Bölüm şarkısı: Lucia - Silence
Gözlerimi yavaşça araladım. Birkaç dakika boyunca yatakta kıvrandıktan sonra kalkıp şarja takılı telefonumu aldım. Saate baktığımda fazla geç olduğunu anlamıştım. Saat dört olmuştu ki normalde asla bu kadar geç kalkmazdım. Annemin söylenmemesini umarak mutfağa gittim. Herhangi bir şey hazırlamaya üşendiğim için en basitinden ekmek arası domates peynir yaparak masaya oturdum. Ben yerken mutfağa annem girdi. "Hiç kalkmasaydınız Aydeniz Hanım (!)" dedi. Sadece gözlerimi devirerek yemeye devam ettim. "Biz kardeşin için okul alışverişine gidiyoruz. Seninkini okul açıldıktan sonra yaparız zaten. Eğer gelmek is..." direkt "Siz gidin. Ben evdeyim." dedim. "Ne yaparsan yap." diyerek mutfaktan çıktı.
Yeni bir şehre taşınmıştık. Bu benim için bir yandan iyi, bir yandan da kötü bir şeydi. Burada güzel bir başlangıç yapabilirdim, ya da işler daha da boka sarabilirdi. Birinci tahminimin olmasını umarak yediğim şeyleri toparladım. Evde tam anlamıyla yapacak hiçbir şeyim yoktu. En iyisinin yazı yazmak olduğunu düşünerek bilgisayarı açtım. Yazmak benim açımdan kusmak gibi bir şeydi. Mideniz kaldıramadığı şeyleri nasıl kusarak atıyorsa yazarak da aynı şeyi yapıyordunuz. Bir sitede kendi yazdıklarımı paylaşıyordum. Ufak da bir kitlem vardı. Her şeye katlanabilmemin nedeni de sanırım buydu. Kendi çapımda bir şeyler yapmaya çalışıyordum özetle. Elimdeki çikolatayı yerken bir yandan da yazı yazıyordum. Annemler gelene kadarki planım şu anlık buydu.
Yazı yazmaktan parmaklarım yorulunca yazmayı bıraktım. Youtube'a girerek birkaç video izlemeye karar verdim. Kabul etmeliydim ki, her ne kadar saçma da olsalar insanları güldürebiliyorlardı.
Yaklaşık yarım saat video izledikten sonra tam anlamıyla yapacak bir şeyim kalmamıştı. Dizimi izlemeden önce marketten atıştırmalık almaya karar verdim. Üzerimi değiştirmeye üşendiğim için direkt bir ceket alarak çıktım evden. Eylül ayında olduğumuz için hava biraz serindi. Buraya gelirken görmüş olduğum markete gitmeye karar verdim. Allah'tan ki yakındı. Markete girer girmez hızlı adımlarla atıştırmalık reyonuna yöneldim. Girişte aldığım sepete gelişi güzel bulduklarımı atıyordum. Varımı yoğumu bunlara harcıyordum. Ne harika insandım ben (!) Aldıklarımı kasaya götürürken birine çarptım ve sepetim yere düştü. Çocuktan özür dileyerek hepsini topladım ve yeniden kasaya yöneldim. Hepsinin ödemesini yaptıktan sonra elimde poşetlerle eve doğru yürümeye başladım. Ceketimin cebinde titreşim hissedince telefonu alıp açtım. Arayan annemdi. "Efendim anne? Hı hıı... Evet evet, eve yürüyorum. Tamam. Altüstü markete çıktım? Ya kapat tamam." diyerek de yüzüne kapattım. Milletin yüzüne telefonu kapatmak favorimdi. On dakikanın sonunda eve ulaşmıştım. Aldıklarımı bir tabakta karıştırıp tekrardan bilgisayarın başına geçtim. Tam diziyi açacaktım ki diğer siteden gelen bir mesaj bildirimi dikkatimi çekmişti. Mesaj bildirime tıklayıp mesajı açtım. Gelen mesajla kaşlarım havalandı ve olduğum yerde kaldım. "Sana bu kadar acı veren şey ne?"
Bölüm biraz kısa oldu, özür dilerim. Kitabı okuyan kişinin fazla olmadığının farkındayım. Ama kim bilir, umuyorum ki bir gün fark edilir ve Aydeniz'le beraber yaşayabilirsiniz. Güzel karantina günleri dilerim ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyazın Sessiz Çığlığı | Texting
Short StoryUmut... Umut neydi? Neden vardı? Umut, yaşamdı. Umut biterse, yaşam da biterdi. "Her şey geçecek," diye telkin etti kendini. Kafasındaki ses ise "Geçmeyecek. Kendini aptal aptal avutmayı kes." diye uyardı. Haklıydı evet, ama ona inanmak istemiyordu.