Tolga
Saat baya geç olmuştu pırıllardan kalktım evime geçtim, banyoya duş almak için geçtim duştan çıktıktan sonra banyodaki aynadan kendime bakıyordum.Çok mu tepki göstermiştim gerçekten, konuşarak halledebilirdik,bunu hep ben söylüyordum biz herşeyi konuşarak halledicektik ne olmuştu da ben böyle delice öfkeme sığınmıştım.
Kendimi o kadar çaresiz o kadar çıkmaza hapis olmuş gibi hissediyordum ki, kırmıştım işte hem onun kalbini hem de kendi kalbimi.
Aşk tehlikeli şeydi doğrusu,aşk tehlikeli şeydi ama aşkın öfkesi daha tehlikeliydi doğrusu, neydi ki beni bu denli öfkelendiren ona döndüğümde onu bulamamak mı yoksa o itin telefonunu açmış olması mı.
Ben bunları düşünürken gözüm aynanın önünde Aybüke'nin diş fırçasına dalıyor.Olmuştu işte onu hatırlatacak birşeyler olmuştu bu evde ama hayal ettiğim gibi değil şimdi onu hatırlatacak bir şeyler vardı bu evde ama o yoktu.
Aptalca bir durum yaşıyordum şuan hem hata yaptığımın farkındaydım hemde bu hatadan dönmek istemediğiminde farkındaydım,neydi ki bu inat mı gurur mu neydi bilmiyorum hiç bilmiyorum...
2 gün sonra
Aybüke
İlayda iki gündür bende kalıyordu bana çok destek olmuştu. Beni mutlu etmek için herşeyi yapıyordu. Canım arkadaşım. Kahvaltı hazırlıyordum bende ilaydaya, sonra sete geçicektik.
Bugün Tolga ile sahnelerim vardı. Sezon finali sahnelerini de çekmeye başlamıştık. Ben senaryoyu okumaya başladığımda öleceğim yazıyordu, ama diziden çıkmıyordum nasıl olacak Ethem bunu nasıl toparlayacak bende merak ediyordum açıkcası.
Tolga
Sete geçtim Şile tarafında benim Aybüke'nin ve Timur abinin çekimleri vardı ben şilede çekimlerin olacağı yere geldim Timur abi ve Aybüke taburelere oturmuş gülerek sohbet ediyorlar,Timur abi beni fark ediyor ve bana sesleniyor bende gitmek zorunda kalıyorum ayağa kalkıyor sarılıyoruz, settekiler bir şey anlamasın diye Aybükeye selam veriyorum o da zoraki kafasını sallıyor bana.
Timur : iyi ki sizleri tanımışım çocuklar her biriniz pırlanta gibisiniz
Tolga : sen de öylesin abicim
Timur: siz sohbete devam edin ben üzerimi bir değiştireyim.
Timur abi kalktıktan sonra Aybüke de hemen kalkıp gidiyor.
Tolga
Tam baharın vurulduğu sahneyi çekiyorduk Aybüke vurulup yere düştü rolü gereği bende bağırdıktan sonra gidip onu kucağıma aldım o kadar çok role girmiştik ki sanki gerçekten kucağımda vurulmuş gibiydi.
Ona dokunmayı özlemiştim onu şunda sarıp sarmalamak geldi içimden sahneye adapte olmak zorundaydım daha sonra kestik sesini duyunca Aybüke hemen kollarımdan çıkıyor.
Bende ayağa kalktım o ayağındaki topuklular yüzünden hafif dengesini kaybeder gibi oldu ben hemen onu kollundan tutum.
Aybüke: çek ellerini sakın bir daha dokunma bana
Tolga: sende daha dikkat ol!
Aybüke: emin ol bu seni hiç ilgilendirmez
Tolga: dikkat et çünkü sana bir şey olursa sahnelerin çekim süresi uzayacak ve ben bunu çekemem
Aybüke: az kaldı sabret iki üç sahne sonra 3 ay yüzümü görmeyeceksin
Tolga
Bir şey söylemeden oradan uzaklaşıyorum, setteki bazı çalışanlar ne olur gibi yüzümüze bakıyorlar ama bu en son umrumda olacak şey şuanda.5 gün sonra
Aybüke
Bugün son set günümüz ben senaryoyu okudukça gözlerim istemsiz doluyordu, allahım me kadar da zor bir şey insanın sevdiği adamı bir daha göremeyecek olması, şuan bahar ile aynı durumu paylaşıyorduk tek bir farkla o ölüm döşeğinde.
Gerçekten bazen ölümü unutuyoruz birbirimize yersiz acılar çektiriyoruz sanki sonsuz bir ömrümüz varmış gibi, küçük ayrıntılara takılıp hayatı çekilmez hale getirmek ne büyük bir aptallık.
Yarın öleceğimizi bilsek hepimiz farklı şeyler yapardık belki bazılarımız durup sadece ölümü beklerdi ama ben gidip sevdiğim adamı doyasıya öpmek isterdim.
Ameliyat sonrası çekime geçtik ben yoğun bakımdayım Tolga'nın girmesini bekliyorum. Kapı açılıyor içeri yavaş yavaş giriyor gelip yanıma çömeliyor bahar değilim orada aybükeyim rol filan yapmıyorum içimden geldiği gibi oynuyorum o rolü gereği konuşmaya başlıyor benim gözlerim doluyor sprey filan kullanmamıştım set çalışanlarıda anlamıştı ne kadar hüzünlendiğimi senaryoyu okurken.
Tolga
İçeri giriyorum Aybüke'yi orada o yatakta görmek rol gereği bile olsa canımı acıtıyordu bu sahneden ne kadar da etkilenmiştik ikimizde, şimdi onu gerçekten kaybetmekten ne kadar korktuğumu anlamıştım.
Sahnenin sonuna yaklaştığınızda uzanıp dudağına bir öpücük bırakıyorum, özlemle ufak bir öpücük benim olan o dudaklara bir öpücük sonra çıkıp gidiyorum.
Aybüke
Bir öpücük bırakıp gidiyor özlemiştim işte deli gibi özlemiştim bu bir haftada onu,kokusunu,tenini,göğsünde yatmayı ama o herşeyden mahrum bırakmıştı beni onu sırf bu yüzden bile affetmeyecektim.
Son sahne çekimi
Aybüke
Son sahne çekimi, bir hayal çekimi ben maviye çalan renk elbisemi giyip koltukta oturdum Tolga'yı bekliyordum.
Belkide üç ay boyunca görmeyecek olduğum adamımı. Mavi gömleğiyle geliyor ve sahneyi çekiyoruz ve son kestik sözünü duyuyoruz.
Yönetmen: çok iyi iş çıkardınız çocuklar harikasınız,
Herkes birbirine sarılıp teprik ediyordu.
Yönetmen: hadi pasta hazırsa pastayı kesmeye gidelim, aslında çocuklar bugün sezon finalini bir eğlence ile kutlayacağız fakat Aybüke bu gece Japonya'ya uçuyor, başrollerimize pasta kesmemek ayıp olurdu
Aybüke: hiç gerek yoktu hocam
Yönetmen: olur mu öyle şey hadi geçelim
Tolga:Aybüke'nin gideceğinden haberim yoktu öyle bir planıda yoktu anlaşılan son anda karar vermişti. Ne kadar kalacaktı acaba.
Aybüke
Pastaları kesiyoruz ve ben herkese veda ediyorum setten ayrılıyorum.
Yönetmen: tolgacım sen geliyorsun değil mi akşam
Tolga: yok hocam benimde planım vardı kusura bakmayın
Yönetmen: olur mu öyle şey ne kusuru
Tolga
Ben biraz önce setten ayrılan
Aybüke'nin arkasından gidiyorum ve kollarından tutuyorumAybüke: hayrola, bırak kolumu
Tolga: ne kadar kalıcaksın orada
Aybüke: sanane!
Tolga: tek mi gidiyorsun
Aybüke: buda seni ilgilendirmez
Tolga: ne o gerçekten Japon olup olmadığınımı test etmeye gidiyorsun
Aybüke: seninle bu aptalca espirine gülecek kadar samimi değilim
Tolga: neden acaba hiç düşündün mü
Aybüke: ne o sen benden ayrıldığına pişmansın galiba
Tolga: ben verdiğim hiç bir karardan pişmanlık duymam
Aybüke: iyi yanılmışım demek ki ne halin varsa gör, müsadenle şimdi gidip bavulumu hazırlamam gerek
Tolga: buyur buyur müsade senin hiç zaman kaybetme!