda kanama- kızarıklık yok, yarın doktora görüneceğim ama nolur nolmaz.
İşte bugün de bir aşkın sonuna gitar sebebiyle geldik; elveda ağustos düğünüm elveda…