Asansörün kapısı açıldı. Binanın en üst katında bulunan dairemiz, her zamankinden daha boş görünüyordu. Büyük bir şehirde, milyonlarca insan arasında yalnızlığı yaşayan yaratıklar olduğumuzu düşündüm. Her gün karşılaştığımız ama göz göze bile gelmekten korktuğumuz insanlarla dolu koca bir şehir... Toplu taşımada, kalabalık bir meydanda, birbirimize dokunuyoruz ama orada olduğumuzun farkına bile varmıyoruz. Herkes, güvenli bir bölge oluşturuyor kendine ve izole ediyor dış dünyadan kendini. Diğer herkesin de onlar gibi bir hayata sahip olduğunu, bir hikayelerinin olduğunu, üzüldüğünü, mutlu olduğunu, kızdığını, kıskandığını unutuyoruz. Her gün daha çok bencil oluyoruz. Bu şehir, bizi her gün daha fazla bencil olmaya sürüklüyor çünkü. "Başarılı olmak istiyorsan ezilen değil, ezen taraf olmasın" diyorlar ve ormanda, hayvanların yaşam koşulları gibi bir ortam oluşturmaya çalışıyorlar. Güçlü olan kazansın! Sokakta, üzerine yattığı tek bir minderi bir köpek ile paylaşan evsizlerin karşısında, kocaman, içi boş apartman dairelerine sığamıyoruz. Paylaşmanın ne kadar önemli olduğundan bahsediyor ama paylaşma sırası bize geldiği zaman bir adım geri atıyoruz. Ön yargılar o kadar perdeliyor ki gözlerimizi, acı içinde yardım isteyen birinin yardımına koşmak yerine, kulaklığı takıp duymamış gibi yapıyoruz. Ve tüm bunların yanında dünyanın ne kadar kötü bir yer olduğundan yakınıyoruz. Oysa bu bizim eserimiz.
Üst katta bulunan odama çıktım. Sırtımda takılı olan çantamı yatağımın yanına umursamazca bırakıp kendimi yatağa sırt üstü attım. Kapalı pencerenin ardından, şehrin o ahenkli gürültüsü duyuluyordu hafiften. Acıktığımı hissettim ama bir şey yemek de istemiyordum. Bunun ne kadar garip olduğunu düşündüm. Yataktan kalkarak banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Ardından mutfaktan bir elma alarak tekrar odama çıktım. Pencereyi açtım. Hafif esen rüzgar, yüzüme vurduğunda biraz olsun ferahlamış hissettim. Tekrar yatağın üzerine oturdum. Karşıdaki gökdelenler arasından batan güneşin ışınları son kez boyuyordu şehri. Sanki yarın doğmayacakmış gibi veda ediyordu. Gökyüzü, kırmızının tonlarını, mükemmel bir ressam gibi sıralıyordu. Yıldızlar ise...
Yıldızlar, onları görmeyeli yıllar olmuştu. En son babamla gittiğim Levent amcamın çiftliğinde görmüştüm. Hala hatırlıyorum o günü. Altı yaşındaydım ve gece olduğunda gökyüzünde parlayan şeyleri görünce koşarak babamın yanına gidip, korkmuş biçimde o şeylerin ne olduğunu sormuştum. Şehirde yoklardı çünkü. Babam ise onların yıldız olduklarını söylemişti bana ve o gece sabaha kadar dışarıda oturup, onların hikayelerini anlatmıştı. Bir araya gelip oluşturdukları takımyıldızlarını, Samanyolu Galaksisinin nerede olduğunu... Hatta kayan bir yıldız bile görmüştük ve ondan sonra dilek tutman gerektiğini söylemişti bana. Ben ise, şehirdeki insanların da yıldızlara sahip olmalarını dilemiştim. Ancak şu an bakıyorum ki, şehrin ışıklarına yenik düşüyor yıldızlar. Onların parlaklıkları ile yarışamayacak kadar güçsüzler, onlar da "Güçlü olan kazansın!" sözüne boyun eğmişlerdi anlaşılan.
Yatağın üzerinde, elmanın sonuna gelirken telefonum, mesaj gelmesi ile titredi. Elimi, bakmadan çantama attım. Biraz karıştırdıktan sonra aldım ve mesajın kimden geldiğini görmek için açtım. Eylül yazmıştı. Yarın akşam bizde kalıp kalamayacağını soruyordu. Bana kalsa her gün bizde kalmalıydı. En yakın arkadaşımdı ve birlikte çok güzel vakit geçiriyorduk. Onun varlığı istemsizce beni mutlu ediyordu. Bazen bunun arkadaşlıktan daha ileri bir şey mi olduğundan emin olamıyordum. Ama her iki yakın arkadaş bu evreden bir kez mutlaka geçmiştir diye düşünüyordum. 40 yaşına geldiğimizde hala bekar olursak birbirimizle evlenme sözü vereceğimiz, hiçbir şey yapmasak, konuşmasak bile aynı odada saatlerce birlikte bulunmaktan mutlu olacağımız arkadaşlardan... Ona gelip kalmasını söyledikten sonra babamı arayıp haber verdim. Telefonu kapatmadan önce biraz geç geleceğini, onu beklememem ve uyumam gerektiğini söyledi. Koca evde yalnız başına olmak, sıkıcı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başka Sıradan Hikaye
Fiksi RemajaBu kitaba nasıl denk geldiniz bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim ki size, hayatta her şey bir nedenden ötürü gerçekleşiyor. Koca evrende, milyarlarca galaksi arasından ortalama bir galakside, küçük sayılabilecek bir yıldız olan Güneşin etrafında dön...