Sınıftan çıktığımda biraz ilerledikten sonra birden durup etrafıma bakınmaya başladım. Sanırım öğretmenler odasının nerde olduğunu unutmuştum.
O sırada birinim omzuma dokunmasıyla arkamı döndüm. Biraz önce çıktığım sınıftaki bir öğrenciydi.
"Merhaba bay Park. Şu soruya bir bakabilir misiniz acaba? Normalde çok soru soran biri öğrenci değilimdir ama bu sorunun cevabını bir türlü bulamadım"
Ah cidden! koca okulda tek ingilizce öğretmeni ben miyim? Niye herkes bana soruyor??
"Sor bakalım"
Elindeki kitabı uzatıp kalemle soracağı soruyu gösterdi. Kafamla onaylayıp soruyu çözmeye başladım.
"Cevap D"
"Nasıl buldunuz "
"Sen nasıl bulamadın?"
Sorduğum soru karşısında şaşkınca cevap verdi.
"Ne demek istediğinizi anlamadım"
Kitabı ona geri uzatıp ellerimi önümde birleştirdim.
"Diyorum ki sen nasıl bulamadın? Soru gayet basit"
"Size göre basit tabii ki bay Park çünkü siz öğretmensiniz"
İçimden sabır çektikten sonra konuşmaya devam ettim. Sanırım yanlış meslek tercih etmişim. Şuan düşündüm de... ya ben niye beden öğretmeni falan olmadım ki en azından sürekli ineklerle uğraşmak zorunda kalmazdım. Belki herkes öğretmenlerin inek öğrencileri sevdiğini düşünebilir ama benim için öyle değil. Öğrenciyken de sevmezdim şimdi de sevmiyorum. Ben mesela dışardan tembel biri gibiydim sürekli kızlarla takılırdım. Ama doğuştan zeki bir insan olduğum için hiç ders çalışmazdım sadece dersi derste dinlerdim o bana yeterdi.
"Her neyse hızlıca anlatacağım iyi dinle bir daha anlatmam"
Kafasını salladığında verdiğim kitabı tekrar alarak sorunun nasıl çözümleneceğini anlattım.
"Teşekkürler Bay Park"
"Bişey değil"
Öğrenci yanımdan ayrıldığında birden öğretmenler odasının yerini unuttuğum kafama dank etti. Hızlıca arkama dönerek kızın arkasından bağırdım.
"Hey öğrenci!!"
Adını bilmediğimden dolayı böyle seslendiğim için koridordaki bütün herkes bana bakmıştı.
Kız beni fark edince hızlıca elimle 'gel' işareti yaptım.
Koşarak yanıma geldiğinde gülümsedim.
"Öğretmenler odası nerdeydi?"
"Bir alt kata indiğinizde önünüze çıkan ilk kapı"
Kafamı anlamışcasına salladım.
"Teşekkür ederim. Bu arada adın neydi?"
"Adım Hye Min bay Park"
"tamam Hye Min gidebilirsin"
Göz kırpıp hızlıca merdivenlerden inmeye başladım. Zaten tenefüsün yarısını bitmişti çoktan.