Ravel
‘Kalbime düşen ateş canımı yakıyor. Hislerim de yeşerttiğim ormanım çürüyor bataklığın beni çektiğini hissediyorum. Gerçekliğini kaybetmiş eski bir efsane gibiyim günden güne kendimi unutuyorum.
Eylül’ün gazeteye gittiği günün akşamı, içimde ki telaş ile bekledim onu bir şeyler eksiliyordu sanki azaldığını hisseder mi bir insan. Azalıyordum, çoğalıyorken yok oluyordum.
Gece on ikiyi geçmişti bir tıkırtı bir ses bir hayal hiç bir şey yok öylesine bekliyordum gözüm kapıda. Zihnini bana kapamayan meleği şimdi duyamaz olmuştum. Duru’nun gözlerin de telaş ve beni yıkan yaşlar ile ‘ o gitti vazgeçti ‘ dediğini. Dün gibi duyuyorum zihnim de.
Gazetede ne olduğunu bilmemek, kaçırıldı mı gitti mi ? benimi terk etti yoksa kendinden mi vazgeçti bunları bilmemek içimi kavuruyordu. Günden güne eridiğimi hissediyordum. Bunun adı neydi böyle onsuz nefes alamıyordum artık. Nasıl vazgeçerdi savaşmaktan benden nasıl vazgeçerdi.
Eylül’ün kaybolduktan bir gün sonra gazeteye gitmeye karar verdim. Haberciyi aradı gözlerim ışığından bulurum diye düşündüm yoktu haberci yoktu gazete de. Ne konuşmuştu ki Eylül onunla neden terk etti bizi bunu anlayamamak bunu bilememek öldüğünü bilip nefes almaya çalışmak gibiydi artık.
Aradan geçen bir haftaya aldırmaksızın adım adım aradım onu hayallerimde yerini bulmaya çalıştım yetmiyordu gücüm onu bulmaya yetmiyordu. Duru kökleri koparılmış bir ağaç gibi günden güne eksiliyordu ölüyordu günden güne gücü azalıyordu.
Bu durum Eylül öldü mü ? dedirtse de bana bir yerlerde hala yaşıyor olduğunun hayaliyle ona güç vermeye çalışıyordum.
Beni duymuyordu ama bu hissetmediği anlamına gelmiyordu herhalde. Bütün zamanımı onu bulmaya adadım. Yer yarıldı gök yerle bir oldu Eylül’üm hangi bahar yağmuruna karıştın, seni özlüyorum.
Can acısı kalp ağrısı. Aşık olduğum kadın nerdesin!
Aşkın tanımı ucu açık çözümsüz bir soru gibi matematik ve fizikte yoruma pek yer yoktur evet ama buda anlamını bilmediğim bir işlem benim için.
Bu aşkı yeninden yorumlamamız gerektiği bir gerçek. Ben bu hissi hissedene kadar çok mu güçsüzdüm! Defalarca kendime yönelttiğim tek soru bulmuştu aslın da her şeyin kaynağına ulaşmak için bazen odaklandığın yerden fazla uzaklaşmamak gerek.
Tam odak noktam olan kadın, bugün kaybettiğim gücüm. Yaşama sebebim, her ne için bunu yaptıysa bir sebebi olmalıydı bu kadının belki de savaşmak için bir neden aradı! ‘
Gecenin nemini üzerime örtmüş yatıyorum bu acıya iki şahit var bir gökte ki yıldızlar bir diğeri ise günden güne gücünü kaybeden aciz bedenim.
Saat sabahın altısını gösteriyordu. Dışarısı karabulutlar ile sarılmış acı ve göz yaşının haberini taşıyordu. Zihnim her şeyin başladığı ve bittiği anı sanrılar halde hatırlar olmuştu.
Kendince bana ip ucu vermeye çalışan aciz beynim beni her zamankinden daha fazla yormaya başlamıştı ki gözlerimi birden açmama neden olan bir fikir beni bir an olsun ümitlendirmişti.
Eylül ilk savaşını en emniyet de hissettiği sapanca da yapmıştı. Hayallerin de oraya gidiyorsa kendini saklamak için oraya tercih olabilir diye düşündüm biran da. Aslın da düşünmüyordum sanki bir şeyler bana fısıldanıyordu.
Olduğum yerde öylece oturdum uzun süre hayal kırıklığına uğrama ihtimalim beni iyice kırsa da hemen odama geçip küçük bir çanta hazırladım saat sekizi gösteriyordu ben çıldırmış gibi evin için de koşuştururken kapının çalındığını fark ettim. Gelen kişi kimdi bilmiyordum ama davetsiz olduğu kesindi.