“Bir tane daha istiyorum!”
“Derya bence biraz abarttın. Yavaştan alsan iyi olur.”
“Bana ilk içeceğimi getirendin sendin ama Bora. Ne değişti?”
“Seni daha önce hiç böyle görmedim. Hoşuma gitmiyor değil, ama biraz şaşırtıcı.”
“Bu gece buraya eğlenmeye geldim. Sorumluluklarımdan kurtulmak için geldim. O yüzden de bir içecek daha istiyoruuum!”
“Nasıl istersen güzelim.”
Kız kendini kaybetmek üzereydi. Daha önce hiç içmemişti ve şimdi de art arda bardakları götürüyordu. İkincisinde başı dönmeye başlamıştı bile. Az önce nasıl o kadar düzgün konuşmayı başarmıştı kendisi de çocuk da şaşırmıştı. Aslında tüm olayı dinlese belki pişman olacaktı yaptıklarından ama tükettiği alkol sağduyusunun çığlıklarını bastırıyordu. Çocuk elinde yeni bir bardakla gelince hızlıca elinden alıp bir dikişte bitirdi. Her zaman mantıklı tarafıyla düşünürdü ama şimdi kendinden geçmiş haliyle sadece bir saniye düşünüp hareket ediyordu.
Arkasında birisinin olduğunu hissedince arkasına baktı. Çocuk ellerini arkadan kızın beline sardı ve göğsüne yasladı. Müziğin ritmiyle kızı da kendisini de hareket ettiriyordu. Kızın ona tepki göstermediğini görünce onu elinden tutup evin ön tarafına çekiştirmeye başladı. Ön bahçeye gelince onu oturtup yanına oturdu. Bir dakika kadar sessizce oturdular. Kız alkolün etkisinin temiz hava sayesinde yok olmaya başladığını hissedince sabırsızlıkla konuşmaya başladı.
“Neden buradayız? Ben gidip dans etmek istiyoruuum!”
“Orası biraz sıktı. Hem seninle yalnız kalmak istedim.”
“Niye yalnız kalacakmışız. Gayet kalabalık bir yerde-“
“Evet güzelim. Ne diyecektin? Yarıda kaldı.”
Çocuk yüzünde pis bir sırıtışla kızın üstüne eğildi. Kız kaçmaya çalışınca çocuk onu bileğinden tutarak kendine çekti. İkisi de sarhoştu. Ama kız olan her şeyin farkındaydı. Çocuk kendini durduramayacak seviyedeydi. Fazla içmişti. Zaten buraya geldiğinden beri elinde içki vardı. Kız ise sadece düşüncelerini dağıtacak kadar içmişti. Bu olanları unutmak ya da rüyaymış gibi hissetme şansı yoktu. Birisinin onu duyması umuduyla çığlık attı ama bunun sonucu olarak yüzünde müthiş bir ağrı hissetti. Ona tokat atmıştı.
“Sesini çıkartmasan iyi edersin Derya. Kimsenin gelip bunu bölmesini istemiyorum. Hem o güzel sesini benim için kullanmanı istiyorum. Müziğin sesi fazla açık. Kimse duyamaz seni.”
“Bırak beni!”
“Ah olmaz ki ama böyle. Ben tüm akşam seni sarhoş etmeye çalıştım. Eh, tam anlamıyla kendini kaybetmemiş olsan da yeterince iyi bir durumdasın. Bana karşı koyamayacaksın bile.”
“Bunu yapma. Lütfen.”
Kızın güçlü sesi artık bir yalvarış haline gelmişti. Kendini koruyamayacağını biliyordu zaten. Bu akşam çok fazla hata yapmıştı. Bunu bu gece yaptıklarının cezası olarak görüyordu. Ama yine de niye kendi başına geldiğini anlamıyordu. Bugüne kadar annesinin sözünden çıkmamıştı, derslerine çalışmış, birisine kötü bir söz bile söylememişti. Niye bu olanlar tüm gençliğini bu şekilde geçirenleri değil de ilk kez yapan kişi cezalandırılıyor diye kendine sordu. Düşüncelerinden dudaklarının ani bir şekilde çocuk tarafından sömürülmesiyle kurtuldu. Dudaklarını birbirine sıkıca bastırdı. Çocuk kızın dudaklarını ayırmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Sinirle kızın alt dudağını ısırdı. Acı ve şaşkınlıkla kız dudaklarını araladı ve çocuk dilini kızın dilinin üstünde dolandırmaya başladı. Elleri kızın vücudunda geziniyordu. Kız çırpınıyordu ama bir faydası olmuyordu. Çocuk sonunda kızın bileklerini tuttu ve onu çimenlere yatırdı. Çırpınmaya devam ettiğini görünce de kızın ellerini başının üstünde tek eliyle birleştirdi. Dudaklarını kızın dudaklarından ayırdı ve boynuna yöneldi. Sertçe boynunu öpmeye başladı. Isırınca kız acı bir çığlıkla gözlerini kapadı. Birden üstündeki ağırlık yok oldu ve acı dolu inlemeler duymaya başladı. Bunun bir hayal olduğunu sanıyordu ve gözlerini açmak istemiyordu. Biraz sonra inlemeler durdu ama birisinin hala başkasına vurduğunu duyuyordu. Tereddütle gözlerini araladı. Kurtarıcısı karşısında çocuğu dövüyordu. Çocuk karşı koymuyordu ama. Kafası karışmıştı ama kapalı gözlerini görünce bayıldığını anladı.
“Seni aşağılık piç! Bir kızın üstüne zorla gitmek ne demek gösteririm sana! Adi herif!”
“A-arda?” Kızın sesi bir fısıltıdan ibaretti sadece. Bir kere daha seslendi ona sesini yükselterek.
“Arda? Sen, sen nasıl buldun bizi?”
Arda’nın ilgisi anında kıza kaydı ve onun yanına geldi.
“Derya, iyi misin? Derya cevap ver bana! Bir şey yaptı mı sana? Sana dokundu mu o şerefsiz!”
“H-hayır, hayır. Bir şey olmadı. T-tam vaktinde geldin. Teşekkür ederim.” Dedi kız ve göz yaşlarını tutamadı daha fazla.
“Şşşşşş. Tamam, canım, ağlama. Merak etme, güvendesin artık.”
“Derya! Nerdesin Derya?!”
“Tamam, bak Emre de geliyor sakin ol.”
“H-hayır g-gelmesin. L-lütfen gönder o-onu.”
“Ne? Ama-”
“Onun gelmesini i-istemiyorum.”
“Peki, gönderiyorum hemen.” Arda kalktı ve arkadaşının yanına gidip olanları anlattı. Arkadaşı bunu pekiyi karşılamadı ama. Arda onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama işe yaramıyordu. Çabalarının bir işe yaramadığını görünce onun kızın yanına gitmesine izin verdi. Onlar konuşurken biraz geride durdu ve onlara biraz alan verdi. Konuştukları da pek söylenemezdi zaten. Daha çok bağırma savaşına girmiş gibilerdi. Kız gözyaşlarını daha fazla tutamadı ve ağlamaya başladı. Burada o da çizgiyi çekti ve arkadaşının kolundan tutarak onu kızdan uzağa sürükledi. Biraz sakinleşmesi gerekiyordu.
“Emre kendine gel! Derya yeni sakinleşmişti ve şimdi yeniden ağlamaya başladı! Onu üzmeyeceğine dair bir söz verdin ama belli ki bozdun. İkinizin de istediği şeyi anlaması gerek, ona biraz zaman tanı.”
“Hayır, ondan uzak kalamam anlamıyor musun? O benim her şeyim!”
“Emre ona zaman tanımak zorundasın. Bugün olanlar kolay hazmedilecek şeyler değil tamam mı? Ve o da hassas. Derya’nın daha önce böyle şeyler yaşamadığını ikimiz de biliyoruz. Şimdi git sakinleş ve benim onunla konuşmama izin ver.”
“… Bilmiyorum Arda. Onu yalnız bırakmak istemiyorum.”
“Ben varım yanında merak etmeni gerektirecek bir şey yok. Bir sorun olursa seni mutlaka ararım zaten.”
“…Peki…”
“Bak, rahat edemeyeceksen bizden uzak bir yerde bekle. Sadece, ona görünme ve aklını daha fazla karıştırma. Zaten fazlasıyla içmiş, daha fazla kafa karışıklılığına ihtiyacı yok.”
“NE! İçmiş mi! Hayır, ona özellikle su verdim. Kimseden içecek bir şey almamasını söyledim. Niye içmiş ki?”
“Bilmiyorum Emre. Ama öğrenmeye çalışırım. Hadi artık onun yanına gitmem gerek daha fazla yalnız kalmasın. Unutma, onun seni görmesine izin verme…”
“Peki peki. Hadi git artık. Yakınlarda olacağım.”
Emre içine sinmese de sevdiği kızın üzülmemesi için çok üstelemedi. Onun istediği şeyin ne olduğunu anlamaya ihtiyacı vardı. İkisinin de buna ihtiyacı vardı. Ama Emre, Derya’yı Arda’nın ellerine teslim ederek iyi bir şey mi yapmıştı? Ya Arda da kızın kalbini çalmaya çalışıyorsa? Kafasında bunun gibi türlü türlü düşünceler vardı. Sanki onları def etmek ister gibi kafasını salladı ve Arda’yla Derya’nın onu göremeyeceği bir yere geçti. Tek umudu Derya’nın da onu seviyor olmasıydı çünkü kendi duygularını kimseye söylememişti. En yakın arkadaşı olan Arda’ya bile…
Tekrar merhaba! Evet kurguyu biraz fazla değiştirdim umarım kızmazsınız ama hikayenin 20. bölümde bitmesini istemiyordum ve uzatmak için yapabileceğim tek şey bu gibi geldi. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz yorum ve votelarınızı eksik etmeyin Eğer bundan sonrası için güzel fikirleriniz varsa mutlaka beni haberdar edinin, sizin düşüncelerinizi de kullanmaya çalışırım. Diğer bölümde görüşmek üzere! Hoşçakalım!!!!!!! :))))))