5

1.3K 197 29
                                    

Sarsıldığımı hissedince kaşlarımı çatarak doğruldum. Azalmış olsa da hala kendini hissettiren ağrıdan doları başımı tutarak gözlerimi beni dürten kişiye çevirince gözlerimi büyüterek yutkundum. Jungkook karşımda elleri cebinde bana bakıyordu.

Hafifçe öksürerek boğazımdaki yumruyu gidermeye çalışıp "Bir şey mi oldu?" diye bir soru yönelttim. Birkaç saniye sessizlikten sonra "Bir sorun mu var?" dedi. Kaşlarım çatılırken ona anlamsızca baktığımda "Dün... Okul çıkışı seni gördüm. Yani... Bir anda yere yığıldın. İyi misin diye sorma ihtiyacı hissettim." diyerek kısaca açıkladı. Gözlerimi hemen ondan kaçırıp sandalyemde dikleştim ve "Sadece vitaminsizlikten vücudum yorgun düşmüş. Önemli değil." diye aklıma ilk gelenleri söylediğimde "Taehyung... Kendine dikkat etmelisin. Bol vitaminli şeyler ye. Bir daha da hastaneye düşme lütfen." diyerek bana şefkatle bakınca gözlerimin dolmasına engel olamadım.

Hep Jimin'le bana abilik yapardı Jungkook. Gerçi tek bana abilik yapardı desek daha doğru olur. Jimin'le sevgili olduklarından beri ona eş bana abiydi. En olgunumuz oydu. Ne olursa olsun duruma herkes açısından bakıp olayı çözebiliyordu. Vicdanıyla nefretini ayrı tutardı. Daha geçen gün kavga ettiği birine bile gidip 'İyi misin?' diye soracak kadar geniş kalpliydi. Başkalarının bunu yüzsüzlük olarak tanımladığını söylerdi Jimin hep ona. Fakat Jungkook'un cevabı hep 'Ben vicdanımdan yaptığımı biliyorum ya. Bırak onlar yüzsüzlük desin.' diye yanıtlardı onu.

Şimdi de aynısını bana yapıyordu. Benden nefret etsinler diye bir sürü kırıcı laflar sarf etmiştim onlara karşı. Ama Jungkook yine beni bayılırken görünce kendine bunu sıkıntı etmiş ve gelip bana sorma ihtiyacı hissetmişti. Ama hayır. Şimdi benim için endişelenirse ileride ölümüm ona zarar verirdi. Beni düşünmemeli, umursamamalıydı. Ölümüm onun mutlu yaşamına gözyaşı olmamalıydı.

Hızla ayağa kalkarken "Sana ne? Siz kulüpten neden ayrıldığımı sorgularken benim hakkımdaki şeylerin sizi ilgilendirmediğini söylemiştim, tekrar mı söylemeliyim? Artık nefret et benden, ölmemi isteyecek kadar nefret et. İstemiyorum hiçbirinizin ilgisini!" diye olabildiğince iğneleyici konuşarak sınıftan çıktım. Baş ağrım artıyordu, yüzümü yıkasam iyi olacak.

Yüzüme hızla çarptığım suyla baş ağrım azalmak yerine artarken ellerimi lavaboya dayadım ve aynaya baktım. Son 7 yıldır zaten yeterince soluk olan mavi gözlerim siyaha özenmiş gibi daha da solmuştu. Yüzüm... Kireç gibi olmuş, beyaza özenmiş gibi rengini kaybetmişti. Ne oluyor bana böyle? Ölümüm... Bu kadar yaklaşmış mıydı?

Erkekler ağlamaz lafına inat gözyaşlarım sicimler halinde yanaklarımdan süzülürken düşündüm. 7 yıldır kendimi ölüme hazırlamıştım. Artık ölümden korkmuyorum sanıyordum. Beynimde ölümü o kadar basitleştirmiştim ki... Şimdi ise ölüm denen şeyi bu kadar yakınımda hissederken korkmadan edemiyordum. Dışarıya üflediğim nefesim aynanın buğulanmasına neden olurken titreyen sağ elimi güçsüzlükle kaldırıp buğulu kısma küçük bir kelebek çizdim.

"Özür dilerim... Senin kadar güçlü olamadığım için..."

__________

Kötü şeysler olacak...

kasımpatı // taegi✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin