on sekiz

5.5K 308 47
                                    

"Saçlarını kurutmadan evden çıkamazsın."

Omzundaki havlu ve ağzındaki diş fırçasıyla açmıştı kapıyı Yoora.

"Soz borodo bokleyon tökürüp göloyorum."

Ağzından tükürükle fırlarken heyecanla konuştu, tatlıydı.

Ardından beni kapıda bırakarak içeri koşmuş, bir dakika içinde ise geri gelmişti.

"Niye bu kadar erken geldiniz? Siz mesaj attığımızda banyodan yeni çıkmıştım ben."

Elinin tersiyle ağzının kenarını sildiğinde yaslandığım kapıdan ayrılıp saate baktım.

"Saçlarını kurut, sıkıca giyin ve sonra gel, seni burada bekliyorum."

Kaşlarını çatıp kafasını yana yatırdı ve ardından kafasını sallayarak kapıyı kapatmaya yeltendi.

Buna karşılık hızlıca elimi kapıya vurup kapamasını engelledim. "İçeri girip bekle falan deseydin keşke, öğrenci. Bu devirde öğretmenlerin öğretemediği şey, misafirperverlik."

Yüzünü buruşturup kafasını iki yana salladı. "Sizi tek başıma yaşadığım evime alamam, Bay Min. Kusura bakmazsınız umarım."

Kıkırdadım. Bunu söylemesi güzeldi, eve adam atmasını falan, istemezdim sonuç olarak.

Uzanarak saçlarını karıştırdım ve yanaklarını sıktım. "Aferin akıllı bıdık seni, bildiğin bir şeyler var demek ki."

Ellerinin tersiyle beni itip kaşlarını çattı. "Siz kafayı yemeye başladınız, efendim. İzin verirseniz saçlarımı kurutmaya gidiyorum."

Ardından kapıyı yüzüme kapattı.

♡~♡~♡~♡~♡

Yarım saat boyunca arabada Yoora'yı bekledikten sonra sonunda kocaman kapüşonlusu, alttan topladığı saçları, bir sırt çantası ve yüzündeki maskeyle evden çıkmıştı.

Arabaya bindiğinde hiçbir şey söylemeden kısaca bana baktı ve ardından arkasını yaslanıp kemerini bağlamak için arkasını döndü.

Kemerini bağlaması beklerken radyoyu açıyordum ben ise.

Radyoyu açıp rastgele bir şarkı kanalında bıraktığımda Yoora hala kemerini bağlayamamıştı.

Fırsat bu fırsat deyip üzerine uzanarak kemer takma bahanesini ürettim.

Ancak bu kişi Yoora'ydı. Hızlıca elime vurup beni engelledi. "Bunu kendim de takabilirim, Bay Min. Klişelerin kitabını yazıyorsunuz."

Geri arkama yaslanırken dediğim tek şey "Aish..." ti.

Tekrar dönüp sonunda kemerini takmaya çalışmayı  bırakmış 18'ine girmek üzere olan kıza baktım.

İlk önce yüzündeki maskenin altından gözünün ucuyla bana bakmaya çalışsa da sonrasında tamamen bana dönmüştü.

"Niye bakıyorsunuz?" Homurdanarak söylediği şeyle sadece hafifçe güldüm.

Ağzındaki maskeyi çenesinin altına yerleştirdi ve ardından dil çıkardı.

"Eğer bu gece herhangi bir şekilde bana dokunmaya kalkışırsanız, önce sizi bu güçlü kollarımla döver ardından bizzat yine bu güçlü kollarla polise teslim ederim. Haberiniz olsun, öğretmenim."

Yüzünün tatlılığının aksine çok acı konuşuyordu. Tel yaptığı şikayet etmek, azarlamak ve bağırmaktı. Ama yine de bu öğrenci, özeldi işte. Kendime bağlıyordu beni.

Bileklerimizi birbirine kelepçelemiş gibi hem de.

"Kemerini bağlamadan mı gideceğiz yani?"

Sırıttı. Bu suratın altından lehime bir şey çıkmayacağı belliydi.

Koltukta büyük bir hareket dalgası yayılırken koltukta ayaklarının üstüne dikildi ve öndeki koltukların arasından arkaya geçti.

"Burada uyuyarak seyahat edeceğim, bu arada arabanızı tamir ettirmeyi unutmayın öğretmenim."

Öğretmenim.

Arkaya yerleştikten sonra kıkırdamasını duydum.

"Hırkanız falan var mı? Kafamın altına koyacağım, öğretmenim."

Öğretmenim.

Üzerimdeki hırkayı çıkarıp arkaya uzattım.

Arabayı artık çalıştırmam gerekiyordu, yarım saattir boş boş arabada oturuyorduk.

Anahtarı çevirip arabanın hırıltılı sesi kulaklarımızı doldurduğunda ikimiz de susmuştuk.

Gecenin bir vakti öğrencimi evinden alıp kendi evime götürüyordum. Cidden nasıl biri olmuştum ben?

Radyoda çalan şarkının sesini kıstım ve anayola çıktım.

Bu sırada Yoora'nın arka koltuktan gelen memnun mırıltılarını duydum.

"Ne oldu?" dediğimde derin bir iç çekti.

"Arabanızın arka koltuğu gereksiz bir şekilde fazla konforlu, Bay Min."

"Güzel, uykuya dalma çünkü evim o kadar da uzakta değil."

Mırıldandı. "Uyuya kalırsam beni uyandırır mısınız, öğretmenim?"

Sesi boğuk ve cızırtılı geliyordu.

"Bana hala öğretmenim diye mi sesleneceksin?"

Beni anlamadığı belliydi. "Ne dememi istersiniz? Öğretmenim değil misiniz?"

Sağa dönmek için sinyalleri yaktıktan sonra konuştum. "Sence öyle miyim?"

Onayladığında belirten sesler çıkardı. "Öğretmenimsiniz."

Evimin oldupu sokağa girdiğimizde kafamı salladım. "Bence artık bu çizgiyi aşmalıyız."

Kıkırdadı. Uyku modunda geçmişti bile, sesi duyulmaz olmuştu.

"Size ne diyebilirim ki? Oppa? Ajhussi?"

Haklıydı, bana ne söyleecekti ki?

"En azından isminizle seslenenilir miyim?"

Arabamı evimin önüne park ederken söylediği şeyle duraksadım. Ardından onu onayladım.

"O zaman size... Sana... Sana Yoongi demeli miyim? Büyük bir saygısızlık olmaz mı?"

Arabayı park ettiğimde konuştum.

"Bunları daha sonra düşünelim Yoora. Geldik, hadi in."

Ben arabadan indiğimde o hala arka tarafta yatıyordu.

Kapıyı açtığımda kalkmamak konusunda ısrarcıydı. "Beni kucağınızda taşır mısınız?"

Sonra kendi kendine güldü. "Bu minicik halinizle ancak kendinizi taşıyın."

Sonra gözünü ovuşturarak yerinden kalktı. "Uyuma taklidi yapsaydım beni taşır mıydınız?"

Gözlerimi devirdim. "Uyanana kadar arabada iki büklüm yatardın."

Tekrar ve tekrar kıkırdadı.





son 2 bölüm kaldı

bir de sonda bir surprise yapıp yoora'yı siktir etsem ve hosoek'la yoongi evlense ne olur???

ayrıca aladin fanmeetinginde olanlar çok can sıkıcı. umarım yoongi ve diğer üyeler iyidir♡

kiss me again, yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin