"nereden çıktı bu ?"

33.8K 1.1K 1.3K
                                    

Havanın güzel olması beni herzaman mutsuz etmiştir. Güzeşten nefret ediyorum. Beyaz olmasamda olsun. Elimdeki sigaramdan bir duman daha aldıktan sonra yere fıtlattım ve üzerine basma gereği duymadan yanından geçip markete girdim. Birkaç hazır noddle aldım ve parasını ödeyerek eve adımladım.

Yaşadığım sokağa girer girmez sigara dumanları ve ağır içki kokusu bedenime hücum etti. Dar sokakta biraz ilerleyip kendi binamı bulduktan sonra en değerlim luckye selam çakıp binaya girdim. İki kat çıktıktan sonra dairemin kapısını açtım ve kendimi içeriye attım.

Ellerimdeki yarım deri eldivenleri ve üzerimdeki siyah kot ceketi bir kenara fırlattım. Hayat buydu. Küçüklüğümden beri hayalim dövme sanatçısı olmak ve çılgınlar gibi yaşamaktı. Ailem hiçbir zaman bana destek olmasalarda şuan dünyanın öbür ucunda yaşıyorlardı ve bana olumlu yöndeki tek yanları her ay para göndermeleriydi. Oturarak gelen her paraya razıyım. Tanrıya şükür ki dövme yaptığım büyük bir dükkanım ,lucky adındaki çok değerli motorum ve harabe sokaktaki bu dublex evim var. Kendi hayallerimi yaşıyorum.

Kendime bir kahve yaptım ve terasa çıktım. Sert kahve içmeye her zaman bayılırdım. Geniş ve üzeri örtülerle kaplı bir kaç yerine sigara külü değdiği için yanımş olan koltuğuma oturdum. Evimin girişinde her ne kadar bok bi sokak olsada arkada kocaman bir orman vardı.

Kafamı geriye yasalayarak gökyüzünü izlemeye başladığım sırada bir ses duydum. Ağlama sesi ?
" şahip çok kötü, şahip çok kötü" ve tekrar ağlama. Ufak bir şeyin sesine benziyordu. Hemen ayaklandım ve terastan sarkarak aşağıya baktım. Görünürde birşey yoktu.
Çalılıkların ardından geliyordu sanırım.

Kahvemi bırakarak içeri girip aşağı kata koştum dış kapıdan apartmana çıktım tekrar iki kat inip girişe ulaştışımda bu soğukta ince bir hırkayla dışarı çıkmanın aptallığını yaşıyordum. Apartmanın arka kapısından ormana çıktım. Sesler daha net geliyordu artık.

İlerledim ve sesin kesinleştiği çalılığı ellerimle açtım.
Titreyen ,ağlamaktan yüzü şişmiş ve dünyada gördüğüm en güzel şey olan bir kedi çocukla karşılaştım. Nereden çıkmıştı bu ?Yere çöküp onun boyutuna indim.

Bana döndü ve irkildi. Ağlaması şiddetlendi.
Üzerindeki  ona kocaman gelen poları deliklerle doluydu ve buralardan da bembeyaz teni kendini gösteriyordu.

-Hey küçük benden korkma olur mu. Sana zarar vermeyeceim. Sadece çok üşümüşsün sana yardım etmeme izin ver.

Ben sakin sakin konuşuna sulu sulu olan gözlerini üzerime dikti ve bir anda boynuma atlayıp ağlamaya başladı. Vücudu o kadar soğuktu ki hemen hırkamı çıkarıp ona sardım. Ayakları ve bacakları çıplaktı . Sıkı sıkı sarıldıktan sonra koşarak eve çıktım. O hala boynumda ağlarken banyoya girdim ve küveti sıcak suyla doldurdum. Küvet dolarken ağlaması yavaşladı ve boynumda mayıştığını hissettim. Onu kendimden ayırdım ve kızarmış aynı zamanda kirlenmiş yüzüne bakarken

"Benden korkmana gerek yok. Şimdi duş alalım ve sonra konuşalım olur mu? Sadece bana bırak yoksa hasta olacaksın. "

Sulu gözleriyle sadece başını salladı. Musluğu kapattım ve üzerindeki poları yavaşca çıkarttım. İlk gözüme çarpan kaburgaları oldu. O kadar zayıftı ki onu bu hale getiren piçi ilk fırsatta bulup becericektim.

İlk çamaşırını çıkarmadan küçük bedenini yavaşca suya soktum. Hıçkırıkları hala devam ederken bana sarılmıştı. Bir süre ısınmasını bekledikten sonra onu bıraktım ve arkamdaki dolaptan bir lif çıkardım. Lifi sabunladım ve onu incitmemeye çalışarak çamurlanmış vicudunu iyice temizledim.

Onu daha tanımamama rağmen vücudundaki morluklar ne kadar ağır şeyler yaşadığını gösteriyordu.
Şampuanıma uzandım ve pembe saçlarını pembe tüylü kulaklarına gelmeyecek şekilde köpükledim. Gözleri sürekli beni izliyordu bir kez bile başka yöne bakmadı.

İki kere sabunladım ve duruladım. Kuyruğundaki tüyler ve saçları çok karışmıştı.

"İlk, çamaşırını çıkaracağım şimdi rahatsız olma tamam mı?  Beni bir abi gibi düşün. Sorun yok. "

"P-peyki" Telaffuzu o kadar tatlıydı ki yanaklarını ısırmak istedim. Çamaşırını çıkardım. Aman tanrım . Kalçaları el izleriyle doluydu. Ororospu çocuğu dövmekle yetinmemiş taciz etmeye de kalkmıştı. Son kez suyla kalçalarını yıkarken deliğinede baktım ama orada sorun yoktu. Nasıl bu küçücük, şeye kıyabilmişti anlamıyorum en fazla 4 yaşındaydı şuna bak.

Temiz bir havlu getirip sardım onu. Kendi odama getirip yatağıma oturttum. Kuyruğu rahatsız olmasın diye en kalın, uzun kollu polarlarımdan birini giydip kollarını bileklerine kadar kıvırdım.Altına da tüm, bacaklarını kaplayan kalın bir çorap giydirdim. Kullanmadığım bir iç çamaşırımın poposuna ufak bir delik, açıp kuyruğunu geçirdim. Şimdilik böyle idare edicektim.

Hala bana dolu ve beklentili gözlerle bakarken yanına oturdum.

"Şimdi seni sorgulamayacağım. Önce ihtiyaçlarını giderelim ufaklık. Hiç iyi görünmüyorsun. Tekrar söylüyorum sana zarar vermem "

"Şen iyi biyişine benjiyoyşun. Beni yışaman için biye şana minnettayım. Başına yük oymak istemem.

"Küçücük, bir şeysin yük olmazsın şimdi kurulanıp yemek yiyelim. Aç mısın? "

Bana öyle baktı ki ben hayatımda ilk, defa bu kadar çaresiz birisini gördüm. Gerçekten çok üzüldüm. Uzun süredir yemek yememişti demek ki. Tanrıya şükür bu gün alışveriş yaptım.

Yanağını okşadım ve adını sordum.
"Beyn Jimin. Şenin adın ne? "

Konuşurken yanakları sallanıyordu . Tanrım şirin ve pembe şeylerden nefret etmeme rağmen bu, ufaklığa çok özel bir ilgi duymuştum. Kendimi baba gibi hissettim..

"Benim adımda jungkook tatlım. Jeon Jungkook."

"Tanıştıyıma memyun oydum" dedi ve dünyanın en şirin gülümsemesini sundu bana.
"Bende " ona içten bir şekilde cevap verip kurutma makinasını almaya gittim. Bir tane de tarak alıp odaya döndüm. Yatağa oturup onu önüme oturttum. "Şimdi saçlarını kurulayalım. Sonra da kuyruğunu güzelce tarayacağım. "Onaylarcasına başını salladı.
Saçlarını kuruttum. Bir kez tarayınca hemen yumuşadı saçları eğilip kokladım ve bir öpücük kondurdum.

"Şimdi ayağa kalk da kuyruğunu halledelim "
'Taymam . Juyngok abi teşeykkür edeyim "

Yere indik ben diz üstü çöktüm oda ayaktaydı. Arkasına geçerek kuyruğunu kurutmaya ve aynı zamanda hafif hafif taramaya başladım .

"Bana neler olduğunu anlatıcak mısın jimin-sshi . Sana bunu yapana dersini vermeliyiz değil mi? " korkuyla büyüttüğü gözlerini bana döndürdü. Telaşlanmıştı.

"Olmaş juyngok abi şeni de döver o çok kötü ben jor kaçtım. Lütfen gitme " bunları söyler söylemez bana sarıldı. Yıllardır ilk kez bir şey beni önemsiyordu.İste o an bu ufak kediyi ömrüm boyunca korumaya karar verdim.


Şuan devam ettirdiğim başka bi hikayem olduğu için bu burada kalsın.100 okuma 50 oyda yb atarım.
Kitabıma ve bana bolca sevgi gösterin ~~
Sizi seviyorum ^^

Cat Boy Park *jikook* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin