Breath Me

188 29 6
                                    

Sabah, Jungkook'tan önce uyanmış olduğumu bilmenin verdiği rahatlıkla güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Kuş sütü eksik denilecek türden bir kahvaltı. Şimdi de onu uyandırmaya gidiyordum.

Odasının kapısını açar açmaz yoğun kokusu burnuma, oradan ciğerlerime ve en sonunda da kalbimin en ücra köşelerine doldu. Olduğum yerde titredim. Tanrıya inanmazken, bu kokuyu tekrardan almama izin verdiği için bininci kez teşekkür ettim ona.

"Kalk bakalım uykucu!" diye son sesle bağırıp yatağında zıplamaya ve ismini uyanana kadar tekrarlamaya başladım. Hatırlıyordum da küçükken en nefret ettiği şey uykuluyken adının tekrar edilmesiydi. Dövsen uyanmayacak adam bunu yaptığım an fırlardı yataktan. Şimdi de öyle oldu.

"Taehyung bir sus ne bu enerji ya!" Ayağımdan çekip yatağa düşmemi sağladığında hala söyleniyordu. Öne büzüp durduğu dudakları dikkatimi çekti. Ben de alt dudağını parmağıma sıkıştırarak susmasını sağladım.

"Söylenme bana. Ben kalkmışım burada senin için kahvaltı hazırlamışım. Sen anca yat.."

"Tamam çek elini." Yarım ağızla söylediği sözcüklerden anlayabildiğim tek cümlesi buydu. Bırakmak yerine daha çok sıkıştırdım.

"Bana emir veremezsin, çekmezsem ne yapacaksın?" Yüzüme sinsi bir gülümseme yayıldığında gözlerini kıstığını gördüm.

Ve o an aniden kafasını elimden kurtardı. Parmak uçlarımdan öptü.

"Çekmezsen öperim" Kalbiminin hızının da verdiği hırçınlıkla çemkirmeye başladım.

"Sen iyice terbiyesiz oldun. Kalk git elini yüzünü yıka aşağıda seni bekliyorum." Bağırarak utancımı gizlemeye çalışıyordum ve o da bunun farkındaydı. Şu anki durumum tam olarak şuydu: Ava giderken avlanmak.

O an sadece 'kalan günlerde bu evden ölüm çıkmasa' diye düşündüm. Çünkü açıkça belliydi ki ölümüm Jeon Jungkook'un dengesizlikleri yüzünden olacaktı.

*****

"Hayır benim anlamadığım olay şu: Bir insan nasıl bu kadar abartabilir her şeyi?" Jungkook, ben ve diğer arkadaşları kampüsün kafeteryasında oturuyorduk. O ise Haerin'in yaptığı bir saçmalığa söyleniyordu. Cevap vermemizi beklemeden devam etti konuşmasına.

"Neymiş yürürken kızın biriyle göz göze gelmişim, ondan mı hoşlanıyormuşum? Sabah da Taehyung'un parmaklarını öptüm. Bu durumda ona aşık falan oluyorum herhalde!"

Sinirden düşüncesizce söylediği laflar yüzünden kahvem boğazımda kaldı ve şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. Bu tepkim masadakileri gülme krizine sokmuştu.

"Yavaş gel Kook. Bir sakin ol. Regl döneminde falandır takılma bu kadar." Mantıklı yaklaşmaya çalışan kişi Namjoon'dan başkası değildi.

"Abi bir insan yılın 365 günü regl döneminde olabilir mi? Geriye kalan 6 saat de bana denk gelmiyor anasını satayım."

Jungkook'un yeterince başımı şişirdiğini düşündüğüm o saniyede masadan ayrılmaya karar verdim. Ben kızın adını duymaya katlanamazken, o masaya oturduğumuzdan beri hiç susmadan ondan bahsediyordu.

"Ben kalkıyorum. Duyduğuma göre okulda kişiye özel atölye imkanı varmış. Gidip bir bakacağım." Lafımı bitirince sandalyeyi ayağımla ittirdim ve o sırada Yoongi de benimle birlikte ayaklandı.

"Birlikte gidelim. Atölyelerden biri de bana ait, sana yardımcı olurum." Fark etmez anlamında omuz silktim ve hepsine bir baş selamı verip masadan uzaklaşmaya başladım. Çok geçmeden Yoongi de bana yetişmişti.

Fuck It, I Don't Wanna Be Your Friend - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin