-18- 1996-2016

1.5K 107 20
                                    

"Sakın uyanma." "Ne?" "Alice beni görebiliyor musun?" "E-evet." "Sakın uyanma." "Anlamıyorum, uyanma derken? Siz kimsiniz?" "Ben seni koruyan biriyim. Bu bir rüya. Sakın uyanma." "Bak anlamıyorum, neden korunmaya ihtiyacım var ki?" "Gel benimle. Bazı şeyleri bilmelisin." Yürüyordu. Bende onu takip etmeye başladım. "Neyi bilmeliyim?" "Bazı şeyleri?" "Ne gibi şeyler?" "Bilmen gereken şeyler." Bir yere gelmiştik. Sinema salonunu andırıyordu. İki tane koltuk/sandalye vardı. Birine oturdum. Beyaz perdede bir şeyler gösterilmeye başlamıştı. İki genç evleniyordu. "Bunları tanıdın mı?" "H-hayır kim bunlar?" Cevap vermedi, sadece videoyu oynattı. Sonrasında yemin töreni vardı. Lil Legendery ve Jhon Legendery. Evlilik yoluna girdiniz. Bir ömür boyu mutluluklar... Annem ve babamın düğünü. Ama bunu bana neden gösteriyor? Videoyu tekrar başlattı. Mutlu düğün görüntüleri aniden son bulmuştu. Bir yangını gösteriyordu. Başlı başına bir ev yanıyordu. Evden kucağında bir kadın olan adam çıktı. Baba? Annem baygındı. Babam onun başında onu kendine getirmeye çalışıyordu. Sonrasında görüntü durdu. Bu sefer bir karanlık vardı. Kamera biraz uzaklaşınca bunun bir kapşon olduğunu anladım. Bir adam, üzerinde siyah ceket olan ve başı kapalı olan bir adam bir yerde oturuyordu. Yüzü görülmüyordu. Saniyeler sonra içeriye babam girdi. "-Bizi rahat bırak." Siyahlı adam susuyordu. Zira konuşacağını zannetmiyordum. "-Bak, senin derdin bizimle değil. Alice'le hiç değil. En azından onu bırak." Siyahlı adam babama bir kağıt uzattı. Babam kağıdı hızlıca okudu ve kükredi. "- H-hayır bunu ona yapamazsın!" Ve bu görüntüde bitti. Bir an durdum. Bana ne yapacaktı? O kağıtta ne yazıyordu? Siyahlı adam kimdi? Kafam allak bullak olmuştu. Hiçbir şey düşünemezken son bir görüntü geldi. Son bir görüntü ve belkide beni acıtan son bir şey. Amber ağlıyordu. Andy'de. Sonra Andy ona sarıldı. Biraz ilerisinde Ash ve Dany. Üvey ailem... Ağlıyorlardı. En son bir toprak parçasına sarılan Lori'yi gördüm. Bu bir mezardı. Biraz daha yukarı çıkınca farkettim. Benim mezarım...

Alice Legendery

1996-2016

Tik tak tik tak tik tak...

Bu da ne? Lanet olsun çalar saatim. Ve birden uyandım. Lanet olsun lanet olsun lanet olsun. Peki o gördüklerim neydi? Annem, babam...ben. 2016 mı? 20 yaşımda mı öleceğim? Hadi canım. Bunu nerden bilebilirler ki. Sonra gözüm saatimin yanındaki nota takıldı. "-Bu rüya senin gerçekliğindi. Gördüklerini unutma." Tanrı belamı versinki o not daha demin orda değildi. -(Y.N.= aslında Allah belamı versinki gibisinden bişey düşündüm tabi sonra hatırladım kız müslüman değil falan :D)- artık gerçekten yoruldum. Uğraşmak istemiyorum çünkü. Sadece normal bir hayatı olan sıradan bir kız olmak istiyorum. Çok mu? Ama olmuyor. Bir türlü kurtulamıyorum. Carl haklıydı. Biz normal değiliz. Peki o gördüklerim, ona ne demeli? Aileme olanlar. Benim cenazem. 2016... 5 yıl sonra ölecek miyim? Bir insanın ölümünü bilmesi... Bu çok garip. Yanlış olamaz mı? Sadece bir rüya, not da Amber'ın şakası olamaz mı? Artık iyice dolmuştum ve gerçekten biriyle konuşmalıydım. Ama Amber veya Lori veya Andy'i endişelendirmek istemiyordum. Bende tek mantıklı karar olarak Akıl Hastanesi'ne gittim. "Buyrun?" "Şey ben Carl'la görüşecektim." "Hangi Carl? Burada onlarca Carl var hanfendi." "Carl Clark." "Oda 107." Hızlı adımlarla ikinci kata çıktım. Odanın önündeki görevliye söyledim ve Carl'ı çağırdı. Sonra birlikte bahçeye indik. "Vay vay vay kimleri görüyorum. Her kadını etkileyebildiğimi biliyordum ama benim için 'deli' olup tımarhaneye geleni ilk kez görüyorum." "Carl, gerçekten komik değilsin." "Evet, evet biliyorum. Kıskanıyorsun." "Sana anlatmam gereken şeyler var." "Beni ilgilendiriyor mu?" "Pek sayılmaz." "Yaşamım boyunca hayatta kalmamı sağlayacak mı?" "Hayır." "O zaman anlatma. Ee daha daha nasılsın?" Ona başımdan geçenleri anlattım. Ailemi, Eric'i, kardeşimi. Ve son olarakta rüyamı. "Ee Carl ne diyorsun?" "Gerçek yorumum şu ki, vay kaçık vay." "Dalga geçme." "Varya bence senin tedavin bitmemiş. Şaka bir yana şu melekleri birdaha görürsen benim ölüm tarihimi de sor olur mu?" "Ah, sana anlatmak hataydı zaten." "Ben sana anlatma demiştim." Biran pişman oldum çünkü buraya gelmek büyük bir hataydı. Ayrıca Carl'a kırılmıştım çünkü beni zerre kadar takmamıştı. Üzüldüğümü düşünmüş olacakki konuşmaya başladı. "Bence takma, sonuçta bir rüya. Üzerinde durduğuna deymez." Carl'la vedalaşıp eve döndüm ve soğuk bir suya girdim. Buna ihtiyacım vardı. Gördüklerim aklımdan çıkmıyordu. Gözümü her kapattığımda aynı yazıyı görüyordum;

Alice Legendery

1996-2016

Daha sonrasında Lori'yle buluştuk. Lori, James ve ben. •James, Lori'nin erkek arkadaşı.• kafedeydik. Tam konuşurken James ayağa kalktı. "Lori, bana bakarmısın." İkimizde James'a döndük. T-shirtünü hafif yukarı çekti. Kalbinin üstüne Lori yazdırmıştı. Lori'de hemen koştu ve boynuna dolandı tabi. Çok ciddiyim, midemi bulandırıyorlardı. Sonra İkiside masaya oturdu ve ben yavaş yavaş ellerimi birbirine vurarak alkışlamaya başladım. "İğrençsiniz." Güldüler ve James bana döndü. "Senin dövmenin anlamı ne?" "James, benim dövmem yok." "Boynundakini diyorum." "Benim boynumda bir şey yok." Arkama geçti ve saçlarımı öne attı. "Okuyorum bak, Alice Legendery yazıyo ve altında da 1996-2016 diyo. Ne demek ki bu?" Ve James yerine oturduğunda benim boğazım düğümlenmişti. Resmen soğuk ter döküyordum...

EvlatlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin