Kocaman pardon devasa sarayın karşısında ağzımız açık kalmıştı. Sarayın önünde oldukça büyük bir havuz vardı. Havuz üzerinden atlı geçebilecek genişlikte , yanları işlemeli bir köprü uzanıyordu. Köprü tam saray kapısının yönünde bitiyordu. Kapıda 2 gardiyan dikiliyordu.(Sarayı bu şekilde hayal edebilirsiniz)
287 gardiyanları görünce beni kolumdan tutarak durdurdu.
-Sanırım ben senle gelmesem daha iyi. Hem annen senle özel görüşmek isteyebilir. dedi.
Bir tutam saçı gözünün önüne düşmüştü. Uzanıp saçını düzelttim. O anda onun da ailesiyle tanışmadığını fark ettim . Elimi yanağına koydum ve gözlerine baktım. Gülümseyince utançla önüme bakıp elimi çektim.
-Çok bencilim. Gidip ailenle tanışmalıydın. dedim .Çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi. Topukluyla bile ondan kısa kalıyordum .
-Daha tanışmadığım bir ailedense her an yanımda olan dostumu tercih ederim. dedi ve gülümsedi. Sol yanağındaki gamzesi belli olmuştu. O gamzesini seviyordum.
Küçükken bana zorbalık eden bir çocuğu kovalarken düşüp yanağının sandalyeye çarpması sonucunda oluşmuştu gamzesi. Bu yüzden sadece sol yanağında vardı.
Elimi tekrardan kaldırıp bu sefer gamzesinin üzerine koydum.
-Git ve ailenle tanış . Bu akşam o derenin yanında buluşalım. Saat 11'de.
-Bu akşam savaşçıların turnuvası olucakmış orada buluşalım
- O da olur. Her şeyi anlatıcaksın kaçışın yok. Tamam mı ?
- Asıl bir şeyler anlatması gereken sensin prenses olan ben değilim. dedi . Kaşlarımı çatıp ona baktığımda gülüp " Tamam prenses kızma bir daha sana prenses demem sana prenses ." dedi ve kaçmaya başladı.
Onu kovalayamayacak kadar ayaklarım ağrımıştı topuklulardan. 287 gittikten sonra gardiyanlarla baş başa kalmıştım. Korkak ve heyecanlı adımlarla köprüde yürüyüp kapının önünde durdum.
Gardiyanlar önümde eğilip tek ağızdan "Hoş geldiniz majesteleri " diyerek kapıyı sonuna kadar açtılar.
İşte şimdi karşımda muazzam sarayın içi duruyordu. Yavaş adımlarla etrafı inceleyerek ilerliyordum . Adeta gözlerim kamaşmıştı. Sağ ve sol taraflarda altından heykeller vardı. Yerden tavana kadar uzanan pencereleri tavandaki sarkıtlı lambalar tamamlıyordu. Tavanda ise el işlemesi belli olduğu resimler vardı. Bu ortamı daha otantik gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elementler
FantasyDünya dörde ayrılmıştı. Bunlar:ateş,su ,hava ve topraktı... Ya da onlar öyle sanıyordu.