KMGL-40- ' Eve Gitmem Lazım. '

1.8K 97 13
                                    

Eve sinirle girip kapıyı sertçe kapattım, gerçekten de alay konusu olmuştum. Üstelik sadece sınıfımca arkadaşlarım tarafından değil, okul'um ve öğretmenlerinde bunda parmağı büyüktü. Zuhal hoca beni dersten alıp, dersine sokmuştu. "Bakın çocuklar, bu yüzü daha doğrusu bu makyaj'ı aklınızda tutun. Kullanacağız çünkü." demişti.

Hay seni o makyajlar kovalasın ... Duydun mu beni hoca ? Allahtan ki Zuhal hoca tiyatro grubuna gösteriyordu da o küçücük 15 kişilik grup bunu bilerek yaptım zannetmişti. 15 kişi de bir şeydir ? Bir de telefonumu bugün ablama vermiştim, telefonu benim yüzümden kırıldığı için benimkini aldı ve onunki de tamir'e gitti. Neyse ki sadece 1 haftacık (!)

Ablam gülerek odama geldi. Ona nasıl baktıysam gülümsemesi yüzünde solmuştu. Yanıma bir şişe attı "Al bununla yıka yüzünü geçer." 

Kaşlarımı çatarken "Madem böyle birşey vardı niye sabah vermedin lan ?!" dedim. Sesim sinirli çıkmıştı ki zaten sinirliydim. Omuz silkip "Naparsın, unutmuşum." dedi ve odadan çıktı. Sana yapacağım şakayı ömrün boyunca unutamayacaksın Elif Canker. 

Soyadım bir an için oldukça itici göründü gözüme. Daha karizmatik birşey olsaydı ya ? Üstelik bizim ailecek geleneğimizdir. Birine sinirlenince adını ve soyadı söyleriz, istisnasız. Ben ablama yapacağım şaka türünü düşünmeye başladım. Sıradan olmamalıydı, fark yaratmalıydı. Benim bile 'Oha nasıl yaptım bunu ben' diye övünmeme sebep olmalıydı.

Düşüncelerimi ciğerimi parçalayacak kadar sert bir hapşırma bölmüştü. Hasta olamam, henüz olamam. İkinci hapşırma ilk'ine oranla daha hafifti. Bunu görmezden gelerek masama oturdum. Önüme test kitaplarını yığarken tek düşünce, bunlar nasıl bitecekti ?

...

Ah ... Gerçekten ölüyorum ! Evet, telefonum elimden alındığından beri tam 2 gün 3 saat 27 dakika 33 saniye olmuştu. Şimdi de 34 oldu, 35 ..

Ama onun dışında nerden bulaştığını bilmediğim bir hastalık nezlesi oldum. Kış'ın bile hasta olmayan ben, martta hasta olmuştum. Nasıl bir çelişkidir bu ?

Burnumu çekerken iğrenç bir görüntüye sebeb olmamak için peçetemle ağzımı kapatıyordum. Hasta hasta okula gelmek gerçekten akıl kar'ı değildi, hem de hiç. Gerçi iki tane sınavın olması normal ama normal değildi ya neyse. Müdür'ün odasına gidip kapıyı tıklattım. Şuan 4. dersteydik ve dağılmamıza daha vardı.

"Gel." sesini duyunca kapıya abandım ve açtım. Bu kadar hafif beklemiyordum, yada hastalığın beni güçsüzleştirdiğini düşünüyordum. Sarsıntılı bir hapşurma geçirdikten sonra baygın baygın müdüre baktım. "Hocam eve gitmem lazım." dedim. "Olmadı bir hastane, pastane varsa yastıkaneye de gidebilirim." 

Müdür yanıma gelip elini alnıma koydu. Çek elini lanet olası, yanıyorsun ! Demek geldi ve dudaklarıma yapıştı o kelime  ama çenemi sıkı tutabilmiştim. Müdür yerine geçerek "Evladım yanıyorsun. Ne demeye okula geldin ki ?" diye sordu. Sizin yüzünüzden adi herifler.

"Sınav işte hocam." dedim. İçimdeki cümle ile dışarı ulaşan ne kadar da zıttı öyle. "Dur anneni arayalım önce. Gel de evi ara." dedi koltuğa oturmamı işaret ederken. Ben koltuğa yerleşirken müdür kafasını açık olan televizyona çevirmişti. Seni lanet pislik ! Ne yaptığını sanıyorsun ne ha ? Hastayım burda geberiyorum !

Hastalık zenci reprikleriyle doldurmuştu beynimi. İngilizce kağıdına bile "Lanet olsun adamım. Hiç birşey anlamıyorum !" yazmıştım.

Kesinlikle bu hastalık bana yaramadı. Telefon birkaç defa çalınca karşı sesi bekledim. "Alo ?" kahretsin bu ablam. Gözlerimi devirerek "Ben Özgür. Annem orda mı ?" diye sordum. "Hayır da ne oldu ?"

Tekrardan hapşurunca ablam "Özgür sen iyi misin ?" diye sordu. Ofladıktan sonra "Evet abla o kadar iyiyim ki şuan herşeyi 3'er şekilde görüyorum. O kadar iyiyim yani sen anla." diye olansız bir cümle kurdum. Ablamı görmesemde gözünü devirdiğine yemin edebilirdim şuan.

"Ne istiyorsun be o zaman ?" diye sorunca seslice nefes verdim. "Hastayım, babam evdeyse ona söylesen beni okuldan alsa ?"

Okuldan tek çıkmamaıza izin vermiyorlardı, birkaç kez kaçma girişimiyle hasta numarası yapmıştım. Ama yememişlerdi tabii. Ablam bir süre sessiz kaldı. "Babam evde değil ama halledicem ben. Kapat telefonu hadi." dedi ve kapattı. 

Bıraksaydın da ben kapatsaydım. Telefonu ahizeye koyarken müdür bana baktı. "Gelecekler hocam." dedim ve odadan çıktım. Sınıfa doğru ilerlerken önüme kim çıksa ezep geçecek havaya sahiptim. Ama kimse çıkmamıştı. Nerdesiniz okul halkı ?

Sınıfa girdiğimde birşey demeden çantamı aldım. "Abi nereye  ?" kafamı Can'a çevirip içimde küfür ettim. O seslenmese kimse fark etmeyecekti ben de huzurlu bir şekilde evime gidecektim. "Eve kardeşim. Yatacağım. Yorgunum. Hastayım. Nedenini bende bilmiyorum, sadece hastayım. Ve ... Bu kadar." 

Volkan'ın bakışları da bana kaydığında anladım anlamında başını salladı ve "Gençler hadi işinizi yavrularım. Hadi canlarım ciğerlerim, işlerimize dönelim." dedi. Ece 'yavrularım deme' dercesine Volkan'a baktı.

Ben bu aradan istifade sınıftan çıkarken Deniz'in sınıfta olmadığını fark ettim, telefonlaşamıyoruz da kızla. Tam kapıdayken Deniz belirdi karşımda. "Özgür nereye ?"

"Eve gidiyorum bebeğim. Hastayım, sonra konuşalım olur mu ?" dedim. Bu hafta resmen Denizden kaçmıştım. Ne var onunda hasta olmasını istemiyorsam ? "Özgür neden benden kaçıyorsun sürekli ? Telefonda görüşemiyoruz, internette denkleşemiyoruz. Bilmeden seni kırdım mı ?" diye sordu tek nefeste.

"Hayır güzelim. Sadece hastayım o kadar." dedim. Elini yanağıma uzatınca elini tuttum. "Gerçekten kötüyüm." dedim. Deniz'in bağışıklık sistemi cidden berbattı. En ufak birşey de bile hastalanabilme potansiyeline sahipti. 

"Öpeyim bari ?" soru sorarcasına yüzüme baktı. "Deniz hadi geç şu sınıfa hoca gelecek şimdi." dedim. Deniz suratını asarak"Bak gidiyorum." dedi. Kafamla onu onaylayınca oflayarak sırasına döndü. Eğer 'senin de hasta olmanı istemiyorum' deseydim 2 gün boyunca 'Ciddi misağğn' konuşmasını çekmek zorunda kalacaktım.

Bu yol en kestirme yoldu. Okulun çıkışına yönelince güvenlikci amcaya el salladım. Adamın adını unuttum iyi mi ? Nasıl hitap edecem şimdi ? Yanına gidince "Selam." dedim ve müdürün yazdığı kağıdı gösterdim. "Hasta mısın gerçekten yoksa nnumara mı ?" dedi. 

Daha önceki girişimler olunca tabii. "Bu sefer ki ciddi güvenlikci amca." dedim. Hafif gülümseyerek kapıyı açtı. Fazla yaşlı değildi, taş çatlasın 35 yaşınında falandı.

Ben kenarda boynu bükük dururken bir araba yanaştı önüme. Töbe bismillah, yol kenarında garipce duran biri ve çnüne tanımadığı bir araba yaklaşır. Aklımda oluşan film karelerini silerek arabaya eğildim. Ablam ve Kerem enişte vardı içinde. Arka koltuğa geçtim.

Önce çantam buluştu koltukla, ardından da ben. Ablam bana bakarak yüzünü buruşturdu. "Hastaneye sür Kerem. Bu mal'ın hastalığı çok ağır geçer." dedi. "Hiçte bile. Sen kendine bak." diye tısladım. Ama haklıydı. Yılda bir kez olmanın ciddi zararlarıydı bunlar, yıl da bir kez olur diğer hepsine fark açardı.

Arabanın hızı çoğalırken, uyku bastırdı ama uyumadım. Uyursam uyanmam abi, burayla bütünlerşirim ama uyumam ! Araba yavaşlayınca doğruldum. Araba yavaşladığına göre gelmişizdir. Hayır, sadece kırmızı ışıkmış.

Ben kendimi geri koltuğa atarken bu sefer uykuya teslim olma yolunda gidiyordum. Gözlerim benden bağımsız bir şekilde kapanınca, beynimin uyuştuğunu hissettim. Bu ... Çok rahatlatıcı.

Meraba :D Bu gün giriş kısmı yazmadım ama bitiş kısmı yazdım :D Zuhahahah :D Umarım beğenmişsinizdir ^-^

Kafan Mı Güzel Lan ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin