bir| sevginin ne olduğunu bilmeyen insanın acıması olmaz.

817 76 4
                                    

Bölüm Şarkısı: Yasmin Levy- Yo En La Prizion

| Sevginin ne olduğunu bilmeyen insanın acıması olmaz.

30 Ekim 1842

Jeon Jungkook acımasız olmak zorundaydı. Seçim yapmak gibi bir şansı olmamıştı. Onu hayata getiren aile acımasızdı. Ailesinin onu sattığı saraydaki insanlar acımasızdı. Hizmet ettiği insanlar acımasızdı. Onu kendi himayesine alan Kral'ı acımasızdı.

Doğrusu hayatını hiçbir zaman kendisi şekillendirememişti. O her zaman kendisine gösterilen yollardan yürürdü.

Bilindiği aksine Jeon Jungkook cesaretli bir insan değildi. Hayat şartları izin verseydi olabilirdi ya, vermemişti. Onun ne kadar cesur, gözü kara olduğundan bahsederdi insanlar. Düşmanlarına korku salan bir gücü olduğunu söylerlerdi mesela, keskin bir zekası olduğunu, birçok konuda yetenekli olduğunu.

Jungkook bunları işittikçe dudaklarını iki yana kıvırır kalbindeki acıyı yok sayarak alay ederdi o insanlarla.

Gerçek şu ki, Jeon Jungkook'un hiçbir vasfı yoktu. En azından kendisine göre. Onun tek yaptığı yürümesi emredilen o yolu hiç sapmadan takip etmesiydi. Doğduğu günden bu yana ona itaat etmesi öğretilmişti. Yıllardır bunun için köpek gibi eğitmişlerdi onu.

Bir defasında Kral'ının ona sarfettiği cümleleri hafızasında hala yer ediniyordu.

"Seni neden yanımda barındırdığımı biliyor musun Jeon?" demişti, "Onca vasıflı, zeki askerim varken neden bir numaramın sen olduğunu hiç düşündün mü?"

Jungkook ilk defa o zaman bir kalbi olduğunu hissetmişti.

"Benim zeki ya da güçlü bir insana ihtiyacım yoktu, Jeon. Benim her bir emrimi düşünmeden yerine getirecek birine ihtiyacım vardı. Acımasız. O kişi tam olarak acımasız olmalıydı. Ve sen o kişiydin, Jeon. Çünkü sevginin ne olduğunu bilmeyen insanın acıması olmaz. Sen benim için en doğru kişiydin."

Çünkü ilk defa öylesine yoğun öylesine katlanılmaz bir ağrı hissetmişti. Sanki birisi kalbini avuçları arasına almış var gücüyle sıkıyordu.

İlk defa ağlamak için büyük bir istek duymuştu. Ağlamanın ne olduğunu bile bilmiyordu ki. İnsanlar nasıl ağlardı? Birkaç su damlasının gözlerinden aşağı yuvarlanması için ne yapması gerekirdi?

Onlarca insan öldürmüştü şu güne kadar. Birçok yıkıcı olaya şahit olmuştu. Pişmanlık duymasına izin verilmemişti çoğu zaman, vicdanı olmaması gerektiğini söylemişti Kral'ı ona. Sadece, "Keşke," derdi zaman zaman. "Keşke bu şekilde olmasaydı her şey."

Fakat o an, otururken öylesine sessizce yüreğinde ona bir hayli yabancı hisler belirmişti. Yanında oturan narin bedene delicesine bir istekle bakmak istiyor ama bir türlü cesaret edemiyordu. Korkuyordu. Adam etrafında olduğu her an yaşadığı o hislere yenileri eklenir diye ölesiye korkuyordu.

Bulundukları at arabası yavaşça ilerliyor bir bir geçiyordu tanıdık yolları. Bu ortam onlar için hiç de yabancı değildi. Kral gizli gözdesi Min Yoongi'yi her görmek istediğinde Jeon Jungkook'u onu yanına getirmesi için görevlendirirdi. İşi bittiğinde ise tekrar Jungkook'un eşliğinde Kral'ın gözdesi için özel olarak yaptırdığı saraya gönderirdi.

Yine o günlerden biriydi. Jungkook, Kral'ın emriyle büyük saraydan ayrılmış ve birkaç saat içinde adamın yanına ulaşmıştı. Diğerinin hazırlanması uzun sürmedi. Her zaman giyindiği krem rengi jeogorisi ve aynı renkteki pajisini giyinmişti. Siyah saçları, en son gördüğüne göre biraz uzamıştı. Zaten zayıf olan bedeni daha da zayıflamış, göz altları hafifçe mora boyanmıştı.

Jungkook derin bir nefes aldı ve son derece hızlı atan kalbini görmezden gelerek önüne döndü. Saraya tekrar dönmeyi hiç istemiyor, karşısında duran adama bakarak tüketmek istiyordu tüm ömrünü. Fakat kaçışı yoktu. Her zaman yaptığı gibi adamı kendi elleriyle Kral'a teslim edecekti.

Kral Yoongi'ye çok düşkündü. Jungkook, buna aşk demezdi fakat Kral saplantı boyutunda bağlıydı adama. İlk zamanlar gözünün önünden ayırmak istememiş ve sarayında, kendi yanında tutmuştu fakat sonra adam için özel saray yaptırmıştı. Bir Kral olarak, eşcinselliğin büyük bir tabu olduğu o dönemde risk almak istememişti. Bu yüzden şehrin uzak bir yerinde buluşurdu gizli aşkıyla.

Jungkook hep yapması emredilen şeyi yaptı ve düşünmedi. O'na bakmamak için başını önüne eğdi ve acısını tekrar en derinlerine gömdü.

Yo'n la prizion, tu en las flores,

Las paredes altas, no te alkanso,

Te mando salvasion del mi Dio Santo.

Otro te amava, yo m'enselava,

Yo 'sto en kadenas, guay de mi vida.

| Bölüm Sonu

kral'ın adamları | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin