Şebnem Ferah - Mayın Tarlası
○○○
"Mayın tarlasında bir adam sevmişim aşk sanıpta."
○○○○○Aşk; birisini, her zerresine hayran olmak, acısını da heyecanını da ayırt etmeksizin gittiği yere kadar, karşılıksız sevebilmektir benim sözlüğümde. Bir insana ne kadar bağlı olursanız olun, asla sevmekten usanmam derseniz deyin gün gelince körü körüne bağlı olduğunuz o insana karşı bir şeyler hissedemeyebiliyorsunuz. Her aşk günü gelince bitebiliyordu maalesef.
Hayatım boyunca aşkı hiç tatmamış, hiç sarhoş olmamış, hiç yüzmemiş bir şekilde ilklerimi yaşabilmek için hayatımın prensini bekliyordum. Her şeyin ilk olmasına dikkat ediyor ve öyle kalmasını da istiyordum. Bir şeyi defalarca yaşamak, ilkindeki heyecanı zamanla köreltiyor hatta bitiriyordu, bana göre.
Soğuk bir Nisan günü. Saat sabahın yedisi, etraf sisli. Ankara sokakları sisler altında, adeta göz gözü görmüyor. Şehri yutan sislerin arasında narin bir beden. Kafasındaki düşüncelerle ve yaşanmışlıklarla dağılmış, paramparça olmuş kendini bulmaya çalışıyor. Yürüyor, yürüyor ve soluklanıyor. Sanki yürüdüğü yol hiç bitmeyecekmiş gibi durmadan adımlıyor, sanki düşünceleri dağılacakmış gibi enine boyuna düşünüyor. Yürüyorum, durmaksızın. Düşüncelerimin, bedenimi ele geçirmesine engel olabilmek için kendimi soğukla cezalandırıyorum. Her kötü hissedişimde soğuğun düşüncelerime iyi geldiğini düşünüyorum. Soğuk; bir süre sonra bedeni üşütüp uyuşturduğu gibi, düşüncelerimi de uyuşturduğuna inanıyorum.
Güntekin, ıssız yüreğimin tek yankısı. Bir aya yakındır görüşmüyorduk hatta birbirimizden özellikle kaçıyor da olabilirdik. Onunla yüz yüze gelmeye cesaret edemiyordum. Farkına çok geç vardığım sevgim sanki gözlerine baktığım an gün yüzüne çıkacakta beni orada öldürecekmiş gibi hissediyordum. Çaresiz hissediyordum. Korkuyordum da. Ya onu sevdiğimi anladığında benden kaçıp giderse? Bunu kaldıramazdım. İlgisine, sevgisine en çok da merhametine ihtiyacım varken bunu kesinlikle kaldıramazdım.
Kulaklığıma telefon alarm sesim gelince adımlarımı durdum. Saat sekiz yirmi dörttü. Tam tamına bir saattir yürüyordum ve neredeyse soğuktan uyuşmuş durumdaydım. Adımlarım otobüs durağına yönelirken aklımda tek bir şey vardı, artık ne yapacaktım ben?
Otobüs durağında yaklaşık bir on dakika kadar beklerken karşıdan durağa gelen Güntekin'i gördüm. Ellerini ceketinin cebine koymuş, yere bakarak adımlıyordu. İçimde oluşan kıpırtılara engel olamazken derin bir nefesle soluklandım. Sakin olmalı, sakin davranmalı ve her şeyi berbat etmemeliydim. Ellerim ceketimin cebinde yumruk halini alırken, Güntekin beni farketmeyerek az ötemde durdu. Farkedilmemenin üzüntüsüyle önüme döndüm. İçimde anlamsız bir üzüntü oluşurken boğazımdaki düğümü yok etmeye çalıştım.
Sakin ol, belki de seni görmemiştir.
Yerimde biraz soluklandım, kulaklığımın tekini çıkararak telefondan müziğin sesini biraz kıstım ve hafifçe Güntekin'e doğru adımladım. Üç adım ötesinde durunca kafasını kaldırıp beni farketmesini bekledim.
"Günaydın!"
Şaşkınca kafasını kaldırıp baştan aşağı beni incelemesiyle yerimde biraz utanarak kıpırdandım. Bu şaşkınlığı nedendi? Uzun zaman sonra yüzyüze gelmemize mi şaşırmıştı yoksa beni görmeyi hiç beklemedğinden miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşe Bakan Günebakan
Short StoryAşk ancak onun teninde güzeldi. Yaşam gibi, ölüm gibi... °•°•°•°•° Şansımız var mıydı aşktan yana? Onu sevdiğim kadar tutar mıydı yaralı ellerimden? Nasır tutmuş kalbim onu aşka inandırır mıydı bilmiyordum ama bildiğim tek şey varsa o da; bu aşk at...