-14- Babamın Günlüğü

1.8K 120 8
                                    

>>>Geçmiş<<<

+Sana bunu yapmamanı söylemiştim.

-Bana sadece canın cehenneme dedin. Yapma dediğini hatırlamıyorum.

+Senin yüzünden tüm ailemizin başı belada. Peki bu durumdan bizi nasıl kurtaracaksın?

-Bir kumar masasına daha oturabilirim?

+Şeytana karşı kazanma şansın olduğunu sanmıyorum. Hele hele birini kaybetmişken riske giremeyiz.

-Elena, anlaşmayı biliyorsun ben,

+Evet sen, hepimizin hayatı üzerine kumar oynadın. Daniel, neden?"

-Beni kandırdı. Böyle olacağını bilemezdim.

+Kendini ve beni umursamıyorsun, anlıyorum ama Jhon? Onu nasıl ölüme terkedeceksin? O senin oğlun Daniel, oğlun.

-Bak, Jhon için hala bir şans var...

+Neymiş o?

-Onunla kumara o da oturacak...

>>>Jhon'un 10 yaşındaki günlüğü<<<

Sevgili günlük,

Bugün anne ve babamın ilk ölüm yıl dönümleri. Hala nasıl öldüklerini bilmiyorum. Hatta artık bunu aramaktan vazgeçtim. Bir yıl önce, bugün. Sabah onları uyandırıp, bugünün doğum günüm olduğunu söyleyecektim. Odalarına girdim. Yatağın başına geldim. Kıpırdamıyorlardı. Benimle oyun oynadıklarını sandım. Annemin yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Hala hareket etmiyorlardı. Bende aklımca bu oyuna katıldım. Onların hareketsiz bedenlerine sarıldım ve uyanmalarını bekledim... Ne yazıkki düşündüğüm gibi olmadı. ÖLMÜŞLERDİ.

>>>Jhon'un 24 yaşındaki günlüğü<<<

Sevgili günlük,

Bugün Alice'in ilk doğum günü. Bir yaşına basacak. Ve ben gidiyorum. İstemedende olsa ailemin bana yaşattığını bende ona yaşatıyorum. Umarım benim düştüğüm hataya düşüp, ölüm sebebimizi araştırmaz. Ona küçük bir not yazacağız. Gerçi bu not ne işe yarayacak ki? Her türlü bizden nefret edecek. Birde, sana Lil'i ilk anlattığım günü hatırlıyor musun? Tanrının bana verdiği bir melek olduğunu söylemiştim. Şimdi, o melek ve ben ölüyoruz. BİRLİKTE. Her zaman söylediğimiz gibi, beraber yaşlanacağız. Yukarıda bir yerde mutlaka bir yaratıcı var... ve tabii onun büyülü dünyası... Orada Alice'i bekliyor olacağız... Ölü ve aşık ruhlar olarak meleğim ve ben yine doğacağız...

"Alice ne okuyorsun?" "Babamın günlüğünü..." "Nasıl yani? Nerden buldun onu?" "Amber, soru sorma tamam mı, sadece anı yaşa... Benim gibi yap, sadece şuanki şaşkınlığa bırak kendini..."

"Amber." "Evet?" "Şuan hiç olmadığım kadar özgürüm." "Derken?" "Artık kaybedecek hiçbir şeyim yok. Yani artık özgürüm." "Yani? Alice, konu nereye varacak? Çünkü ben de şuan hiç olmadığım kadar uykusuzum." "Hiç, sadece-. Neyse iyi geceler."

>>>Amber'ın ağzından<<<

En yakın arkadaşım varlıkla yokluk arasındaydı. Sanki gökyüzünde parlayan bir yıldızdı... Yıllar önceden sönmüştü fakat hala yanıyordu. Ya da yanmıyordu, sadece yansıyordu. İçten içe endişeleniyordum. Alice'i iyi tanırdım. Akıl hastanesinde de böyleydi. Gerçek olmayan şeyleri tek gerçekliği olarak benimsemişti. Zaten bu onu intihara sürükleyen en büyük etkendi. Evet, iki kere intihar etmişti. Birinde bileğine 4 tane faça atmıştı ama ne varki ölümcül derecede derin kesikler değildi. İkincisinde ise doktorun verdiği ilaç kutusunun tamamını içmişti. Tabi bunu farkeden hemşire midesine inen ilaçların hepsini geri çıkartmasını sağlamıştı. Ve bu olay o sadece 8 yaşındayken olmuştu. O zamanlar öldükten sonra kurtulacağına inanıyordu. Ölüm onun için en mantıklı karardı, ama bunun için onu suçlayamam. Daha bir yaşıma yeni girdiğim gün annem ve babam intihar etse ve ben onları özleyen sekiz yaşında bir kız çocuğu olsam bende ölümün kurtuluş olduğunu düşünürdüm. Ama o artık sekiz yaşında bir kız değil ve beni en çok korkutan şey de bu.

EvlatlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin