9.BÖLÜM

125 6 8
                                    

Gökçe: Abla kim bana söyleyemediğin kişi kiiim?

Selcan: Gökçe sakin ol gardaşım.

Gökçe: Sakin olamam ben abla sakin olamam. Bana kimden bahsettiğinizi söyleyin.

Selcan: Tamam. Tamam söyleyeceğim. İçeriye geç orada konuşalım.

Gökçe ve Selcan otağın yan tarafına geçtiler.

Selcan: Otur Gökçe.

İkiside oturunca Selcan: Gökçe bak ben bunu sana söylersem üstesinden gelemiyebilirsin. Ve hatta beni ablalıktan red edebilirsin senden yıllardır sakladığım için.

Gökçe: Abla sen anlat ben ne tepki vereceğimi kendim karar verebilirim.
Selcan iyice sıkılmaya başlamıştı. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.

Selcan: Gökçe sana yıllardır söylemediğim sır...

Tam o sırada Gündoğdu içeri dalar.

Gündoğdu: Hoşgeldin Gökçe bacım.

Gökçe zar zor gülümseyerek: Hoş gördük beyim.

Gökçe ablasına yaklaşıp hadi abla başka yere gidelim orada anlatırsın.

İkiside kalkıp Selcan'ların otağlarına geçerler.

Gökçe: Söyle artık abla söyle.

Selcan: Bak Gökçe bu gerçekten çok zor.

Gökçe: Abla hadi.

Selcan bir iç çekip: Peki peki. Henüz sen doğmamıştın. Ben 7 yaşında küçük bir kızdım. Annemizde babamızda yaşıyordu. Annem sana değil başka bir kardeşimize hamileydi. O küçük yaşıma rağmen babam sürekli gazaya gittiği için anneme ben yardımcı olurdum.

Nihayet doğum vakti gelmişti. Ebelerin dediğine göre doğum güzel geçmiş. Bir kız kardeşim olmuş. Adını Türkan koydu babam.

Aradan bir kaç gün geçti ve annem gücünü tekrar toparladı. Annem o vakit Hayme Ana'nın sağ koluydu. Tekrar işine başladı. Ben de kardeşimle oynamayı çok severdim.

Aradan aylar geçti ve küçük Türkan emeklemeye başladı.

Bir akşam moğollar obaya birden baskın yaptılar. Babam Süleyman Şah ve nice yiğit moğollara baskın yapmak için gitmişlerdi. Obada yaklaşık olarak sadece 20 alp vardı. Moğollar çok fazlaydı ne olduğunu bile anlamadan her yeri yakıp yıktılar. Annemi ve beni bayıltmışlar. Daha sonrada kardeşimi alıp götürmüşler.

Uyandığımızda babamlar başımızdaydı. Onlar perişan haldelerdi. Belliki onlarada baskın yapılmıştı.

Türkan'ı aramak için içinde bizde olan bir alp topluluğuyla beraber ormana gittik.

İki gün olmuştu ama onu hala bulamamıştı. Daha sonra bir alp bağırmaya başladı "Beyiiiim! Beyim buraya gelin!

Koşarak oraya gittik. Yerde küçük türkanın kanlı kıyafeti vardı. Annem görünce baygınlık geçirdi.

Birkaç gün daha aradık Türkan'ı. Babam artık umudunu kaybetmişti. Alpleride toplayıp mecbur obaya döndür. Oba artık dökülüyordu. Şehitler gömülmüştü ve obada artık neredeyse kimse kalmamıştı. Herkes ya ölmüş ya da yaralanmıştı.

Ben Türkan'a çok bağlanmıştım bizimle beraber olduğu aylar içinde. Ben onun öldüğünü asla kabullenememiştim.

Obaya döndüğümüz günden beri sürekli rüyalarıma Türkan girdi. Sürekli. Gözümü kapadığım anda Türkan beliriyordu açınca kayboluyordu. Taki senin doğumuna kadar. Annem seni doğurmadan önce doğacak olan kardeşime yani sana Türkan'dan bahsetmemem için çok tembih etti. Zaten daha sonra annem doğumdan çıkamadı.

Ben büyümüştüm. 15 yaşındaydım. Babam git gide Süleyman Şahımıza kin besliyordu.

Zaten daha sonra idam edildi.

Dediğim gibi Türkan sen doğduktan sonra bir daha hiç benim rüyalarıma girmedi.

Ancak dün sizin bizim obaya göç edeceğinizi duyduktan sonraki gece tekrar girdi rüyama. Rüyam çok kısaydı. Türkan büyümüştü. Bana bakıp sürekli "Ben ölmedim. Moğollarda değilim" diyip durdu.

İşte böyle yani senin bir ablan daha var.

Gökçe'ninde yanakların gözyaşları süzülmeye başlamıştı.

Gökçe: Abla neden daha önceden söylemedin. Sen bunu annem istediği için bana anlatmamışsın. Ben sana kızacak değilim. Birde az önce sana ve Hayme Ana'ya yaptığım saygısızlıktan dolayı beni affet. Ama çok korktum bir şey oldu diye.

İki kardeş birbirlerine sarılıp ağladılar.

Kısa bir bölüm yaptım bilerek. Selcan'ın sakladığı kişi hakkındaki soru işaretlerini kaldırmak için.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Oylamayı yorum yapmayı takip etmeyi ve kütüphanenize eklemeyi unutmayın. Emeğe saygı... ☺ ☺ ☺

GÖKÇE TUĞTEKİN Ölüm Gerçek Aşıkları Ayıramaz (Diriliş Ertuğrul) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin