on iki| kral'ın şüpheleri,

346 43 25
                                    

12| Kral'ın Şüpheleri

21 Ocak 1843

Şüphe denen şey kalbe bir anda düşmezdi. Önce zeminini hazırlar, alanını işaretler ve küçük bir çıkıntı olarak başlayan bu şey zamanla yerini koskoca bir dağa bırakırdı.

Şüphe duyduğumuz her şeyin bir doğruluk payı vardı aslında. Her şüphe bir yalanın şekil almış halidir. Belki büyümüş, belki henüz daha masumca küçük bir yalanın.

Kral'ın kalbine de şüphe bir anda düşmemişti. Uzunca bir süre köşeden sessizce akıp geçen hayatı seyretmiş, hissettirmemişti. Ama bu şey insanın içine bir yerleşti mi, asla çıkmazdı. Kıyıda, köşede de olsa hep olurdu.

Masum insanlar için zalimlerin şüphesi felaketti. Sormazlardı, irdelemek onlara göre değildi, affetmek ise onlar için imkansızdı.

"Çin'den gelen kumaşlar emriniz üzere eşleriniz ve ailelerine dağıtıldı, Çin hükümdarına sizin adınıza bir teşekkür mektubu yolladık." Kral için, Jeon Jungkook'un ses tonu bile şüphe doluydu. Aslında ortada bir şey yoktu, normaldi. Kaldı ki Muhafız her zaman bir duvarın arkasına gizlenmişti. Yoongi'nin hayatlarına girmesiyle kazanılan bir şey değildi. Fakat Kral ve hastalıklı düşünceleri buna ikna olmuyordu.

"Muhafız," diye fısıldadı. "Yoongi ve Muhafız," Görmeyen gözlerle karşısındaki adama baktı. Aklında canlanan portre tüylerini diken diken ederken sıktığı dişleri böyle bir şeyin varlığı söz konusuyken yapabileceklerinin bir ön gösterimiydi. "Olacak şey değil." dedi sonra. Cesaret edemezlerdi, başlarına gelecek şeylerden haberdarlardı, bu onlar için felaket olurdu. Kim canı pahasına bir sevdaya tutulurdu ki?

Kral ise bunu anlayamazdı. Onun için bu dünya üzerinde bir tehdit yoktu, engelleri yoktu, her zaman her istediğini elde edebilirdi. Etmişti. Kimseyi canı pahasına sevmemişti. Kaldı ki onun için canına kast edebilecek bir şeyin varlığı söz konusu olamazdı.

"Majesteleri." Muhafız hala tereddüt içindeydi, sesinden bir şey anlayamazdınız fakat kelimeleri ardı sıra dökülen endişe kırıntılarını fark etmek zor da değildi. "İyi misiniz?"

"Jungkook," dedi sonra bir an. Kafasındaki tilkiler bir türlü yerinde durmak bilmiyordu. "Hiç birini canın pahasına sever miydin?" Kral'ın cümlelerinden yayılan merak Jeon Jungkook'un kulaklarına korku olarak ulaştı. Şimdi göz bebekleri daha titrek, zihni daha bulanıktı. Bir süre sessiz kaldı, hatta bu süre Kral'ın aceleci tavırlarına sebep oldu.

"Ben," Fısıltısı emin olamadığındandı. Sorun sevmek değildi, severdi, seviyordu da zaten. Sorun bunun dile getirilmesinin ne derece doğru olduğuydu. Hem de Kral'a. "Severdim. Elbette severdim, Majesteleri." Yine de kalbindeki sesler dudaklarına yansıdı. Konuştu, ses tonu bu defa tereddütü barındırmıyordu.

Kral içinse sorun tam olarak burada başlıyordu. O niçin sevemiyordu? Sevdiğini iddia ediyordu kendi kendine, kendince yaptığı her şeyi de sevdiği için yapmıştı, ama neden onu tehlikelerden korumak yerine kendi elleriyle tehlike olmuştu? Sevgi değildi bu, dışarıdan bakan birisi için en azından.

Şüphe kalbine bir defa yerleşmişti. Söküp atamazdı, hiç kalbine girmemiş gibi davranamazdı.

Şüphe kalbine bir defa yerleşmişti. Artık hayatı boyunca bu şüpheyle yaşayacaktı.

〰️〰️

Çok geç ve kısa bir bölüm oldu farkındayım ama eğer böyle bir ara bölüm atmasaydım diğer bölümlere devam edemezdim.

Yorumlarınız beni yönlendiriyor. Çoğunlukla daha çok istenen kitaplara bölüm atmaya çalışıyorum.

Kitabın gidişatını nasıl buluyorsunuz?Lütfen benimle paylaşın.^^

kral'ın adamları | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin