Açıklama yapmadığımın farkına vardım. Bu hikâyenin yeri, diğerlerinden çok ayrı olacak. Neden olduğunu finalde açıklayacağım. Yani, daha çok beklemelisiniz. Sadece bir tane ipucu verebilirim. Hikâye, çoğunlukla gerçeği yansıtıyor. Kısacası bu bir tam anlamıyla kurgu değil. Her neyse, iyi okumalar!
Bölüm şarkısı: Billie Eilish- Six Feet Under
Genç kız, uzun zamandır okuduğu kitabı yatağının kenarına bıraktı. Yatağa uzanarak gözlerini tavana dikti. Her zaman yaptığı gibi, yine kendi kendine avizeyle konuşmaya başladı. "Senin işin de ne kadar kolay öyle? Sabahları bir işe yaramıyorsun. Akşamları kullanacak kişi yok. Ampulün desen zaten bitince takıyoruz. Ben de mi avize olsaydım?" ve avize yine klasik olarak cevap vermedi.
Az önce geçirdiği krizin etkisiyle fazlaca yorgundu. Sinir krizi sırasında etrafındaki her şeyi, iç dünyası da dâhil, yıkıp döküyordu. Yine de hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam ediyordu. İçerideki kardeşi ve annesinin durumdan haberi yoktu. Bu geçirdiği krizler yüzünden psikiyatriste gittiğinde de normal karşılamamışlardı. Sonuçta gördükleri veya duydukları hiçbir şey yoktu. Bir bakıma haklılardı aslında. Bugüne kadar sorunsuz olan kızlarını psikiyatriste götürmek anormal olabilirdi.
Aydeniz çekmecesindeki haplardan bir tanesini alıp yuttu. Psikiyatriste gittiğinde ona bir ton ilaç vermişti. Tamam, sadece üç tane olabilirdi. Ama bu onun için oldukça fazlaydı. Tabii ailesi kullanmaya izin vermemişti. O da sadece uyku yapan antidepresanı gizlice çekmecesine almıştı. Arada sırada içiyordu. Daha doğrusu kendini ne zaman kötü hissederse içiyordu.
Bir rutin hâline getirdiği sözleri yine kendi kendine tekrarladı: "Her şey geçecek." bu yürekten gelen bir inanç değil de, içinde ufacık bir umut kırıntısı olan dilekti. Bunca yıldır geçmemişti. Belki de hiç geçmeyecekti. O, sadece umudunu kaybetmemeye çalışıyordu. Çünkü umudu biterse biliyordu ki hayatı da biterdi.
Yatağının kenarındaki kitapla bakıştı bir süre. İç çekerek yine istemsizce uzaklara daldı. Onun da bir gün kitaplardaki gibi bir yaşamı olacak mıydı? Güzel bir arkadaş grubu, onu delicesine seven bir adam... Her ne kadar uçuk hayaller olduğunu bilse de hayal kurmaktan asla vazgeçmemişti. Hayaller güzeldi, gerçek hayattan fazlasıyla güzeldi.
Yattığı yataktan kalkıp masasının üzerinden ıslak mendili aldı. Sonra yere eğilip kanı silmeye başladı. Jileti elinde sıkıca tuttuğu için eli parçalanmış ve yer kan olmuştu. Halıyı temizlerdi, ama bunun ruhunda bıraktığı hasarı temizleyebilir miydi? İşte bundan emin değildi. "Belki bir gün," diyerek geçiştirdi. Elini de ıslak mendil ve peçete yardımıyla sildikten sonra, her zaman çekmecesinde olan sargı bezini eline sardı. Evet, sanırım hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye hazırdı.
Yatağına girdi. Ve tekrardan hayal dünyasına dalmaya çalıştı. Yarın yeni bir gündü ve her yeni gün yeni bir umuttu.
- Aydeniz'i sevdiniz mi? Bölümdeki en beğendiğiniz replik hangisi oldu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyazın Sessiz Çığlığı | Texting
Historia CortaUmut... Umut neydi? Neden vardı? Umut, yaşamdı. Umut biterse, yaşam da biterdi. "Her şey geçecek," diye telkin etti kendini. Kafasındaki ses ise "Geçmeyecek. Kendini aptal aptal avutmayı kes." diye uyardı. Haklıydı evet, ama ona inanmak istemiyordu.