Mesajını okuduktan sonra yatağımdan hızla yatağımdan kalkmış, soluğu kapıda almıştım. Kapıyı açtığımda saçlarının ucundan su damlayan bir Yoongi karşıma çıkmıştı. Pembe dudakları şimdi hafif bir mor rengin kendine eşlik etmesi için izin vermiş gibi görünüyordu.
"Yoongi," adı dudaklarımdan dökülür dökülmez kollarımın arasına girmiş, bedeni sımsıkı sarmalamıştı. Titreyen omuzlarının sebebinin yalnızca soğuktan dolayı olmasını istiyordum ancak boynuma değen sıcak gözyaşları yanıldığımı yüzüme fütursuzca vuruyordu.
"Özür dilerim," konuştuğumda hıçkırığını işitmiştim. Kollarım bedenini sıkıca sarmaya devam ederken ıslak saçını öpmüş, kokusunu derin derin solumuştum. Çok özlemiştim. O kadar çok özlemiştim ki kendimi günler sonra su içen bir bedevi gibi hissediyordum tam da şu an.
"Çok üşümüşsün. Böyle duramazsın, üstünü değiştirelim tamam mı? Daha sonra ikimiz için kahve yapacağım, yağmura eşlik ederiz."
"Tamam, üzerimi değiştirmeye gidiyorum," ağlamaktan kızarmış burnuna ve gözlerine rağmen hafif bir tebessüm etmiş, ardından odama doğru yol almıştı. Onu üzdüğüm için kendimi çok fazla kötü hissediyordum. Beni affettiğini zaten farkındaydım ancak çevresindeki ona yalan söyleyen her insandan farkım kalmadığı için güveni kırılmıştı. Nitekim haklıydı da. JiHyun'u hiç sevmemiştim, ona bir şeyler hissetmemiştim. O benim gözümde yalnızca yakın bir dostumdu. Öte yandan o dönemlerde artık Yoongi'yi karşılıksız sevmek bana acı vermeye başlamıştı. O kadar çok acı çekiyordum ki JiHyun'un teklifini bir anlık düşüncesizliğimle kabul etmiştim. Yalnızca birkaç saat sonra ne halt ettiğimi farkına vardığımda ise onu üzmeden bu işi nasıl bitirebileceğimi düşünmeye başlamıştım.
Çünkü ben Yoongi'ye aittim. Kalbim ve ruhum ne olursa olsun her koşulda yalnızca onundu.
Kahveleri kupalara koyduktan sonra odama dönmüştüm. Yoongi, penceremin pervazına yaslanmış yağmuru izliyordu. Eskisi kadar ıslak olmayan saçlarını gördüğümde kurutma işini ben gelmeden hallettiğini anlamak elbette zor olmamıştı. Kahve kokusunu aldığında bana dönmüş, gözlerime bakmıştı direkt. Bir kupayı ona uzattığımda tereddüt etmeden almıştı. Şimdi kesin önce kahveyi koklayacak, ardından yavaşça içmeye başlayacaktı. Kahvenin kokusunu sakinleştirici bulduğundan dolayı içmeden önce bir kez koklardı. Bunun ona mutluluk verdiğini yüzüne bir kez bile bakan herkes rahatlıkla anlardı. Nitekim aynı söylediğim şeyleri yapıp dudaklarında bir tebessüm yer edindirdiğinde ben de karşısındaki pervaza yaslandım.
Min Yoongi eşsiz bir sanat eseriydi ve ben ömrümün sonuna dek onu izlemekten bıkmayacaktım.
"Konuşmayacak mıyız?"
"Neler söyleyeceğimi bilmiyor musun sanki?"
"Senin bana anlatman daha iyi. En azından... En azından rahatlarsın Yoongi," dememin üzerine kafasını yavaşça aşağı yukarı sallamıştı. Kupayı bıraktığında ise bedenini tamamen bana döndürdü. Gözlerindeki hayal kırıklığını hâlâ seçebiliyordum. Buna sebep olan kişi olduğumu bilmekse tam anlamıyla boktan hissettiriyordu.
"Geçmişte kiminle bir ilişki yaşadığın beni ilgilendirmez. Çünkü o geçmiştir ve geçmişinden hesap sormak bana bir fayda sağlamaz. Değiştiremem. Öte yandan beni sevdiğini açıkça söylerken başka bir herifin tekiyle sırf beni daha rahat atlatabilmek için bile bir ilişkiye başlaman... Bu... Bu güven sarsıcıydı. Kendimi sizin aranıza girmiş iğrenç biri gibi hissettim Jungkook. Beni anlıyor musun?" Gözlerimiz yeniden buluştuğunda kafamı salladım. Sözünü kesmeyecektim. Çünkü Yoongi kendini ifade etmekte zorlanıyordu. Eğer ona müdahele edersem daha çok zorlanacağı aşikârdı.
"Aldatılmış hissetmedim. Sadece bana yalan söylemen beni o kadar kırdı ki! Ona inanmamıştım Jungkook ancak gösterdiği mesajlar, fotoğraflar beni çıkmaza sürükledi! Tanrım... Bağırarak küfür etmemek, seni bulup yüzünü dağıtırken hesap sormamak için kendimi zor tuttum."
"Üzgünüm."
"Ben de üzgünüm Jungkook. İnan bana, ben de çok üzgünüm. Beni kendine delicesine bağladığın için bir şeyleri gözden kaçırdığımdan dolayı üzgünüm. Yine de seni sevdiğim için üzgün değilim. Yeter ki bana artık yalan söyleme. Çünkü bir sonraki yalanında bir daha burada olmam. İnan bana sana aşık olsam bile giderim ve durmam," sözü bittiğinde saçını hafifçe karıştırmış, ardından pencerenin içe doğru olan çıkıntısına oturmuştu. Söyledikleri bir bir beynimde dönüp duruyordu. Açıkça tek bir şansım kaldığını, ona yalan söylersem arkasına bakmadan gideceğini söylüyordu. Onu kaybedeceğimi bu kadar açık şekilde dile getirmesi tüylerimi diken diken etmişti.
"Ben... Özür dilerim. Sen haklısın Yoongi. Yine de şunu bilmelisin ki bir daha seni üzecek bir şey yapmayacağım. Çok pişmanım. Seni kaybedemem. Sana o kadar aşığım ki yanımda olmadığın her an özleminle dolup taşıyorum. Lütfen beni bırakma."
"Seni bıraktığım falan yok. Yalnızca bana söz ver Jungkook. Benden bit şey saklamak yok," aramızdaki mesafeyi kapatırken konuşmuştu. Gözlerine düşen saçlarını hafifçe kenara çekmiş, ona doğru eğilmiştim.
"Sana söz veriyorum can tanem. Bir daha senden bir şey saklamayacağıma söz veriyorum. Seni çok seviyorum Yoongi."
"Seni çok seviyorum," ondan da karşılığını aldığımda dudağına hafif bir öpücük kondurmuştum. Yeniden kollarımın arasına girdiğinde ancak rahat bir nefes alabilmiştim.
Korkularım dinmişti. Çünkü canım kollarımın arasındaydı, hemen yanımdaydı.
Üf yazarken softlaştım. Umarım sevmişsinizdir öptüm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Make An Art°YoonKook
Fanfictieartxjeon: sen çok güzelsin Yoongi ve ben güzel şeyleri resmetmekten zevk duyarım For @fataeful