Evvet efenim. İnstagramdan ve BİAİD kitabından yaptığım duyuruyu bir de buradan yapıyorum. Salı günleri Belkide İlk Aşk İlk Delilik kitabına yb, Cuma günleri BTS'in Başı Türklerle Dertte kitanına yb gelecek.
Vote sınırımızı bir önceki bölüme bakarak söylüyorum. "480"
İyi okumalar...
ELİF
"Bundan da ye" diyen Andrew ile uzanarak bana uzattığı küçük kurabiyeyi aldım. Bana resmen bir çocukmuşum gibi davranıyordu ve bu çoğu zaman komiğime gidiyordu.
Bana uzattığı kurabiyeyi ağzıma alarak gülümsedim. "Bana yedireceğine biraz da sen ye. Ve bu konuda ciddiyim, hemen yiyorsun." dememle küçük bir çocuk gibi başını salladı ve aldığı yeni bir kurabiyeyi ağzına attı. Ona gülümseyerek gözlerimi deniz manzarasına çevirdim. Her zamanki gibi parasına kıyarak beni güzel bir restorana getirmişti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Elif." Adımı duymamla başımı ona çevirdim. Elindeki çatal bıçağı bırakmış bana bakıyordu.
"Efendim."
"Biraz sonra menajer bize katılacak. Benim de geleceğinden haberim yoktu ama bir anda gelebilir miyim diyince bir şey söyleyemedim." dediğinse gülümseyerek elimi elinin üzerine koydum. Sanırım davetsiz misafirlerden hoşlanmadığımı bildiği için bu kadar telaşlanmıştı.
"Sorun değil Andrew, gelebilir." dememle elinin üzerine koyduğum elimi alarak üzerine bir öpücük kondurdu. "Sen mükemmelsin."
"Çocuklar!"
Bir anda gelen bağırma sesiyle hızla elimi Andrew'in elinden çektim ve gelene baktım.
Menajer.
Evet, davet edilmediği yerlere koşarak gelen bir menajeriniz varsa bu gerçekten can sıkıcı olabiliyor. Menajer gülümseyerek yan masadan bir sandalye çekti ve bizim masamızın yanına koyarak hızla oturdu. Ardından elindeki dosyaları masanın tam ortasına attı. Kaşlarımı çatarak Andrew'e baktım. O da aynı şekilde başını bana çevirmiş 'bunlar ne?' der gibi bakıyordu.
Menajer elini ikimizin ortasına getirerek birkaç kere şıklattı ve "Hadi ama ilginizi bana verin" dedi. Bunun üzerine ikimiz de ona döndük. Yüzünde hınzır bir ifade vardı ve bu ifade kesinlikle bir şeyler karıştırdığını gösteriyordu.
"Bu dosya elime gelen bir dizinin konusunu içeriyor. Karakter olarak siz ikinizi seç-"
"Bir dakika bir dakika, ben bir dizide oynayacağımdan bahsetmedim. Biliyorsun dizi gibi uzun vadeli bir işte çalışamam." dediğimde başını iki yana sallayarak sandalyesini bana doğru yaklaştırdı.
"Elif filmin konusuna bakmanı istiyorum, gerçekten harika ve tam senin sevdiğin tarzda. Üstelik sadece sen değil filmde Andrew için de bir teklif var." demesiyle gözlerimi Andrew'e çevirdim. Kaşlarını çatmış menajere bakıyordu.