iki| kral'ın korkuları,

668 62 21
                                    

Bölüm Şarkısı: Amon Amarth - Slaves Of Fear

| Kral'ın korkuları.

9 Nisan 1841

Kral Taehyung henüz prens olduğu zamanlarda bile Jungkook hep yanındaydı. Bir hizmetkar olarak değil, bir dost bir kardeş olarak. Kendi yaşıtı olan çocuk, satıldığı o soğuk sarayda bir sığınak olmuştu, Jungkook'a. Kral o zamanlar, bu denli gaddar değildi elbet. Aksine, sakin ve merhametli bir gençti. Şimdiki halleriyle o kadar farklıydı ki...

Yıllar, Kral Taehyung'u çok değiştirmişti, şüphesiz. Kral bambaşka birisi olmuştu fakat ne yaptıysa da kalbinde ki adamı söküp atamamıştı. Kendi benliğini içinden söküp attı da, Min Yoongi'yi atamadı.

Daha 16 yaşında bir prensken bile basit bir kahyanın oğlu olan çocuğu izlerdi saatlerce. Bunu kendine itiraf etmesi bile yıllarını almıştı. Ama zayıf noktası bir boşluğunu bulup onu ele geçirmişti işte. Joseon krallığının veliaht Prens'i Kim Taehyung'un ruhu, aklı ve tüm bencil düşünceleri, hemcinsine, bir erkeğe saplanmıştı. Aşk denemezdi, masum ve saf duygular ezilip geçilmişti.

Tarihte eşcinsel liderler görülmüştü evet ama ne Roma'ydı egemenlik kurduğu bu topraklar ne de Caesar kadar büyük bir liderdi, Taehyung. Kore tabuları olan bir toplumdu. Kuralları kesin çizgiler ile belirlenmişti. Bu kuralların dışına çıkmaya bir kralın dahi gücü yetmezdi.

18 yaşında babası öldüğünde her şeyi yoluna koyacağına yemin etmişti. Her gün farklı bir kadınla birlikte oluyor, Yoongi'ye olan açlığını onlarla gidermeye çalışıyordu. Fakat o kadar büyük bir saplantıydı ki bu, gün geçtikçe daha da çok yayıldı bedenine küçük adam. Bu saplantı onu zaten olduğundan daha da kötü bir adam yapmıştı. Eski masumluğu gitmiş yerine gaddar, acımasız birisi gelmişti.

Küçük adamı hissettikten sonra her şey daha da zordu. Eskiden sadece ona ulaşamayacağı için ağıt yakardı. Özlem yakardı canını. Fakat sonra tüm bedenini korku sardı. Onu kaybetme korkusu Kral'ı delirtti. Kaybetme korkusu kadar ağır bir yük yoktu ona göre. Bir daha dokunamamaktan korktu, öpememekten, koklayamamaktan. Bu onu daha da kötü bir adam haline getirdi. Zaman geçtikçe daha da hırçınlaştı. Gözleri öyle karardı ki korkuyla, Yoongi'nin onu sevmediğini göremedi.

Taehyung Krallığının üçüncü senesindeyken Min Yoongi'nin sarayda çalışan annesi hastalıktan vefat etmişti. Bu olayın ardından Yoongi'yi saraya bağlayan hiçbir şey kalmadı ve o da kendisine yeni bir hayat kurmak için saraydan ayrılma kararı aldı. Taehyung bunu duyduğunda adeta kendini kaybetmişti. Her şeyi yakıp yıkmıştı. Çünkü yıllardır saplantı duyduğu adam gidecekti ve belki de başkalarına ait olacaktı.

Kral'ın ilk başta elleri titremişti. Daha sonra bacakları şiddetle sallanmaya başlamıştı ve tüm bedeni uyuşmuştu. Kral'ın iri cüssesi birden ayaklarının dibine yığılmıştı, Jungkook'un. Hekimler Kral'a ne olduğunu bir türlü çözemedi. Saatler sonra Kral'ın vücudunu kontrol altına aldılar ama buna kesin bir çözüm bulamadılar.

Jungkook'a; "Onu bana getir." demişti Min Yoongi'nin saraydan ayrılma haberini aldıktan iki gün sonra, ikinci krizini geçirmeden bir saat önce.

"Kral'ım yapmayın." Jungkook Kral'ına -eski dostuna- kolay kolay karşı çıkmazdı. Taehyung bu yüzden yüzünü kaplayan şaşkınlık ve ardı sıra gelen öfkeyle bakmıştı çocuğa. "Bu hiçbirimiz için doğru bir karar değil. Etrafınızda sizinle olmak isteyen onlarca kadın var. Bu yaptığınız delilik."

"Ama ben, onu istiyorum Jungkook. Ben onu seviyorum ve o da beni sevecek!" Ayağa kalkmış ve yüzüne kondurduğu gülümseme ile devam etmişti. "Saçlarımı sevecek, dudaklarımı, gözlerimi, ellerimi... Saatlerce sevecek beni. Saatlerce, günlerce sevişeceğiz. Birbirimize ait olacağız. Sevecek Jungkook, ben nasıl seviyorsam onu o da beni öyle sevecek!"

"Bu sevgi değil!" Haykırdı. "Bu iğrenç bir saplantı sadece! İnsan sevdiğine zarar vermez! Bu yüzden o da seni sevmeyecek! Onu zorla alıkoyarak kendini sevdiremezsin ki! Senden nefret edecek, Taehyung! Senden iğrenecek, ona dokunmandan iğrenecek! Hayatını mahvedeceksin onun!" Jungkook kanında dolaşan o yakıcı hissin ne olduğunu bilmiyordu fakat o küçük ve güzel adamın mutsuz olma ve alıkonulma düşüncesi tüm inanç yargılarını yıktı ve ne dediğini bilmeden konuştu.

Taehyung ise öfkeyle diğerine doğru atıldı ve genç adamın belindeki kılıcı kınısından çıkarıp zarif boynuna dayadı sertçe. "Tanrı şahidim olsun ki, gözümü dahi kırpmadan kelleni o aciz bedeninden ayırırım, köle. Bedelini ödeyemeyeceğin cümleler kurma!"

Jungkook daha önce Kral'ı bu denli öfkeli görmediğine yemin edebilirdi fakat geri adım atmadı. "İtiraz edemem, Kral'ım. Bu aciz vücudum da değersiz kellem de sizindir." İçini yakan hüzünle devam etti. "Ama sizde haklı olduğumu biliyorsunuz. Sizi sevmeyeceğini, istemeyeceğini biliyorsunuz. Sizi hırçınlaştıran da bu, öyle değil mi? Onun sevgisini hiçbir zaman tadamayacağınızı biliyorsunuz çü-"

"Sana çeneni kapatmanı söyledim!" Taehyung tarifi imkansız bir feryat kopardı ve elini orantısızca savurdu. Keskin kılıç diğer adamın boynuna ölümcül olmayan derin bir yara bırakırken Kral anlamsız haykırışları eşliğinde büyük odayı dakikalar içinde darma duman etti.

İki gün önceki olaylar aynı şekilde tekrarlanırken Jungkook işleme halının üzerinde bilinçsizce titreyen bedene boş gözlerle bakıyordu. Boynundaki kesikten damlayan kanlar mavi kumaşı lekelerken son derecede ifadesizdi bakışları. Kral'ı kurtarmak için bir müdahalede bulunmadı. Daha sonra ise muhafızların eşliğinde aceleyle odaya giren hekimleri ardında bırakarak oradan ayrıldı.

Zalimlere verilen her taviz acı olarak geri dönerdi aciz kalplere, affedilen her hata daha büyük bir hançerle saplanırdı insanın yüreğine.

Your minds are restrained,

Obedience is the chain.

They've locked you up and thrown away the key,

Your souls are for sale,

And you're the ones who pay.

But still, you'll never be set free!

kral'ın adamları | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin