Yeni bir okula kayıt oluyorum. Yarın oraya başlayacağım, üstümüze okul formasını giydikten sonra ayakkabı, kot vs. her şey serbestmiş. Birazdan babam okul formam elinde girecektir odam… Geldi bile. Parlak bir kırmızı ve o kadar göz alıcı bir forma ki okul dışında bile giyebilirim. Sabah giymek için formamı ve kotumu ayarladım. Evet biraz heyecanlıydım çünkü; yeni insanları tanıyacaktım acaba kafa dengim olacak mıydı ? Yoksa hepsinin fikirleri benimkilerle ters mi düşecekti. Bu soruların cevabı için birkaç saatlik bir uykuya ardından sabah uykumu açacak sıcak bir kahveye ihtiyacım vardı. Gözlerim ağırlaşıyor sanki…
Dın dın dın dın dın… I stand here waiting for you to bang the gong to crash the critics saying Is it right or is it wrong? If only Fame had an IV Baby coul TAK!!! Kahretsin alarmım fazla yüksek sesli çalıyor. Üstümü giyindim ve hemen aşağı indim ilk gün olduğu için babam bırakacaktı beni ama istemedim çünkü fazla pohpohlanmış biri gibi görünmek istemiyorum. Müdürün yanına gittim ve klasik “Okulumuza hoş geldin.” Konuşmasını yaptıktan sonra ondan kitaplarımı aldım ve sınıfımın yerini öğrendim. Kitapların bir kısmını okul dolabıma tıkıştırdıktan sonra programa bakarak gerekli olanları aldım ve dolabı kilitledim. Ders başlamıştı. Acaba hoca nasıl biriydi ? Artık rahatlama vakti. Kendimden emin adımlarla sınıfa yürüyorum. Bu bir başlangıç, yepyeni bir başlangıç. İstediğim kişi olabilirim, olduğum gibi davranabilirim. Burada ki tek sınır benim çizdiğim olacak. Sınıfın kapısını açıyorum ve tüm gözler bana dönüyor “İşte yeni çocuk geldi” bakışı bu… Diz kapağıma kadar postallarım ve içine sıkıştırılmış dar siyah kotumla üstüne giydiğim kan kırmızı okul forması ve üstünde kot bir ceket. Tabii ya ilk gün için fazla gotik ama ne dedik kendim olmalıyım. İstediğimi giymeliyim. Sonuçta beraber 3 sene geçireceğim bir avuç insan… En kötü ne olabilir ki ? İçeri adım attıktan sonra o kadar kötü olmadığını fark ettim çünkü hala kendini ilkokul zannedenler vardı. Hep bir ağızdan “Hoooşşgeldiiiiin” dediklerine bunu fark etmem gerekiyordu. Bu postallarla sırama kadar yürürken herkes ayaklarıma baktı. Bu duygu hem hoştu hem de iğrençti. Kendimi Lady Gaga gibi hissediyordum çünkü postallarımın topuğu yüksekti ve insanlar dik dik bana bakıyordu. Kısaca kendimi tanıttıktan sonra o sınıfta uzun bir süre konuşmadım. Dersler günleri, günler haftaları kovaladı. Ohio’da doğup büyümüş yabancı bir çocuk yanıma geldi ve bozuk Türkçesiyle benimle konuşmak istedi. İşte ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Değişen Roller
أدب المراهقينHerkese hitap eder neden mi ? Aşk din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmez.